- 2062 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
SÜRTÜK
İçinde yaşadığı hayatı, kaldıramıyordu artık. Tutunacak dalı olmadığı gibi;güvenebileceği, derdini dökebileceği sadık bir dostu da yoktu ne yazık ki.Yaşamak ona anlamsız geliyordu.Yapayalnızdı,koskoca metropolde.İnsani duygularını çoktan yitirmişti.Sevgi,aşk kelimeleri onda hiçbir şey çağrıştırmıyordu…Yıllar önce siyah perde çektirilmişti bu kavramların üzerine…Kırılma noktası işte tam o anda başlamış oldu.Her ne kadar yaşama karşı dört elle sarılmış olsa da;başaramadı.İstekleri hep boşa çıktı…Geçmişte yaşadıklarını gözlerinin önüne getirdi.Kaçıp kurtulmak istiyordu geçmişinden.Silmek istiyordu mazisinde yaşanan karabasanları.Olmuyordu işte,olmuyordu.Nereye gitse,her zaman iç içe yaşıyordu geçmişi ile.
Şimdi onu hayata bağlayan iki çocuğu olmasaydı çoktan ölüme kucak açmayı düşünmüştü. Hem de defalarca…Hatta birkaç kez intiharın eşiğindeyken; çocuklarına duyduğu ana sevgisi,onu bu kararından vaz geçirdi.
Çocuklarını, her hafta görmesi gerekirken;üç haftadır bir türlü yanlarına uğrayamamış,gözlerinde tütüyordu.Altı yıl önceki doğum anını anımsadı.Hastanede iki tane ikiz bebek,kucağına verildiğinde dünyalar onun olmuştu.Bebelerinin adına,kendisinin hiç tatmadığı,gerçeği ile karşılaşmadığı o iki kelimeyi koymuştu: Sevgi ve Aşk.Bu iki kelime,nasıl ki ;biri olmadan diğeri olmuyorsa;iki kız kardeş de birbiriyle bütünlük içerisinde yaşayacaklar,hiç ayrılmayacaklardı.
Yorgun adımlarla yandaki markete girdi. Çocuklarının gönüllerini almak için; kraker, şeker, bir kaç tane de oyuncak aldı.Parası az olmasına rağmen;
“Yavrularımın gönüllerini almalıyım” diye düşünmeden edemedi.
Kaldırımda yürümesine devam etti. Çocuklarına gittikçe yaklaşıyordu. Vücudunun yorgunluğunu bir anda unutmuş,yüreği kıpır kıpır ediyordu.
İlerde yol harfiyet çalışmaları vardı. Belediye görevlileri,kırmızı bir şerit çekmiş yayaların geçişlerini engellemişti.
Kadın, yolunu değiştirip az sonra belirlediği hedefe geldi.Başını kaldırıp binanın dış kapısına asılan tabelaya gözleri ilişti:
“Çocuk Esirgeme Yurdu.”
Bahçeye henüz çocuklar çıkmamışlardı. Müdüriyete gitti. Kapıyı tıklayıp,içeri girdi.
Bayan müdüre hanım:
-Hoş geldin, Nazire hanım. Şöyle biraz otur, soluklan.Birazdan yavrularına kavuşursun.
- Teşekkür ederim.
Müdüre hanım, hizmetliyi çağırıp:
- Sevgi ve Aşk’ı buraya getirir misin?
Çok geçmeden altı yaşlarında sarışın ikiz kardeş, koşarak içeriye girdiler.Annelerinin geleceklerini sezinlemişlerdi.İçeriye girer girmez,anneleriyle tek vücut oldular…Nazire hanım,gözyaşlarını içine gömdü.Sevinç çığlıkları atarak:
- Yavrularım!!!... diye haykırdı.
Birlikte yurdun bahçesine çıktılar. Çoktandır bulutların arasında saklanan güneş, yavaş yavaş ortaya çıkmış,ışınlarını etrafa yayıyordu.
Tahterevalliye,salıncaklara,kaykaylara ve diğerlerine doya doya binip, eğlendiler.Annelerinin yanlarında olması,Sevgi ve Aşk’ı mutluluktan havalara uçuruyordu.Birazdan yorulup, annelerinin dizinin dibine geldiler.
