- 5377 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MEVLANA HZ.
YA HAZRETİ MEVLANA
Konu olarak Mevlana hz. Türbesini anlatacağım Mevlana hz duyan bilen birçok kardeşimiz gitmeyi çok istediği halde türbeyi ziyaret etme imkanını bulamamışlardır. Gerek hayat şartları gerekse maddiyat el vermediği için belki de birçok kez niyetlenilmiş ancak gelinememiştir. Ben size bu küçük yazımda Mevlana hz türbesi hakkında kısa bilgi vererek en azından olaki birgün yolunuz düşerse türbede bulunan eşyalar hakkında kısa bilginiz olmasını amaçlıyorum.
Dergahın en önemli yeri mutfaktır giriş kısmının hemen sağında bulunan mutfak dergaha gelen ilk öğrencilerin elendiği yerdir. Mutfakda sabrı ve beklemeyi öğrenirler Mevlana hz. Hamdım piştim oldum der, bu sözden yola çıkarak dergaha kabul edilmek isteyen öğrenci mutfağa getirilir. Ve ocağın karşısın da bulunan küçük bir basamak üzerinde bulunan saka postunun üstüne dizlerinin üstüne oturtulur burada 3 gün 3 gece kalan öğrenci az su az uyku ve az yemeğe dayanmaya çalışır. Bu sırada da öğrencinin gözü daima ocakta olur orada sebzelerin nasıl ağır bir şekilde pişerek güzel kokulu yemek haline geldiğini izler ve 3 günün sonunda eğer pazarcı öğrencinin gerçekten bu işe niyetli olduğuna ikna olursa dergaha kabul edilir. Ve asıl çile 1001 gün sürecek olan çile ve sabır şimdi başlamış olacaktır. Öğrenci burada sema talim çivisi üzerinde sema yapmayı öğrenecektir. Ve bu sırada ayaklarının altı yara olmasın diye ayaklarının altına tuz serpilecektir. Bu sürecin ardından öğrenci güzel bir eğitimle birlikte dergah da yerini alacaktır.
Mutfak kısmını anlattıktan sonra şimdi asıl bölüme geçebiliriz Mevlana hz türbe-i şerif kısmına burada kapının ilk girişinde Osmanlıca olarak ya hz. Mevlana yazısı sizi karşılar adından ilk girişte sağlı ve sollu olarak muhteşem bir hat sanatı gözlerinizi alı koyar ceviz yaprağına dut yaprağına hat ustalarının yazdıkları ayetler sizi büyüler altın suyuyla yapılan bu güzel yazılar karşısında içiniz biraz ürperir ancak esas içinizin ürpereceği bölüm içeridedir. Bu kısmı geçtikten sonra sağlı ve sollu olarak mezarlar bulunmaktadır bu mezarların çoğunluğu Mevlana hz ile birlikte gelen horasan erlerine aittir. Diğer mezarlar ise dergaha bağlı bulunan müritlerin ve Mevlana hz yakınlarına aittir. Mezarların hemen bitiminde sol tarafımızda büyükçe bir kazan bulunmaktadır bu kazan gümüşden yapılmış olup nisan tası olarak nitelendirilmektedir. Tasda ince işlemeler ve başındaki tavuk fiğürü dikkat çekmektedir. Tavuğun mağnası eski türk geleneklerinde gücün sembolüdür. Bu kısa bilgimizi verdikten sonra bu tasın ne işe yaradığına bakabiliriz eski geleneğimizde nisan yağmurları bereketli sayıldığından ve hastalıklara iyi geldiğinden dolayı nisan ayı boyunca derğahın bahçesinde burakılarak nisan yağmurları toplanır ve toplanan bu su gelen misafirlere ve esnaflara ikram edilirmiş. Günümüzde de anadolumuzun birçok yerinde nisan ayında bahçelere taslar konularak yağmur suyu toplanmaya alışılmaktadır.
Nisan tasınıda anlattıktan sonra şimdi Mevlana hz mezarını anlatabiliriz Mevlana hz. Türbesi 4 Sütunun altındadır bu 4 sütuna fil ayağı denilmektedir. Her bir sütunda ince bir şekilde el sanatları konuşturulmuştur. Mükemmel denecek şekilde ayetler yazılmıştır. Mevlana hz. Türbesi en büyük türbedir babası ayak ucunda oğlu sultan veled ise baş ucunda yatmaktadır. Bir rivayete göre Mevlana hz vefat ettiğinde mezara getiriliyor ancak bir rivayete göre mevlan hz babası oğluna saygısından dolayı ayağa dikilmiştir. Her seferinde yeniden mezarına konulan babası tekrar ayağa kalkmıştır. On sefer böyle olunca artık Mevlana hz. Babasının mezarını dikine yapmışlardır. Ve şu anda da mezarının yüksekliği 2 m civarıdır. Ancak bu olay tamamıyla bir rivayet olduğundan dolayı zamanla dilden dile dolaşarak gelmiştir. Mevlana hz. Türbesini inceleyecek olursak mv hz. Türbesinin üzerinde ipekden yapılmış altın işlemeli bir halı bulunmaktadır. Türbesinin üzerinde diğer mezarlardan farklı olarak 2 adet kavuk bulunmaktadır. Bunun sebebi Mevlana hz. Yanında bir tane daha mezar bulunduğundan dolayıdır.
