- 473 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DENİZ BAYKAL DEPREMİ -II-
GERÇEKLERİN IŞIĞINDA
DENİZ BAYKAL DEPREMİ -II-
Dr. Sadık Özen
Kendisine hazırlanan komplo nedeniyle Sayın Deniz Baykal’ın acelecilikle istifasına neden karşı çıktığımı açıklamaya çalışacağım. Özellikle şunu ifade etmem gerekiyor. Bu yazı dizisini açıklarken hiçbir kaynaktan yararlanmıyor ve hiçbir araştırma yapma gereğini duymuyorum. Çünkü her şey o kadar açık ve ortada ki !. “Görünen köy kılavuz istemez” atasözümüz bu duruma çok uygun düşmektedir. Konuyla ilgili görüş bildirebilmek için, ülkemizde yaşananları sade bir vatandaş olarak görebilme ve izlemenin yeterli olduğu kanısındayım.
Birinci olarak; CHP gibi köklü bir partinin genel başkanının, acelecilik yerine serinkanlılıkla hareket ederek ve duygusallıktan uzak, daha temkinli bir şekilde hareket etmesi beklenirdi. Çünkü bu kararın kendisi kadar, hatta kendisinden daha çok partisi ve ülkesi için önem taşıdığının bilincinde olması gerekirdi.
Bu söylemimden, bu meşum komployu umursamadığım ve önem vermediğim sanılmasın. Tabii ki bu komplo ile çok bayağı, çok yakışıksız, ahlaki değerlerle bağdaşmayan, insan hak ve özgürlüklerine aykırı, insanlığa sığmayan ve demokratik ve çağdaş bir ülkeye yakışmayan bir durumla karşı karşıya gelinmiştir. Komplonun amacı; kişi veya kişileri hedef almaktan ziyade Cumhuriyetimizin temel ilkelerini savunan, ülkede yaşanan her türlü yolsuzluğa karşı çıkan, cumhuriyetin ilanı ile kazanılan değerleri korumaya çalışan bir siyasi partinin yok edilmesine yöneliktir. Bu komplo, siyasi bir linç hareketidir ve bu hareketin gerçekleştirilmesi için Deniz Baykal kurban olarak seçilmiştir.
Tertiplenen komplo olayı, ister gerçeğe dayalı, isterse uydurulmuş olsun, ispatlanmadığı sürece doğru kabul edilemez. Bunu ispatlama işi ise Sayın Baykal’a değil, devletin resmi makamlarına düşer. Esasen onlara düşen de isnat edilen olayın ispatlanması değil, yapılan komplonun kimler tarafından yapıldığının ortaya çıkarılmasıdır. Yasal prosedür bunu gerektiriyor. Yani Sayın Baykal ketumiyetini koruduğu sürece, sadece kısa bir zaman için mağduriyete uğramış olarak kalabilirdi. Türk toplumu, bugüne kadar geçen, her türlü şaibeden uzak, dürüst ve sağlam yapısı nedeniyle O’nu suçlamaz, hatta O’na sahip bile çıkabilirdi. Nitekim komplonun ortaya atıldığı ilk günden itibaren böyle bir tavır sergilendi.
Velev ki, Sayın Baykal yaşantısı içinde bir hataya düşmüş olabilsin; bunu kamuya açıklamış olması halinde dahi şu an içine düşürüldüğü durum kadar sarsıntıya uğramazdı diye düşünüyorum.
İşin siyasi yönünü bir tarafa bırakarak, konuyu sosyal ve insani değerler açısından ele almak istiyorum. İnsanların; görevleri, aile yaşamları ve toplum içindeki yerleri yanında, sadece ve yalnızca kendilerine özgü duyguları, istekleri, yanılgılı yönlenmeleri de olabilir. Genel olarak bu duygular kişi tarafından baskı altında tutularak su yüzüne çıkarılmazlar ve olumsuzluklara da neden olmazlar.