- Anneciğim, ne olursun bizim yanımızdan hiç ayrılma. Biz seni çok özlüyoruz ama…Hem sonra bizim babamız yok mu?Neden sen, hep yalnız geliyorsun?Bir daha ki gelişinde babamla birlikte gel,olmaz mı?
Nazire hanım:
- Olur yavrularım. Diye geçiştirdi.
Yıllar öncesi; kaçıp gitmişti babaları.Terk etmişti çocuklarını ve eşini.Babalarının hiçbir neden göstermeden kaçıp gitmesiyle; yapayalnız kalmışlardı,bu korkunç yaşam kavgasının içerisinde…Nazire hanım,çocuklarını kurtarmak için devletin kanatları altına sığınmak zorunda kaldı.Çocukları,emin ellerdeydi artık…O yönden gönlü rahattı.Kendisi tek başına yaşam mücadelesine atılmakta gecikmedi.Bir iki iş arama denemesinden sonra umudunu yitirdi.
Korkunç sokaklar, Nazire hanımı bağrına basmakta geç kalmadı.Kısa sürede sokakların aranan sürtüğü olup çıkmıştı.Yıllar, onu acımasızca öğüttü durdu.Artık bedeni yorgun düşmüş,dayanamıyordu. Dingin bir ortama hasret kalmış olmasına rağmen; etraf çakal sürüleriyle doluydu.Kaçıp gitme şansı da kalmamıştı…
Bir saat sonra gözyaşları içerisinde ; yavruları Sevgi ve Aşk’tan ayrılmak zorunda kaldı.
Sevgi ve Aşk,annelerine el sallarlarken:
-Çabuk gel anneciğim! Diye ağlıyorlardı.
Nazire hanım,sokakların devinimi içerisinde;dalgın ve ağır adımlarla yürürken;yanında duran bir arabadan gelen galiz ses tonuyla irkildi:
-Atla arabamıza sürtük!.Kaç gündür seni arıyorduk.Hangi cehennemdeydin…
Araba,sürtüğü(!)alıp uzaklaşmıştı bilinmeyen yere doğru…
YORUMLAR
Ayhan abi , hayatın içinden ve trajik hikayelerden biri. Durum kötüleştikçe, aile sorunları arttıkça bu tür öykülerin çoğalmasından korkmaktayım. Onun için kadınların bir işi olmalı ve kötü günlerde iffetlerini koruyacak kadar gelirleri olmalı. Kız çocukları okumalı. Tebrik ediyorum.
Ayhan Bey, insanı vezir, yapan da rezil yapan da birlikte olduğu kişidir derler. Onun için Allah herkesin karşısına hayırlı insanları çıkarsın. Yazı günümüzde var olan ve sıkça yaşanan bir olayın dramını güzel bir şekilde anlatıyor.
Zaten senin kalemine bu tür yazılar yakışıyor. İnsanların ruh hallerini anlayabiliyorsun. Ben diyorum ki, yine de bir kadının yeri sokak olmamalı. Birileri yardım etmeli, bir çare olmalı.
Hemcisnlerimin sokağa düşmesine çok üzülüyorum. Herkesin yapabileceği bir iş mutlaka vardır. Yalnız kadınlara kötü kadın gözüyle bakılıp durursa; hani derler ya, birine kırk gün deli dersen adam delirir. Bu kadınlarda mı böyle oluyor acaba demeden edemiyorum. puanım tam kutlarım.
saygı ve sevgiler...
ayhansarıkaya
Tşk.ler yazar arkadaşım.slm.lar...
Çok hüzünlüydü. Sıcacık, mutlu, güvenli bir ortam ve çocuklarımız kanatlarımız altında iken, anlattığınız gibi yaşantıların da olduğunu düşününce insan kahroluyor. Düşündükçe daha çok üzülüyor. Böyle kötü bir unvan almak ve bu şekilde baştan yenik bir yaşam mücadelesi vermek ne kadar korkunç.. Hele Sevgi ve Aşk onlar da ayrı bir çilenin yumağı...
Çok etkili ve başarılı bir hikayeydi. Hayatın acı gerçeklerini sorgulayan ve düşündürücü... Tebrik ederim. Saygı ve selamlarımla...
ayhansarıkaya
Gerçekler,acı da olsa yazmakta fayda var diye düşünmekteyim.Slmlar...