RAĞBET EDİLENLER!
İyi, doğru, güzel, masum, mazlum, haklı, yararlı, akıllı, doğal, … yerine, her nedense, kötü, yanlış, çirkin, suçlu, zalim, haksız, zararlı, taklit, özenti, gösteriş, alıntı, çalıntı, … ve türevleri çoğu zaman itibar görmekte maalesef!
Sırf yenilik, değişiklik, açılım sağlamak adına böyle bir eğilim, ilgi, yönelme söz konusu ise, bu bağlamda kendini kaptıran kişi, etkileşimin tüm sonuçlarını peşinen kabul etmiş sayılır.
Genelde aşağılık duygusunun yol açtığı eksiklik, yetmezlik ve yetinmezlik her geçen gün hızla artmakta olan çeldirici ve olumsuz dış etkenlerin insan ruhunu ısrarla rahatsız etmesi yüzünden, en küçük bir zafiyet hâlinde, bir biçimde kendini göstermektedir.
Güçlü bir dil, din ve tarih kültürünün yanı sıra ulusal, manevî ve etik değerlerin özümsenmişliği ile kişinin aldığı eğitim, görgü, bilgi ve aile terbiyesi de dengeli, etkin ve yetkin bir kimliğin oluşmasına mutlak katkı sağlar.
İçinde yaşadığımız ve yetiştiğimiz ortam, aldığımız eğitim, olgunlaşan değer hükümlerimiz, … hepsi de kimliği güçlü kılan ve rasyonel mantığın olumlu işlev görmesini ve böylece nelere rağbet etmemiz gerektiği konusunda bilinç akışımızın düzgün, düzenli ve kararlı olmasını mümkün kılar.
Ruh ve beden sağlığının birlikte, uyumlu ve iyi korunabildiği oranda kişinin çeldirici ve olumsuz dış etkenlere karşı mutlak bir direnç göstermesi ne denli doğal ise, yüreğin ve beynin ortak paydası olan aklın da iradî güçle tercihlerini ortaya koyması aynı değerde doğaldır.
Kısaca; özü sağlam, kendinden emin, ne istediğini ve aradığını bilen, kendine yeten, var’la yetinen ve ille haddini aşmaktan kaçınan insanların bilerek ve isteyerek yanlış yapmaları, olumsuza koşmaları, kusurluyu yeğlemeleri pek olağan dışıdır.
Elbet zamanın ve yaşanmakta olan koşulların zorlayabildiği bazı ayrıcalıklı ve özel durumlar yukarıda vurgulanan bazda genel değerlendirme kurallarını bozamaz ve yok edemez!
Başta kötü sanılanın sonuna kadar hep kötü olarak yorumlanamayacağı gibi başta iyi olarak bilinenin de hiç olumsuzluk sunmayacağının garantisini kimse veremez.
Rağbet ettiklerimizle rağbet etmediklerimizin kimliğimizin özgün değerlenmesinde belirleyici rol oynadığını bildiğimiz hâlde, âdeta kişiliğimizden ödün verecekmişiz kaygısıyla, bazen yanlış tercihlerimizde ısrar ederiz. Bu noktada artı puan kazanmak şöyle dursun, var olan değerimizden bir şeyler yitirmemiz hem tercihlerimizin tutsağı olduğumuzun, hem de inisiyatiflerimizi (öncelik) yerli yerinde kullanamadığımızın somut kanıtıdır.
Çelişkiler burgacına düştükten sonra çıkış yolu aramakla geçen/geçecek ömrümüz, boşa harcanan zaman ve enerji, yaşanması kaçınılmaz olan psikolojik ve sosyal baskılar ve bunaltılar, yapılan gaflar ve kırılan potlar, … sürer gider.
Hoş ve esen kalınız.
YORUMLAR
Kaç kişi okur bilmiyorum Keşke okunmadan geçilmese.El ve emeğinize sağlık.Kendine ayna arayan herkes in ısrarla okuması gerektiği kanaati uyandırdı bende.Bu kadar sağlam iç dinamikleri olan köklü bir Milletin bu günki halini anlamasına ışık tutacak kadar sarih ve elzem ama Tıklanma sayısı yüz okunma sayısı iki yada üç olursa yazık olur vesselam.el ve emeğinize sağlık.Tamamen tarafsız,' ilmi dediğimiz' bilginin ruhunu birebir yansıtan yazınıza bin selam ve size teşekkür.
Eğitimci
Bu ne özel ve güzel bir yorum ki çeşni katarak çalışmamı taçlandırmaktadır! Yürekten teşekkür ederim. Saygılarımla…
Yüreğiniz ve kaleminiz sağ olsun efendim.
Selam, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Rabbime emanet olunuz.