- 993 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
EĞİTİM ÜZERİNE
EĞİTİM ÜZERİNE
Hepimiz demeyeyim fakat çoğumuz; kaytarma, ağırdan alma, tembellik, iş bilmezlik, işten kaçma, kendimizi geliştirmeme, okumama, okumuş gibi görünme, ukalaca bilmişlik tavırları, ahlaksızlığı meşru gösterme gayretleri gibi saydıklarım ve saymakla bitiremeyeceğim olumsuz bir sürü davranış bozuklukları ile mücehhez olmuşuz. Mücehhez olmakla kalmamışız aynı zamanda süreç bizleri yanlışı savunur hale getirmiş yani yanlışı içselleştirmişiz. Hayatımızın hemen hemen her alanını yüksek veya düşük yoğunlukta bu davranış bozuklukları sarmış durumda.
Haklısın diyenlerin çoğunlukta olduğunu biliyorum. Hepimiz böyleyiz diye bir iddiam yok fakat çoğunluğumuzda bu hastalıkların neşvü nema bulduğu hepimizin malumu. Malumu ilam etmek hastalığın tekrar etmesini bir nebze de olsa engellemeye yönelik bir adımdır.
Örnek mi istiyoruz? Okullarımızdan başlayalım. Okullarımızdaki başarısızlığın nedenleri içinde çok sayıda neden sayabiliriz. İdarecilerin yetersizliği, okulun fiziki anlamda yetersiz oluşu, veli profili, sınıflardaki öğrenci mevcudu vs. Sayılanlar doğru da okullarımızda çalışan öğretmen arkadaşlarımızın, bu olumsuz tablo da hiç mi katkıları yok? İfade ettiğim kesim eğitim öğretimin ana aktörleri yani öğretmenlerdir. Altıyüzbin kişilik dev bir yapılanmadan bahsediyorum. Hepimiz piru pak, sütten çıkmış ak kaşık gibi davranmaktayız? Arzu edilen budur fakat objektif anlamda eleştirel düşünüp, projeksiyonlarımızı kendimize doğrulttuğumuzda sorunun tespiti ve çözümünde ciddi anlamda katkı sunmadığımız görülecektir. Birçoğumuz eleştirilmek istemiyoruz, üzerimize toz kondurmuyoruz. Hepimiz her şeyi çok iyi biliyoruz. Çok iyi biliyoruz da eğitim öğretim anlamında yaşanan hezimetlere ne demeli. O halde sorun var demektir. Görmemek sırtımızı dönmek sorunu azaltmaz bilakis arttırır. Zira çözülmeyen her problem olumsuz anlamda yol su elektrik olarak size geri döner. Nasıl mı? Hırsızlık, ahlaksızlık, saygısızlık başarısızlık, okullarımızda yaşanan öldürme olayları, madde bağımlılığının artması sizce sorun değil mi. Sorunu çözmekten kaçmak veya eleştiri kabul etmemek kısaca ifade etmeye çalıştığım problemleri doğurmaz mı?Bu problemler bir gün bizi de bulmaz mı?Hepinizin evet dediğini duyar gibi olmuyorum, duyuyorum.topu taca atma anlayışını bir kenara bırakıp oyunda tutarak gol atma gayreti içinde olmalıyız eğer amacımız galibiyet ise .yok eğer yenme gibi bir derdimiz yoksa ayağımızda dolaştırıp doksan dakikaya oynarız.bazen de ayağımızda dolaştırmayıp ayaklarımızı birbirine dolarız.sonrada ne güzel oynadım deriz.
Yukarıda saymaya çalıştığım davranış bozukluklarının çözümün de hemen hemen herkes şunu ifade etmektedir: eğitim. Eğitim değince de aile, çoğu zamanda okul akla gelmektedir. Örnek olarak okulu, yani eğitim öğretim kurumlarını almamdaki gaye bu yaygın kanaattir. Böyle bir kanat hasıl olmuşsa üzerimize büyük görevler düşmektedir. Malzememiz ve ürünümüz insan olan bir mesleği icra etmekteyiz. Öğretmeninden tutunda doktoruna kadar, Başbakandan Cumhurbaşkanına kadar eski tabirle öğretmenlerin rahle i tedrisinden geçmeyen yoktur. Olumlu ve olumsuz anlamda her şeyde öğretmene bir pay vardır. Bir başka açıdan bakarsak; toplumu dönüştürme bizim uhdemize bırakılmış durumda. O halde iş başına. Davranış bozukluklarının düzeltilmesi ve olumlu anlamda davranış kazandırmada etkin olmalı, mahir davranmalıyız. Telafisi olmayan bir işi icra etmekteyiz. İnsan ile uğraşmaktayız. Yanlış veya olumsuz bir davranışın düzeltilmesi doğruyu anlatmaktan daha zor olmasa gerek.
Bana göre okullardaki problemlerin çözümünde aşağıda kısaca ifade etmeye çalıştığım öneriler etkili olacaktır.
1.Okullar fiziki anlamda yeterli olmalı.(derslik başına düşen öğrenci mevcudu 25 kişiyi geçmemeli)
2.Okullar donanım anlamında zenginleştirilmeli.
