- 1189 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Çam Kokulu Antika Aşklar
__Bizi ayırmayacaklardı. Savrulmayacaktım bu tozlu, havasız kalabalığın içine. Sona yaklaştım sensizliğimle itilmişliğimin çaresizliğiyle. Aynam bile bana dargın. Beş çocuğumla ve seninle ne güzel günler geceler yaşamıştık... İlk tanıştığımız günü yeniden yaşamak ruhumdaki derin çizgilerimle bedeninin karşısında sana uzanıp sımsıkı tutunmak...
Koparmayacaklardı seni benden beni de senden… Silmeyeceklerdi üzerimdeki aydınlığını. O eve ilk gelin gittiğim gün gibi taze kalmalıydım.Ve sen sevgilim, sen... Yine karşımda durup bakmalıydın bana saatlerce. Okşamalıydı sendeki aynan yüzümü. Gecenin yarısında saatler on iki’yi vurduğunda karışmalıydı sevgi sözcüklerimiz. Aşk şarkılarımızın yaprakları dökülmeliydi melodilerle ruhumuzdaki kabımıza … Odamızda ayışığının gölgesi gezinirken o senmişsin gibi dokunabilmeliydin. En çok istediğin şey bedenini değdirmekti tenime ... beni okşayabilmenin hazzını duyumsamayı ve çam kokumu içine çekmeyi isterdin hep…
Hasret bize uzak kalmalıydı. Ayrılığımız kadar uzak durmalıydı… Sen gideli bir ay oldu. Kimbilir nerelerdesin , hangi yuvaların duvar önünde biçaresin?
Şimdi benim kaderim de sana benzedi. Henüz bir gün olmadı buraya geleli yuvamız da kalmadı... Çocuklarım bu küf kokulu dükkanda üst üste atıldı.Onları öyle perişan gördükçe cansız bedenimdeki ruhum acıyor… Oysa bir zamanlar hepimiz işe yarıyorduk. Kolalanmış giysiler,mis kokulu çamaşırlar barınırdı içimizde.Yazık ettiler... yazık. Hem bize hem de yılların biriktirdiği değerlerine.Çok çalışırdık her gün bıkıp usanmadan.Ne zararımız vardı ki onlara. Kavga etmeseydi anne ve oğul satılmazdık buralara atılmazdık.
Oğlan içip içip geliyordu. Her gece annesine bağırıyor, sarımsak ve içki kokulu soluğunu bizim karşımızda alıp veriyordu… Nihayetinde feci bir kavgayla kopardılar bağlarını. Oğlanın kumar borcu çoğalmıştı. Yaşlı kadın da mecbur kalmıştı herşeyi ile birlikte bizi de satmaya... Bizden sonra mecburen o da bir başka hayata uzandı. Huzur evine gideceğini söylemişti komşularına...
Kadın, titrek elleriyle sayıyordu bana biçilen kağıttan değeri. Ama hali iyi değildi.Büyükanne’sinden hatıraydım en çok buna üzülüyordu. Sözünde duramayıp koruyamamıştı hatıralarını. Benden ayrılmadan önce hüzünlü puslu gözlerle baktı. Son defa ‘affet ‘der gibiydi … Mendili avucunda , gözleri ardında giderken yorgun adımlarıyla kendisi gibi eskimiş hayatların yanına…
Yine de çok seviyorum onu. Biliyorum çaresiz kalmasa satmazdı bizi birkaç kağıt parçasına.Ne de olsa hakkı geçmişti. Her gün okşar gibi temizlerdi, incitmezdi çekmece bebelerimizi ve bizi…
Seni çok özlüyorum sevgilim. Ceviz kokunu solumaktayım hala. Sen de hatırlıyor musun acaba... Her bakıştığımızda eriyeceğimi, dağılıp kırılacağımı duyumsar ama yine de vazgeçemezdim seni seyretmekten. Nice geceler yaşadık kavuşamamanın acısı ama hiç ayrılmamanın huzuruyla…Bazen sessiz şefkatlerimizle dinlerdik ’biz’liğimizi ayrı yerlerde ama aynı odada… Adeta senin için hazırlanırdım yaşlı kadının yardımıyla. Bulut beyazı kolalı dantelleri şal gibi örterken üzerime nasıl da bakardın kıskançlıkla. Lavanta kokardım çamla karışık. İçine çekerdin kokumu farkındaydım... Başını döndürüyordum sen söyleyemiyordun. Ama ben biliyordum…
__Gece bitmiş gün aydınlığına kavuşmuştur. Erman kepenkleri kaldırıp içeriye girer.Birkaç saat sonra bulunduğu cadde kalabalıklaşmıştır. Vitrinin ardında durup yeni gelen Konsol’a bakar .Nereye kaldıracağını düşünür.
“Depoya mı kaldırsam acaba yoksa.... İyi kullanılmış fakat biraz cila gerekiyor. Orijinalliğini bozmadan cila yapmam lazım. Belki iyi bir fiyata alıcı bulur, satarım…”
__Genç bir çifttin dükkanın dışında camdan içeriye dikkatle göz gezdirdiklerini görünce hemen heyecanlanıp dışarıya çıkar ;
“Nasıl bir şey bakmıştınız . Yardımcı olabilir miyim ?”
__Genç adam konuşmaya başlar;
“Biz yeni evlendik , eşimle antika eşya merakımız var. Bize bir dolap lazım.”
“Dolap derken… Nasıl bir dolap anlayamadım?”
“Giysilerimizi koymak için.”
