- 1902 Okunma
- 28 Yorum
- 0 Beğeni
UÇURTMA
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Başka bir dünyam yoktu. Annemin elinden sıkıca tutmuş, bana yabancı gelen sokağa şaşkın ve korkulu gözlerle bakıyordum.
Kafamı kaldırdım. Bulutlara baktım. Hiç bu kadar güzel olduklarını fark edememiştim. Gökyüzü masmaviydi. Pırıl pırıl bir güneş, sanki özgürlüğümüzü ilan edercesine daha canlıydı. Bunlar çok yabancıydı bana.
Kuşlara özenmiştim yıllarca. Cezaevinin tepesinden geçerlerken, haykırırdım onlara.
“ Beni de alın yanınıza. Özgürlüğün ne olduğunu öğretin bana. Kanatlarınızda, dolaşayım dünyayı. Özgürce…. “
Anlamazlardı benim niye bağırdığımı. Hayal kırıklığıyla bakardım arkalarından. Bildiğim bileli oradaydım. Demir parmaklıklar arkasında. Kendime sorular sorardım; çoğu kez.
“ Benim, burada ne işim var ? Neden, buradayım. Suçum ne ? “
Hiç birine de cevap bulamazdım. Öyle ya ! Neden buradayım. Ben, bir çocuğum. Ne suçum olabilir ki !
Yıllar, birbirini kovaladı. Bu sorular ve bulamadığım cevaplarla. Küçük pencereden, görebildiğim uzaklığa bakardım saatlerce. Hikayeler dinlerdim her bir hükümlünün ağzından. Aklım ermese de, hayal ederdim yaşadıklarını.
Annemin, yüzünden hüzün, gözünden yaş eksik olmazdı. Baktıkça bana, yüzündeki suçluluk duygusunu görürdüm.
Kolay mı kaderine bir çocuğu da ortak etmek. Çoğu zaman ona eziyet ederdim ona bilmeden.
Annem, neden burada olduğumuzu, sormama rağmen hiç anlatmazdı.
“ Anne ! Ben dışarı çıkmak istiyorum. Dışarısı nasıl bir yer. Merak ediyorum. Hem de çok merak ediyorum. Dışarı çıkalım anne. “
Annem, ağlamaya başlar. Bana cevap veremez. Sonra da göğsüne bastırır beni ve beni oyalayan, her zamanki şarkısını söylemeye başlardı.
“ Bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür. Gitmesek de, görmesek de o köy bizim köyümüzdür. “
Bu şarkı, beni sakinleştirir. O köye götürür. Hiç görmediğim, koşup oynamadığım çayırlarda koşturur. Buz gibi akan pınarlarından, kana kana suyundan içerdim.
Demir parmaklıklar arasından bakar, hayaller kurardım. Ben, oradaki kadınların maskotu olmuştum neredeyse. Aralarında, saç saça, baş başa kavga da etseler, konu ben olunca; akan sular duruverirdi. Kimisi, göremediği çocuğunun yerine koyar, bastırırdı beni bağrına. Kimisi, doğmasını istediği çocuğun yerine koyar, bastırırdı göğsüne.
Kader arkadaşı olarak görenler ise lânet okurlardı kadere. Işıklar sönüp, herkes yatağa yattığında ise koğuşu, ölüm sessizliği kaplar; doksan yaşındaki bir ihtiyarın kimliğine bürünürdüm sanki.
O sessizlikte, ağlayamayanlar, gecenin sessizliğinde, hıçkırıklarını azat eder, göz yaşları çeşmenin musluğu gibi açılıverirdi.
Cezası biten hükümlünün gözlerindeki sevinç, kalanların hüzünlü bakışlarıyla harman olurdu. Giden, gittiği için sevinemez. Kalanlar ise gidenin sevincine ortak olamazlardı. Üstelik, alıştıkları o yaşamdan, farklı bir yaşama uyum sağlamakta zorluk çekeceklerini bildiklerinden, endişeleri bir kat daha fazlaydı.
Bir gün, idareden çağrılmıştı. Geldiğinde, yüzü gülüyordu. Bana doğru sevinçle koşarakgeldi. Beni sıkıca kucakladı.
“ Oğlum ! Çıkıyoruz artık buradan. Çıkınca, seni istediğin yere götüreceğim. Dışarıya. Koşacaksın. Oynayacaksın. “
Çok sevinmiştim. Fakat, dışarısını bilmiyordum. İçimden “ Öğrenirim, nasılsa. “
“ Anne ! Dışarıya çıktığımızda, bana uçurtma alır mısın ? “
“ Almaz mıyım yavrum. Alırım tabii ki. Bir çıkalım. Her istediğini alırım. “
En sonunda, o gün gelmişti. Doğduğum bu yerden çıkıyordum. Ürkek adımlarla, kapıda durdum. Ayaklarım titriyor, kendimi az sonra çıkacağım dünyaya çok yabancı hissediyordum.