Bazen bu baskılar engellenemez, kişisel zaaflar ortaya çıkar ve saklı tutulanlar skandallara neden olabilir. Bu tür durumlar; aile içinde ve eşler arasında büyük sorunlar yaratabilirken, bazen de eşlerin karşılıklı anlayış ve özveri göstermeleriyle aile hayatının yıkımına neden olunmayabilir. Yaşananlar tamamen kişilere ve ailelere özel olup, her hal-ü karda toplumun diğer bireylerini ilgilendirmezler. Ancak bazı kötü niyetliler tarafından dedikodu malzemesi olarak kullanılır ve nadiren de bu olaydaki gibi kötü amaçlar için hazırlanan ahlak dışı komploların içinde yer alırlar.
Tabii bu arada gerçek olmayan şeylerin de gerçek gibi gösterilmeleri söz konusu olabiliyor. Ne yazık ki, toplumumuzda, çok sık olmasa da, bu tür iftira ve kara çalma gibi olgulara rastlanıyor. Yasalarda, bu konularla ilgili kişi ve aile dokunulmazlığını koruyan müeyyidelere yer verilmiştir. Aksine hareket edenler suç işlemiş olurlar. Buna karşın, yasaların koruyamadıkları, komplo yapanların birileri tarafından korundukları ve hatta komploların, onları önlemekle yükümlü olanlarla birlikte tezgâhlandıkları bile oluyor. Özellikle de, bu olayda olduğu gibi, kötü siyaset ile kötü ahlakın işbirliği yapmaları sonucunda son derecede ağır ve iğrenç tablolar ortaya çıkabiliyor.
Konuya tekrar değerlendirdiğimde, Sayın Baykal’ın istifasının ne kadar yanlış olduğu sonucuna bir kere daha varıyorum. Sayın Baykal istifa etmek yerine, sayın eşini de yanına alarak, kendisiyle birlikte mağdur duruma düşürülen hanımefendi ile birlikte, kamunun karşısına çıkmalı, kurulan tezgâhın yalan olduğunu, cesaretle haykırmalıydı. Partisi ve kamuoyunda, Sayın Baykal için bir zaaf gibi ortaya çıkan durum doğrusu O’na hiç yakışmadı.
Nitekim ben şu anda bu yazımı hazırlarken; Sayın Baykal’ın Avukatı ve yetkili bir Kriminoloji Uzmanı tarafından, bir televizyon ekranında, hazırlanan komplonun nasıl yapıldığı teknik ayrıntılarıyla kamuoyuna açıklanıyor. Gerçekten yazık oldu Sayın Baykal’a.
Bu tatsız olayla ilgili olarak, gerek Sayın Baykal ve CHP içinde yaşanan olumlu ve olumsuz gelişmeler, gerekse tezgâhın amaçları ve siyasetin iç yüzü su yüzüne çıkmış oldu. Bütün bunlarla ilgili görüşlerimi açıklamaya devam edeceğim. Saygılarımla…
20.05.2010
www.fikirplatformu.net
www.edebiyatdefteri.com
YORUMLAR
Bir işin hitamı hilkatinden belli olmuyorsa detaylarda sadece şeytan sayısı artar.Olay kabaca belli.Burada tefe konacak bir konu yoktu bence ve yapmadımda zaten.Fakat yazınız objektif olmaktan uzak.Kendi tavrımı şu sözlerle belirttim.ŞAŞACAK NE VAR ERKEKLE BASILMADIKİ.! yazınızdan sonra size şunu yazayım.Basiretsiz zannedilen İnsanımızla oynamak yersizdir.İnsan adil olur sa ADALET tecelli eder.genel hatlar nedir.
Bu bir komplo,
Ben kıymetli Deniz ya
Gidiyorum.
Sen durumu çakozla
Suçlusu iktidar dır
Selam ettiMalezya ince hasbı bilmez
TÜRK MİLLETİ.Moloz ya..:):):):)! sevgi ve selam