EĞİTİMDE REFORM
Her milli eğitim bakanını en büyük hayalidir sanırım adını eğitim tarihine altın harflerle yazdırmak. Bu amaçla olsa gerek ki her bakan geldiğinde eskinin yaptığı uygulamayı kaldırıp yeni bir sistem getirme gayreti içindedir.
Eğitimde yeni bir reformun eşiğindeyiz nitekim. Bu yıl üçüncüsünü uygulayacağımız SBS’yi bakanlığımız öğretmenlerin görüşünü sormaksızın veliye danışarak kaldırma aşamasında. Elbette 6 ve 7. sınıflarda sınavı kaldırarak en uygun olanı yapıyor; ama bunun eğitimcilerin isteğiyle değil de velinin isteğiyle yapıyor olması garipliğin başında geliyor.
Hocam Hüseyin Çelik ve ekibi büyük bir yanlış yaptılar SBS’yi getirerek, şükür ki yeni bakanımız bizi bu yanlıştan kurtararak birinci reformu gerçekleştirecek.
İkinci reform genel liselerin Anadolu lisesine dönüştürülmesiyle gerçekleşecek. Ancak benim anlamadığım bir konu var. Anadolu liseleri sınavla ve puan üstünlüğüne göre öğrenci alacaksa, 460 puanla öğrenci alan bir Anadolu lisesiyle 300 puanla öğrenci alan okulun başarısı nasıl eşit olacak ve eğitimde kalite nasıl yükselecek?
Bir atasözümüz şöyle der: “Altın yere düşmekle değerin kaybetmez, tenekeyi parlatsan çeyrek altın etmez!” Tenekeyi altın suyuna batırsan aslı yine tenekedir. Tabela değiştirmekle eğitimde kalite yükselmez.
Adım adım gidelim. Tüm liseleri Anadolu lisesi yaptıktan sonra ilköğretimden liseye gidecek çocuklar bu okullarda bir şey var ümidiyle Anadolu liselerinden yana tercih kullanacak.
Son iki yıldır meslek liselerine yüksek puanla öğrenci girerken ve bu okulların kalitesi yükselirken meslek liselerine de Anadolu lisesine giremeyen düşük puanlı öğrenciler girecek. Dolayısıyla mesleki eğitim de kökten zarara uğrayacak.
Düşünsenize, 200 - 250 puanlı bir çocuk meslek lisesinde eğitim alacak ve yarın sizin arabanızı, elektriğinizi, doğalgazınızı tamir edecek. Yine 100 sorudan ancak 20-25’ine cevap verebilen biri yarın size imamlık yapacak, size dininizi öğretecek. Yüksek kapasiteli bir öğrencinin meslek lisesinden mezun olarak kaliteli bir mesleki eleman olmasının da önüne geçilmiş olacak.
Bugün düz lise (ya da yeni adıyla Anadolu lisesi) mezunu bir çocuk üniversiteye girememişse hiçbir mesleki yeterliliği olmayan bomboş bir adamdır. Yarın üniversite kapısında yığılmış bomboş nesiller bizi bekliyor.
Ne olur bakanlarımız eğitimde reform yapmasınlar. Reform yapıla yapıla eğitim iyice rayından çıktı. Ben milli eğitim bakanlığının seçimle iş başına gelmeyen bir bakanlık olmasını arzu ediyorum. Doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlı özerk bir bakanlık ve hükümetlerce değiştirilemeyecek, öğretmenlerce oluşturulacak bir eğitim politikasını uzun yıllar sürdürecek bir bakanlık…
Sık sık sistem değiştirmeyen ve çocuklarımızın psikolojisiyle oynamayan, heba edilmiş ara nesiller yaratmayan bir bakanlık arzu ediyorum. İşte o zaman eğitimde gerçek reform yakalanmış olur.