- 1233 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Allah'ın sıfatları hakkında bir mektup.
Sevgili kardeşim.
Allah’ın Rahmeti, Bereketi, Sağlık ve saadeti senin ve sevdiklerinin üzerine olsun.
Güzel bir konuya temas etmişsiniz.
Evet, Rabbimiz vardır.
Zatına mahsus bir vücudu da vardır.
Allah (cc) Bir mevcud-i mevhum değildir. (olmadığı halde var sayılan değil.)
Allah (cc) bir mevcud-i meçhuldür. ( varlığı
bilinmesine, his edilmesine rağmen zatının görülemediği, sıfatlarının sınırsızlığından dolayı anlaşılamadığı tek ve bir olandır.)
Dikkat edilirse, Allahın zati sıfatlarında, Muhalefetün lilhavadis denen bir sıfatı var. ( yarattıklarına benzememek.)
Yaratılmışlara benzemeyeni yaratık neye benzetebilir ki?
Neyle tarif edebilir ki?
Allah yarattıklarına göz vermiş.
Görülmek için bunca sanat harikalarını yaratmış ise kendisinin görmemesi veya onun her şeyi görmesini sağlayan bir görme uzvunun olmaması mümkün mü?
Demek ki gözü ve görülen şeyleri yaratanın gözü vardır ve olmalıdır.
Fakat bizim gözümüz gibi sınırlı, kısıtlı değildir.
Bizim idraklerimizin üstünde her yeri ve her şeyi görebilen bir görme organıdır ve öyle de olmalıdır.
Biz kendi gözümüze bakarak Allahın da bizim gibi anlında iki gözü var diye düşünsek yanlış düşünmüş oluruz.
Yine Allah sesleri yaratmış ve yarattığı sesleri duyan kulaklar yaratmış ise Allahın duymamasını düşünmek mümkün mü?
Ama Allah’ın duyması da Zatına mahsus alçak ve yüksek, gizli ve aşikar her sesi işitme kapasitesine sahip bir duyma yeteneği (sıfatı)vardır.
Amma organı nedir nasıldır, şekli biçimi, vasıf ve kapasitesi hakkında bilgimiz olmadığı gibi onu kavramaya da yeterli değiliz.
Bütün bu yazdıklarımdan hareketle!
Elbette her şeyi ve her yeri tutan bir YED-İ kudret (kudret eli) vardır.
Ama bizim iki omzumuzdan sarkan kollar üzerindeki beş parmakla sınırlı kapasitesi olan el olarak düşünmemeliyiz.
Sonuç olarak.
Allah’ı , icraatları ile bilir, sıfatları ile tanırız.
Zatını düşünmek (vucut olarak) caiz değildir.
Allah’ın zatını düşünenler tarihte gördüğümüz gibi putperest olmuşlar.
Misal bir mikrobun veya vücudumuzun hücrelerinin de yaşamlarını devam ettiren his, duygu bu his ve duyguların işlevlerini yerine getiren organları vardır.
Bizimkine benzemez.
İşyerimde ateist bir arkadaşımla uzun bir zaman sohbetler ettik.
Aradan hayli bir zaman geçtikten sonra, bir gün dedi ki,
Artık ben Allahın varlığına inandım.
Fakat zatını anlamak istiyorum.
Ona dedim ki.
Bak Kardeşim.
Senin dişinin kovuğunda milyonlarca bakteri doğar, büyür, yaşar, ürer ve ölür.
Veya senin vücudunu oluşturan hücreler trilyonları geçer.
Hepside canlıdır ve senin sahip olduğun hayata ve hayatlarını yaşaya bilmeleri için gerekli olan her şeye sahipler.
Şimdi dişinin kovuğunda milyonlarcasının bir arada yaşadığı bakteriler veya senin vücudunu oluşturan hücrelerden birisi dese ki, ben şu insanı görsem nasıl bir şeydir.
Eli - ayağı, gözü-kulağı varmıdır.
Böyle bir talep doğru olur mu?
Veya böyle bir merak ile hareket eden doğru bir sonuca varabilir mi?
İşte makul olmayan bu istek ve düşünce ile hareket edecek olsak, yine görme sınırlarımızı aşan kocaman bir insan düşünürüz ki o düşüncenin mahsulü Allah değildir ve Olamaz.
Bugüne kadar gördüklerim, duydukları, okuduklarım ve bunlar üzerindeki düşüncelerim beni;
“Evsaf ve efalin sığışmaz akla.
Seni anlayamamak anlamaktır Allah’ım.” sözünü söyleyecek kanaate ulaştırdı.
Yine bu konuda en güzel sözü söyleyen Kadınlar aleminin sultanı Rabia-i adviyenin
“Ma erefnake hakke marifetike ya maruf” ( Ey her şeyin seni anlattığı ve tanıttığı zat seni hakkiyle anlayamadık” ) sözü ne kadar manidar ve ne kadar yerli yerincedir. Allah ondan ve emsallerinden razı olsun.
Evet, Onu anlayamamak anlamaktır.
Sevgili Kardeşim faydalı olabildim mi bilemiyorum.
Ama bu anlattıklarımdan sonra yine merak ettiğin bir şeyler varsa çekinmeden yazabilirsin..
Ben müsait olduğumda cevap yazmaya çalışırım.
Allaha emanet Ol.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.