Anneme baktım. O da korkuyordu. Yüzünde garip bir ifade vardı. Elimi tuttu sıkıca. Yürüdük, yürüdük. Bir dükkana girdik. Oradan, uçurtma aldık. Bir tepeye çıktık. Uçurtmayı saldım rüzgara. O da özgürdü, biz de…
YORUMLAR
Sevgili Canan,
Yaşamsal sürecini direm direm yazmışsınız,o parmakların arkasında bende yaşadım.Ama nazımdan aldığın mısrası gibi "Uzakta vardır bir köy,o köy bizim köy, görmesekte gitmesekte o köy bizim köy"o da yıllarca oralarda yaşadı.Sonuçta ülkeyi terkederk naaşı moskofanın özgürlük meydanına gömldü işte.
Bende düşücem ve inançlarımdan dolayı sıkıyönetim mahkemelerinden yargılandım ve 18 ay yattım suçsuz ve nedensiz olarak.
Zaman değişiyor belkide onlar yargılanacaklar,ama neye yarar.Denizin fermanını asan Ali Erdem'in boğazından bir lokmanın kalarak boğdurduğu gibi.Elbette adelet birgün yerini bulacaktır.
Annenin suçunu bilmiyorum ama,Nazım Hikmet'in o güzel dizesini yazdığın gibi bizim gibi mahsumiyet olarak yagıandığını görüyorum.
Güzel bir anlatımlı ifadenle yaşadıkların acılarını paylaşır,geçmiş olsun derim.Sevgilerin en büyüğü size olsun.
Sevgi ve saygılarımla...
Nermin Kaçar
Neva Ney
Daha bile fazla işlenmesi gereken önemli bir konu bu. O çocukların durumunda olmak gerçekten çok zor. Sivil toplum kuruluşları, dernekler ve devlet çok şey yapmalı onlar için.
Anlatım çok güzeldi. Bu konuya dikkat çekmek anlamlıydı.
Nermin Kaçar
Bir çocuğun gözlerinden esaret......Çeken bilir oraların kahrını....Neyseki bu hüzünlü hikayein sonundaki tahliye sevindirdi bizi. Çok güzel bir konuydu işlenen. Özellikle tahliye ve uçurtma arasındaki özgürlük benzetmesi çok yerindeydi.
Tebrikler Nermin Hanım
Nermin Kaçar
Nermin'ciğim, kader kurbanı annelerin çocuklarının çektiği çileyi çok güzel anlatmışsınız, sevgi ve saygılarımla.
Nermin Kaçar
Konu bildik bir konu olsa da, anlatımın güzeldi. Okumanın faydasını görmeye başladın galiba. Tebrik ediyorum Nermin Abla. Hep böyle pozitif ol..
Nermin Kaçar
Nermin Kaçar
Hüzünlü bir hikaye bu Sevgili Nermin.
Kader kurbanı binlerce çocuğumuz var
bunlar için bir şeyler yapılmalı da peki ne? Ele alınması gereken bir konuyu dile getirmişsin.
kutlarım...sevgilerimle...
Nermin Kaçar
İnsan ve uçurtma arasındaki en güzel benzersiz yani özgürlük teması çok güzel işlenmiş. Tebrik ediyorum. Emeğinize ve yüreğinize sağlık. Saygı ve sevgilerimle...
Nermin Kaçar
Cezası biten hükümlünün gözlerindeki sevinç, kalanların hüzünlü bakışlarıyla harman olurdu. Giden, gittiği için sevinemez. Kalanlar ise gidenin sevincine ortak olamazlardı. Üstelik, alıştıkları o yaşamdan, farklı bir yaşama uyum sağlamakta zorluk çekeceklerini bildiklerinden, endişeleri bir kat daha fazlaydı.
Babam,sık sık hapishaneye girip çıkardı.Ben daha çocuktum o zamanlar...Annemle birlikte babamın ziyaretine giderdik.İşte taa o zamanlardan hapishanenin ayrı bir havası olduğunu sezinlemiştim..
Şimdi senin yazını okudukça gözyaşlarıma engel olamadım.
Çok anlamlı ve bir çocuğun gözüyle içerdeki yaşamı harikülade işlemişsiniz...
Tebrikler yazar kardeşim.Kalemine binlerce tşk.ler...Saygılarımla efendim...
Nermin Kaçar
Geçmiş olsun.
Yeni bir hayata intibak edebilmek zeka ister.
Anlamlı bir paylaşımdı.
Saygı öncelikli sevgiler.