3.Donanımların etkin bir şekilde kullanımı sağlanmalı.
4.Okullarda bila istisna laboratuar, resim odası, müzik odası, bilgisayar odası ve spor salonlarının kurulması veya yaygınlaştırılması sağlanmalı.
5.Velilerin eğitim öğretim sürecine dahil edilmesi.( okullarda, aile eğitimine dönük seminer vb. Çalışmaların yapılması)
6.Üniversite ile okulların barıştırılması.
7.İdareciler yeterliliğinin sağlanması.(idare etme vasıflarının güçlendirilmesi)
8.Lider karakterli idarecilerin belirlenip atanması.
9.Okullarda doğrudan demokrasinin işletilerek belirlenen idarecilerin atanması.(çocuklarımıza sınıflarda seçme ve seçilmeyi öğretiyoruz)
10.Öğretmenler, akademik olarak kendilerini yetiştirmeli.(mesleki yeterlilik)
Kişisel okumaya önem vererek bilgi dağarcığını zenginleştirmeli,
İyi birer model olmalı.(öğrencinin gözünde öğretmeni babasından daha etkilidir.)
Yapabildikleri kadar veli ziyaretlerine önem vermeli.
Öğrenciyi tahkir etmemeli problemli davranışı anlatmalı.
Şeklinde sayabileceğimiz çok sayıda çözüm yolları ile davranış bozuklukları hatırı sayılır ölçüde rehabilite edilecektir kanısındayım. Sağlıklı toplumun üretilmesinin hepimizin, özelde öğretmenlerin görevi olduğunun unutulmaması dileğiyle…
YORUMLAR
Eski Geleneksel Örgütler - Yeni Öğrenen Örgütler
-İhtiyaç merkezlidir - Öğrenci Öğrenme merkezlidir
-Problemleri bulmaya yöneliktir-Problemleri engellemeye yöneliktir
-Vizyonu yoktur - Vizyonu hayat önem taşır
-Şikayetler rahatsızlık olarak algılanır- Şikayetler öğrenmek için fırsattır
-Yönetimin kontroldür - Yönetimin rolü değerleri paylaşmadır
-Yalnız yönetim takımından oluşur-Öğrenme takımları hayati önem taşır
-Prosedür ve kurallar önemlidir- Esneklik esastır
-Kısa dönemli planlar yapılır - Planlar uzun dönemlidir
-Farklı misyonu yoktur - Misyonu farklıdır
-Öğrenme bireyseldir -Bireysel,takım halinde ve örgütseldir
-Liderlik rütbe ve ayrıcalıktır -Lider tasarımcı ve öğretmendir
-Görevler bireyseldir - Görevler takım üzerinde odaklaşır
-Öğrenme ihtiyaca bağlıdır -Öğrenme sürekli ve uzun dönemlidir
-Öğrenmeden eğitim birimi sorumludur -Herkes öğrenmeden sorumludur.
KAYNAK:Okulda Stratejik Yönetim.Sayfa üç.
Aynen ele aldığınız gibi kendi kendini yenilemek gerek ama ne çare.....
exani tarafından 7/14/2010 4:04:40 PM zamanında düzenlenmiştir.
Yazınızı hayranlıkla okudum. Benim de kayınvalidem 24 yıl ilkokul öğretmenliği yapmış, teyzemiz de 41 yıl hatta MEB onur belgesi vermiş uzun yıllar başarılı hizmeti için... Yazdıklarınızı okurken ben bir kez daha gözümden geçirdim evet kayınvalidem ve teyzemiz bu anlamda gerçek öğretmen olmuşlar. Bir kere teyzemiz eve geldiğinde "çok acıkmışım vaktimde yoktu bir yere oturup bir şeyler atıştıramadım" dedi. Ben ve eşim okulun karşısında bir sürü simitçi var, alıp yeseydin dedik. Ne dedi biliyor musunuz o zaman yadırgamıştım tabi ben de çok genç yaşlardaydım. "Ben öğretmenim, çocuklarıma sokaktan bir şeyler alıp yemeyin, beslenmenize annenizin koydukları şeyleri yiyin". diye öğütler veriyorum. "Ben öğrencilerime sokakta simit yiyerek kötü örnek olamam" demişti. Daha sonra ne kadar doğru düşündüğünü anlamıştım ve şimdi sizin yazınızla daha da bilinçli anlıyorum. Evet hal, hareket, konuşma ve davranışla çocuklar bir model çiziyorlar gözlerinde ve en çok etkilendikleri kişiler öğretmenleri...
Çok beğenerek okudum ve tebrik ediyorum. Saygı ve selamlarımla...
insanın kendi kendisini eğitmesi gerekir tezini baz alsakta
temel eğitimin ehil kişiler tarafından verilmesi
akademik olarak bilinçli ve planlı bir eğitim proğramı olması daaha sağlıklı olacaktır..
bu konuda yazılanmış olna bu yazıdaki görüş ve düşüncelerinize katılmamak mümkün değildir
hayatın her alanında kendimizi geliştirmek için eğitim kaçınılmazdır
sağlıklı toplumların huzuru ve mutluluğuda bu yoldan geçer diye düğşünüyorum..
sevgiler saygılar.yüreğinize sağlık