- 796 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YETİMLERİN SINAVI 1
Yaz mevsiminin yakıcı bir temmuz günüydü.Güneş her zamankinden çok ısıtıyor dünyayı,insanlar herzaman ki gibi gölgeliklerde saklanıyor, ortalık adeta gece sessizliğine bürünüyordu.Yılmaz kardeşler için gün çok erken başlıyordu.Kasabanın birçok çocuğuna nazaran hayata bir nebze olsun erken atılıyorlardı.Ekmek kavgası,ayakta durmayı,vefayı ve yiğitliği öğreniyorlardı babalarından tan yeri attığında.Kasabanın bir çok yerlisi Ömer amcaya kızıyor.El kadar çocukların bu saatte uyandırılmalarına bir anlam veremiyorlardı.Yılmaz kardeşlerin Gönül diye bir anneleri vardı.Gerçi Gönül sadece Fırat’ın öz annesiydi.Fatih,Faruk,Fuat bu üçüz kardeşin anneleri Neriman teyze ise yıllar önce yakalandığı ince bi hastalık sonucu hayata çok erken yaşlarda yenik düşmüş, arkasında üç öksüz çocuk bırakmıştı.Ömer amca üç çocuğuyla çaresiz bir haldeydi.Neriman teyze Ömer amcanın ilk göz ağrısı,ilk sevdasıydı.Geriye yaşadıkları güzel hatıralar ve üç fidan kalmıştı.Ömer amca bu üç fidanın yeri gelir toğrağı,yeri gelir suyu yeri gelir tutunacak dalları oldu.Ama her ne yaparsa yapsın güneşsiz bu fidanlar çiçek açıp yeşermiyorlardı.Ailesinin Önerisiyle Gönül ablayla evlendi.Evliliklerinin ilk günleri çok güzeldi.Lakin zaman sonra gönül abla Fırat’ı dünyaya getirince öksüz üçüzleri ihmal eder,onları bazende hor görmeye başlamıştı.Sabah tan yeri atmadan baba 4 çocuğunuda uyandırır hayvanları dağa çıkarmalarını isterdi.Gönül abla sadece öksüzleri uyandırır,Fırat’ı ise oğlum sen daha küçüksün diye uyuturdu.Küçük öksüzler çoban olmaktan hiçbir zman utaadılar;hatta Peygamber mesleği olmasından gurur bile duyuyorlardı.Fırat yaşı küçük olmasına rağmen kardeşlerine yapılan bu haksız muameleye tahammül edemiyordu.Ardan geçen bi kaç yıl öksüzleri yiğit ve mert delikanlılar haline getirirken, geçen zaman fırat ve annesi için ise aleyhlerine işliyordu.Fırat artık annesini dizi dibinden ayrılmayan haylaz ve hiçbir iş göremeyen bir çocuğa dönüşüyordu.
Ne bilsinler, gariban öksüzlerim annesizliğin bu kadar sıkıntılı ve zor geçeceğini.Ömer amcanın hayvanları kadar tarlası çayırıda vardı.Ömer amcanın artık bu işte de tek yardımcıları bu öksüzlerden başkası değildi.Fırat ve annesi ise onlara yemeklerini getirir,yemeği yemelerini bile beklemeden yanlarından ayrılırlardı.Kasabada ki birçok kişi bu işten baya rahatsız olmasına rağmen Ömer amca yuvam yıkılmasın,aman ocağım tütsün diye sineye çekiyordu durumu.Öksüzler babalarının bir çok gece anneleri için ağladığını görmelerine rağmen neden babalarının kendilerini bu kadar ezdirilmelerine göz yumduğuna anlam veremiyorlardı.Aradan uzun bir zaman geçmesine rağmen Ömer amca Neriman ablayı unutmadı ve unutmamış ki onun acısına dayanamayıp ebedi hayata göçmüştü.Öküzler için hayat artık daha bir acımasız,günler bi o kadar uzun,insanlar daha da bir vefasız olmuşlardı.Ne bi kapılarını açan nede bir sıkıntıları varmı diye soran yoktu.Artık herşey aleyhlerine işliyordu.Hele bide onları birbirine bu kadar kenetleyen sevgi olmasaydı durumları nice olurdu.Onlara göre insanlık ölmemiş sadece can çekişiyordu.Artık herşey maddiyat, ve fayda üzerine kurulmştu.
Üç öksüz için hayat yeniden başlıyordu.Açlardı ama kimseye el açmıyorlardı, Karamsarlığı değil tebessümü seçiyorlardı.Günler bu kadar zorlu geçmesine rağmen kasabada nedense bir bahar havası vardı.Bir söylentiye göre devlet kasabanın yakınlarından geçen dere üzerine baraj yapacakmış söylentisi kasabayı bırakın nerdeyse vilayete kadar yayılmıştı.Öksüzlerin babadan kalma baya büyük toprakları vardı.Biçoğu dere yolunda yada kum yatağı olduğu için ekilip biçilmiyordu.Kısmet buya baraj bizim öksüzleri topraklarının üzerinden geçmesin mi? Gerçekten Mevlam bir kapıyı kapatırken başka bir kapıyı açıveriyordu.Yine herzaman olduğu gibi kasabada herkes bu üç yetimi konuşuyordu.Önceleri insanlar acıdıkları için şimdilerde ise şansları için onlardan bahsediyorlardı.Onları unutan yüzler utanmadan bir bir kapılarını açar oldu.Eller akraba kesilir oldu.Ama çocuklar bu duyguların maddiyat yüklü olduğunu anlayacak kadar hayatı anlıyorlardı.Çocukları ikna edemeyeceklerini anlayan kasaba ahalisi üvey anneyle anlaşmanın yollarını aradılar.Baba belki bu günleri görmüş olacakki malını dört parçaya bölmüş,dörtte üçü öksüzlerin geriye kalan ise gönül ve Fırat’a kalmıştı.Herkes şaşkındı nedense kimse bu duruma inanmak bile istemiyordu.Herkesin kafasında bir plan bir vardı.Ama unuttukları bişey vardı yada hesaba katamadıkları bir nokta.O da Mevla’nında bir planı olduğu...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.