- 1017 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yedek Kalbimi Evde Unuttum
_Yürüyorum… Sen de yürü, durma sakın… Gideceğimiz yol çok uzun değil, kısa da değil aslında…
Ne zor seninle yüklerimizi paylaşmak… Nefesime değme, bak çıkınından bir şey sarkmış, topla onu yoksa düşebilir. Gözlerine ne oldu? Dur bir dakika çapağını sileyim. Hah oldu, hadi devam edelim akşam olmadan varmalıyız oraya. Şu kuşları hep merak etmişimdir. Hiç yorulmaksızın oradan oraya nedensizce uçuyorlar.
Hedefsiz olmak bana göre değil, kuş olmak istemezdim şahsen... ne dedin anlamadım, tuhaf mı? Bu söylediklerimin nesi tuhaf… Belki kuş olmak istemiyorum , sana ne ya...Bakma öyle sorgular gibi. Dizlerimin bağı sağlam değil haberin olsun. Bu yolculuğa da seninle mecbur olduğum için çıktım...
A… Bak! Sen de görüyor musun tepedeki şelaleyi... Ne güzel, kırmızı ve yeşil ateşlerle yıkanan ağaç. Yakmadan ama yanarak büyümüş; İlginç olan nedir biliyor musun , gözlerimizle gördüğümüzü bile şaşkına çeviriyoruz bazen. Hı, şaşkın dedim evet. Şu sıralar senden öylesine uzak kalmak istiyorum ki; Tıpkı dün geceki gibi. Sabaha dek tepindin durdun üstümde. Yatak çökecek sandım…
Sen de gittikçe yaşlandığının farkındasın sanırım; Gençliğimiz köprüleri hiç görmedi. Yaşlandıkça köprücük kemiklerim ağrımaya başladı.Bu ne kötü bir ağrı böyle of, bekle! Nereye gidiyoruz? Acelemiz yok demiştin ya, bu yüzden gevşedim. Hadi sen ilerle , ben de yetişirim bir şekilde. Of! Omzumda bir ağrı yer etti ki, sorma ne yapsam dinmiyor.
Yoo, sağ ol ben ovalarım. Sen zahmet etme. Hem şu haline bak. Dökülüyorsun, yıkanmadan yola çıkmamalıydın. Leş gibisin, iyi ki hava serin yoksa; Ha ne diyecektim. Yine unutturdun bana… Hay aksi ya bu ayak tabanlarımdaki topuğum ile baş parmağımın arasında yer eden nasır canımı fena halde yakmaya başladı.
Ne şikayeti? Sen kendine bak! Suç işlemedim herhalde, anlattım sadece. Dırdırlanan sensin, bana sus demeye hakkın yok. Çok uzattın hadi defol git! Ne halin varsa gör, benimle yürüme artık; Aptalsın var mı ötesi? Pespayesin üstelik!Nasihate bile dayanamaz oldun. Köpeği kulübesinden salmasaydın, kaçıp gitmezdi.
Biliyor musun... O, senden de değerli idi; Evet ya, ne sanıyorsun kendini… Bir köpek senden daha değerli ise kendini gözden geçirmenin zamanı gelmiş demektir. Şurada oturalım mı, ilerideki ağacın altında. Hı, yapraksız ama olsun… Senin de saçların yok başında.
Ne var sanki ağaç yapraksız diye altında dinlenemez miyim, oturdum bile. Sen de karşıma geçip otur.Yan yana oturmayı sevmiyorum. Ruhum sıkılıyor. Hem birbirimize daha iyi bakarız. Gözlerimiz aklanmış gibi. Demin kan çanağına dönen gözlerin şimdi ak ak olmuş. Şişşt! Bak ne diyeceğim.
Erzak torbamda biraz peynir, zeytin ve ekmek var. Onları yiyelim mi? Daha sonra yola devam ederiz. Çok bunadın çok… Kaç defa dedim, kaç kere unutma diye hatırlattım. Utanmıyorsun değil mi? Hiç utanmak da yok sende. Pisliğin tekisin! Hadi git al… O olmadan nasıl gidebiliriz… Ne demek ha! Kalbimi evde unuttum ne demek söyler misin…
Yıkıl karşımdan!Kalpsiz insan neye yarar… Ah akılsız ah! Dur bir dakika, bende yedek bir kalp olacaktı. Yedek bir kalp… Hay Allah… Nasıl unuturum… Yok işte! Nereye bıraktım acaba? Bulamıyorum, Öyleyse… Ben yani sen. Buraya kadar nasıl yürüdük ki? Yoksa… Aman Allah’ım yoksa biz öldük mü kalbim…
***
Nurcan Talay
20.10.2009
YORUMLAR
Hiç yorulmaksızın oradan oraya nedensizce uçuyorlar.... kuşlar nedensiz uçmaz ki
telsim reklamlarına benzemiş. <her şeyi bir mesajla anlatmaya çalışan reklam oyuncusu gibi. Neden yazı yazarken bir noktaya odaklanıp, tasvirleri, betimlemeleri konuşmaları daha derinden hissettirmiyorsunuz
sevdalımhayat tarafından 5/21/2010 4:29:49 PM zamanında düzenlenmiştir.
Gülserçesi
Kuşların nedensiz uçmasına gelince; ölmek üzere olan biri için neden aramak nafile idi... Kurgudaki ruh öyle aksettirdi. Bazen insanoğlu da nedensiz ordan oraya savurur düşüncelerini.Daha derin düşünmeyi denemenizi tavsiye ederim. Selamlar.