peynirli gözleme / tavşan kanı çay
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Elif toprak yolda nefes nefese yürüyordu. Yolun kenarındaki katır tırnaklarının sarı çiçeklerine dönüp bakmıyordu bile. Oysa uzaktan ne hoş görünürlerdi gözüne. Gidip dalmak isterdi hep bu sapsarı denize. Fakat şu an , şu dakika gözü sadece yolun tozlu zeminini ve kendi adımlarını görüyordu . Bir an önce varmalıydı köye.
Kaç yıl olmuştu köyüne gitmeyeli? Özlemiş miydi hiç? Sadece anılarını! Çocuk sevinçlerini özlemişti.
Gençlik delice dolaşırken tüm bedeninde sürgün yemişti. ’’ Bir daha bu eşikten adımını atamazsın!’’ diye bağıran babasının öfkeden kızarmış gözlerini hiç silemedi gözlerinin önünden. Yuvası onu sığdıramıyordu kabuğuna. Dar geliyordu artık kucağında büyüdüğü ev. Annesi, sessizdi... Evde diğer eşyalardan hiçbir farkı olmayan dilsiz bir varlık.
Şimdi son ve tek yolculuğuna çıkacak...Onu uğurlamak için acele ediyordu.
...
Elif telefonda babasının sesini duyunca kalbi duracaktı sanki.
--Kızım, ben baban, hemen atla gel. Anneni kaybettik.
O anda, içine dolan sevincle şaşkın, dakikalarca kaldı . Babasının sesi, yıllardır kavuşmayı dilediği bir sevgilinin sesiydi sanki. Annesinin ölümü onu bu sevgiliye kavuştıran mucizeydi. Sonra, kendine gelir gelmez duygularını haşladı bir iyice. O zavallı , sessiz yığın ölmüştü. Son bir kez sarılamadan ona, göçüp gitmişti. Ağlamak istiyordu. Yaşlar seller gibi akarken ruhu da coşup canlanıyordu. Babası onu aramıştı...Affetmişti.
Sağol anne! Sessiz yaşamında beni doğurmaktan başka ilk kez büyük bir iyilik yaptın bana.
Köyün evleri görünmeye başladı. İşte cami.. Yaşlıların akşama kadar pineklediği çınarlı kahve...Horozlar öterken girdi evin avlusuna. Değişen hiçbir şey yok. bahçedeki tulumba, kırmızı, yeşil boyasıyla aynı duruyor. Pencerenin önündeki fesleğenler bile hiç büyümeden onu beklemişler gibi. Yalnız Belek, biricik köpekleri şişman bir küme halinde uyuyor. Oysa en ufak bir seste deliler gibi havlardı.
Sabahın, o köylere has buğusu insanların kaygılarına aldırmadan yükselip tüm köyü kapladı. Elif, bahçenin değişmeyen kokusunda istemsiz bir dua ederken buldu kendini. Buraya, çocukluğunu güvenli kollarına tekrar dönmenin huzuruyla...
Kapı gıcırtıyla açıldı. Eskiden de böyle gıcırdardı bu kapı. Beyaz yaşmaklı iki kadınla yüz yüze geldi. Kadınlardan yaşlıca olanı;
- Elif, sen misin kızım? diye sordu ağlamaklı.
Teyzesini o zaman tanıdı Elif. Peynirli gözlemeler, yer sofrası, tavşan kanı çay...’’Elifçik, sadece peynirlisinden yer!’’
Yaşlı kadın sarıldı Elif’e ağlamaya başladı. Anne yarısı, biricik teyzesi...
- Ah yavrum! Öyle ansızın, uyur gibi gitti annen.
Demek ölürken de sessizdi.
Elif, teyzesinin gözlerinde annesininden bir esinti gördü. Ağladı, ağladı...
...
- Kızım gitme, kal bir süre!
- Kalamam baba, işlerim...
- Ne ettik de uzak kaldık biz kızım? Bizi ayıran neydi?
- Geleceğim artık baba... Sık sık geleceğim!
Cenaze sessizdi. Ev, sessizce dolup taştı. Yalnız kuran okuyan kadının hüzünlü tınısı sardı evi, o kadar.
Elif, yola çıkacağı günün sabahında, gümbür gümbür davul sesleriyle uyandı.
- Çakmakların küçük kızları evleniyor, sen ortanca olanını, Meryem’i tanırsın, dedi teyzesi.
Evet, o küçük kızı da hatırlıyordu Elif... Fakat evlenecek olmasına inanmıyordu.
Köy, davul sesleriyle çalkalanırken; pembe, beyaz, yeşil bahçelerde çocuklar sevinç çığlıkları atıyorlardı.
Elif, haftasonu gelmek üzere ayrıldı evden.
...
f.a.
YORUMLAR
Kısa kesilmiş bir hüzün...
"Sağol anne! Sessiz yaşamında beni doğurmaktan başka ilk kez büyük bir iyilik yaptın bana."
Anne kaybının bu denli soğukkanlı kaleme alındığına ilk kez şahit oldum. Ama yine de, pek çok duygu vardı içinde. Kin, sevinç, umut...Annenin kaybedilmesi bile, baba tarafından affedilmenin mutluluğunu gölgeleyememiş...
Başarınızdan dolayı tebrik ediyorum. Daim olsun diliyorum.
aynur engindeniz tarafından 5/23/2010 3:57:03 AM zamanında düzenlenmiştir.
müget
okuyup yorumlamanız mutlu etti beni..sevgiler..
müget
saygı ve selam..