bir veda hikayesi
Birikti de gözyaşlarım; ta şuracımda; akıtamadım ya yere…
Annem gibi ağlayamadım yitip giden yavrularıma. Doldu, doldu da gözlerim, ağlayamadı bir türlü, yazık… Neden bilmem ama hıçkırmak istiyorum. Yardım edenim yok. Düğümlendi boğazımda bir çığlık; saat geç, vakit dar ve herkes sessiz bir yoklukta, yalancı bir baharın; güzel, sıcak ve çiçekli rüyasını görüyor. Sanırım bu tatmin edici geliyor onlara. Kendi kendilerinde boğulmuyorlar benim gibi. Bir içeri, bir dışarı mekik dokudum evin içinde de; hala uyku yok gözümde ve göz pınarlarımdan akması ve durmaması için iki, üç damla yaş istiyorum; lütfen…
Çok önceleri bir sızının hikâyesini yazmaya kara vermiştim. Güya uzun veya kısa olması önemli olmayacaktı. Sadece bir sayfa hatta birkaç satır dahi olsa okuyan anlayacaktı. Ama başaramadım. Kim bilir; belki de hiçbir zaman başaramayacağım bunu. Bir sızı; birkaç satırda; nasıl anlatılabilirdi ki zaten? Bilmem…
Bir suçlu aradım hep! Beni bu manasız sızının içine iteni; ancak bulamadım. Filmlerde hep olur ya giden sen bitene, hiç kalmayana dek gider ve dönmez… Ve sen; tam toparlandım diyebilecekken; bam; karşında ve umutsuzlukla bekler ona koşmanı. Sen zaten bunu istersin, koşarsın kucağına. Ancak şu var ki; giden ya kötü bir haber almadan gelmez, sende kötü bir haber almadan koşmazsın… Doğa, ne denebilir ki! Gururumuzun keskin virajlarında dolaşıp dururuz hep. Bilerek, isteyerek ve buna tahammül edebilerek devam ederiz canımızı acıtmaya, kanatmaya. Nedeni? YOK… Sadece saçmalık, o kadar. Başka hiçbir sebep olamaz bunun için; bulunamaz!!!
Annem kadar gönüllü olamadım galiba karşılıksız sevilmeye ve sevmeye. Annem gibi bakamadım, annem gibi göremedim kendimi; o bakışlarda bulamadım kendimi. Belki de annem kadar sevmedim kendimi, babam kadar güvenmedim, abim kadar güçlü, kardeşim kadar gülümseyemedim… İşte sırf bu yüzden; hala dolu gözlerim ve akmamakta ısrarlı. Ağlamak ve içimdeki bütün kederi; bir çağlayancasına akıtmak istiyorum. Biraz babam olmak istiyorum; biraz da annem kokmak. Ve gülmek istiyorum kardeşim gibi masum ve çığlıksız, ağlamaksızın ve abim gibi vurmak istiyorum yumruğumu masaya. Sevebilmek istiyorum ve yalnızlık; nefes almak istiyorum.
Uzaklara; çok uzaklara bıraktığım bir yara, beni çağırıyor. Gitmeliyim artık ve bir umut beni bekleyen bir göğse yaslanarak ağlamalıyım. Sırıçtan bir köprünün kırık tahtasından veda ediyorum…
ELVEDA
FMÜ
YORUMLAR
Önce kendin olmaya bak.Ne annene,ne babana,ne de kardeşine benzemeye çalışma.Ben Mari'yim de...Korkma.Aşklar da ayrılık da olsa,acı da olsa aşkı yaşamaya değer.Aşkısz kalma ve sevdiğinle kavga da etsen git onunla birlikte ol.Başka yerlerde huzur yok çünkü...
Duygular harikaydı Mari...
Selamlar...
Mari, veda etme kız. Seviyorsan aşk da gurura yer yok. Gitmene engel de yoksa koş hemen aşkına koş! Yarın çok geç olabilir. Sevdiğini eller alabilir ha.
Güzel kaleme alınmış bir yazı kutlarım seni sevgilerimle...