Şimdi de türbede bulunan diğer eşyaları ve türbenin kısımlarından biraz bahsedelim: öncelikle içeride ilk dikkatinizi çekmesi geren şey deve kuşu yumurtalarıdır. Ecdadımız daha o dönemde deve kuşu yumurtasının bulunduğu yere böceklerin yaklaşmadığının farkına varmışlar ve türben her tarafına ayetlerle süslü deve kuşu yumurtaları koymuşlar. Bu sayede hem böcekler dergahtan uzak durmuş hem de çok güzel bir sanat ortaya koymuşlardır. Deve kuşu yumurtalarından hemen sonra sema gösterilerinin yapıldığı kısma geçmeden önce duvarda asılı olan sabır taşı ve sema kontrol aynası önemlidir. Bunlardan sabır taşı: bir usta tarafından 20 yıl boyunca yekpare mermerden yapılmış olan 2 adet zincir ve bu zincirin hemen sonunda değişik figürlere sahip bir top bu topun içinde de ayrıca bir top bulunmaktadır. Tamamıyla el işçiliği olan bu şaheser Mevlana hz. Zamanında dergahın giriş kısmında asılı durmaktadır. Bunun amacı dergahta öğrenci olmak isteyenler sadece fakir fukara olmadığından zengin ağaların pek fazla yokluk görmemiş çocuklarıda geldiğinden dolayı dergaha girmeden önce sabır taşı gösterilerek bak evlat bu taşa sabır taşı derler ve bunun ustası tek başına 20 yıl boyunca sabrederek bu şaheseri ortaya çıkarmıştır. İşte sende sabredersen sendende bir şaheser ortaya çıkar diyerek öğrenciye gireceği yolun ne kadar meşakkatli olduğunu ancak ucunda güzellikler olduğunu göstermek istemişlerdir. Şimdi de sema kontrol aynası hakkında kısa bir bilgi verelim bu kontrol sistemi dediğimiz alet her yerinde aynalar bulunan ve sema yapan kişinin göz ucuyla tepesine baktığında sanki 8 kişi ile birlikte dönüyormuş hissine kapılıyor ve daha fazla aşka şevke geliyor aynı zamanda da uzaktan bakan hocası bu aynalar sayesinde öğrencisini yanına gelmeden ve onu rahatsız etmeden kontrol edebilmekteydi.
Şimdide Mevlana hz. Eserlerinden ve bu eserlerini nasıl yazmaya başladığından bahsedelim. Mevlana hazretlerinin Bu dünyada en çok değer verdiği insan hocası olarak da kabul ettiği şemsi Tebriz-i hazretleridir. Bu sebepden dolayı gününün çoğunluğunu şemsle birlikte geçiren Mevlana hz. Bazı geceler şems hz . ile inzivaya çekilerek kuran-ı kerim okuyup, dini tartışmalar yapmışlardır. Ancak Mevlana hazretleriyle şemsi Tebriz-i nin bu samimiyetini çekemeyen ahiler bir nevi yaygara çıkartmışlar. Ve şems hazretlerinin. Konya dan gitmesine sebep olmuşlardır. Bunun üzerine çok üzülen Mevlana hz. Oğlu sultan veledi şems hazretlerine göndermiş ve tekrar geri gelmesini sağlamıştır. Şems hz. Geri gelmesiyle birlikte Mevlana hazretleri ile şems hazretlerinin arasındaki bu bağı kıskananlar şemsi Tebriz-i hz. Kuyuya atarak öldürmüşlerdir. Bunun üzerine yemeden içmeden kesilen Mevlana hz. Durmadan içindeki acıyı dile getirmiş ve ağzından çıkan hersöz yazılmaya başlamıştır. Bu sözlerinden oluşan esere divan-ı kebir denilmektedir. Diğer bir eseri de mesnevidir. Mesnevide genel olarak önce bir hikaye anlatılır ardın dan hikaye dine bağlanır.
Örnegin: ‘bir gün dervişe şeytan gelir ve derki ey insan sen hergün Allah Allah diye inlersinde Allah sana bir gün olsun kulum dermi hiç işittin mi diyerek vesvese verir ve adam din ile alakasını keser yoldan çıkar sonra gecesinde alah tarafından Cebrail alesselam gönderilir ve melek derki sen Allahın kulum dediğini hiç duymuyor musun yediğin yemeğin senin farkına varmadan küçücük parçalara nasıl ayrıldığını zannediyorsun diyerek adamın kendine gelmesini sağlar.’ İşte küçük hikayeciğimde anlattığım gibi mesnevi de kısa hikayeler dine bağlanmaktadır.
Sevgili okurlarım bu yazıda size Mevlana hz. Ve dergahı hakkında kısaca bilgi vermek istedim umarım çok uzatmamışım ve canınızı sıkmamışımdır faydalı olması dileğiyle Bekir günay
YORUMLAR
Mevlana Hz. türbesini görmeyenlerdenim...Ama öyle güzel anlatmışsınız ki, eminim Allah kısmet edip gittiğimde hiç yabancılık çekmeyeceğim...Küçük hikayeciğiniz de ders verici nitelikteydi...
Arzu ettiğim halde, henüz göremediğim Mevlâna Hz. türbesini tanıttığınız için teşekkür ederim...Emek harcamışsınız, hakkınızı helal edin...
Sevgi ve saygı ile