“Haa, anladım. Mağazaya girelim, buyrun bakın. Belki beğeneceğiniz bir şeyler bulursunuz. Aslında dolap çeşidim pek yok fakat dükkanımda birbirinden farklı oldukça değerli antika eşyalar çok. Mesela bir gramofon var ünlü sanatçılarımızdan biri satmıştı. Tavsiye ederim.”
“Bir bakalım ama ihtiyacımız olan şey gramofon değil…”
__Deminden beri sessizliğini koruyan genç kadın araya girer ve;
“Yine de bakalım sevgilim. Belki beğeneceğimiz başka şeyler de buluruz.”
“Pekala, bakalım o halde...”
__Bir süre sessizce İçerideki antika eşyalara göz gezdiren genç kadın sevinçle konuşur...
“Burda, evet bu... İşte bunu istiyorum!”
“Ama bu bir konsol, karıcığım…”
“Evet, konsol hem de aynalı ve beş tane çekmecesi var.Yatak odamız için bunu istiyorum ."
“Hım…Beğendiysen neden olmasın.”
“Beğenmek ne demek, bayıldım bu konsola!.”
“Ama çekmece gözleri boş.”
__Erman , paranın sıcaklığını hissetmiştir ve hemen müdahale eder...
“Merak etmeyin çekmeceleri de var. Bakın şurada üst üste koymuştum onları. Siz almaya karar verdiyseniz hemen konsolun içine yerleştiririm...”
“Eşim beğendiyse tamamdır , alıyorum. Fiyatı nedir bunun?”
“Valla...bu çok eski yıllara ait bir konsol. Değeri biraz yüksek gelebilir size…”
“Bakın biz antikadan çok iyi anlıyoruz zaten, siz sadece fiyatını söyleyin.”
__Adam antikacı ile pazarlık yaparken ... kadın da konsolu sever gibi dokunuyor onu nereye yerleştireceğini düşünüyordu. Konsol’un parasını ödeyen kocası seslendiğinde hayallerinden sıyrılıp ;
“Tamam mı...Aldık mı şimdi bu güzel konsolu?”
“Evet aldık sevgilim. Sen istersin de ben almaz mıyım... Konsolu akşam saatlerinde getireceklermiş.”
“Peki gidelim o halde. Teşekkür ederim sevgilim .İnan bu konsola gözüm gibi bakacağım, tıpkı ninem’den kalan iğne oyalı danteller gibi…”
__Akşamleyin bekledikleri konsol evlerine getirilmişti. Genç kadın yatak odasına yerleştirdiği antika nın önünde durmuş elindeki iğne oyalı dantellerin hangisini üzerine örteceğini düşünüyordu. Nihayetinde karanfil işlemeli danteli seçti. Usulca sanki bir gül yaprağına dokunuyormuş gibi örttü. İçini çekip geçmişine daldı... Ta ki, kocasının odaya girip ona sevgiyle sarılmasına dek… Gece uymadan önce kocasına evin eksiklerini not aldığı kağıdı vermişti.Sabah erkenden uyandılar birlikte kahvaltı yaptıktan sonra genç adam evden çıktı.
Konsol , yatak odasında yalnızlığa terk edilmişti.Yeni bir yuvaya sahip olmuştu fakat neye yarardı ki... Ceviz kokulu sevdiği yoktu. O’nu düşünürken özlemle kavrulduğunu yavaş yavaş yok olacağını hissetti. Üzerine örtülen dantele bile sevinemedi... Allah ona da insanoğluna verdiği gibi bir çift ağlayan göz verseymiş nasıl ağlayacaktı kim bilir...
Yine akşam olmuştu ay ışığı odaya tam da karşısındaki boş duvara aksettirmişti gölgelsini. Evin kapı zili çaldı.İçeriden sevinç çığlığı atan evin sahibi kadın, aniden bulunduğu oda kapısını açtı ve ;
Getirin getirin...Şuraya karşıdaki duvarın önüne yerleştirin. Aman Allah’ım ne şahane bir şey bu böyle!”Deyip kocasına sarıldı.
“Beğendiğine çok sevindim karıcığım. İnan sabahtan beri bu konsolu tamamlayacak bir gardrop bulmak için gezmediğim antikacı dükkanı kalmadı. Hakiki ceviz ağacından yapılmış ve en az seksen senelikmiş.”
__Konsol heyecanlanmıştı... Gardrop adını duyunca iskeletine kadar titrediğini duyumsamış,merak içinde odaya getirilecek gardrobu bekledi. İçinden de önünü kapatan canlı bedenlerin bir an önce kenara çekilmesini diledi.
“Tamam, haydi şimdi istediğin gibi yerleştir bakalım . Bundan sonrasına karışmıyorum sevgilim.”dedi adam.
“Ömrümce sahip olduğum en değerli varlıksın. Seni çok seviyorum sevgilim!”dedi kadın ve
karı koca birbirlerine sıkıca sarılıp sevgi damlacıklarını dudaklarına kondurduktan sonra ışığı söndürüp odadan çıktılar...Konsol ise karşısındakini görünce mutlulukla haykırdı;
“ Sen geldin! Bu sensin değil mi sevgilim! Yaradanımdan seni, hep seni diledim ve dileğim gerçek oldu... Hoş geldin ceviz kokulu gardrop sevgilim. Hoş geldin ömür soluğum!Biliyordum senin beni sevdiğini.
Ve sen de biliyordun seni ne kadar çok sevdiğimi.Çam kokulu bedenimi içine çektiğin o ilk günden beri…
_____________________________SON__________________________________
Nurcan Talay
22.10. 2008