- 2842 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
KUYU
KUYU
Bir çok arkadaşın kuyuyu bildiğini yada en azından duyduğunu biliyorum. Genç nesil kuyuyu bilmeyebilir.Anlatmaya çalışayım:
Kuyu eskiden insanların su ihtiyaçlarını karşıladıkları kazılmış derin çukurlardır. Doğup çocukluğumu ve hatta ilk gençliğimi yaşadığım köyde de kuyu vardı. İki tür kuyu vardır: Bir kaynak su damarına rastlanan kuyu ve yağmur sularının biriktirilerek kazılan kuyular vardır. Bu ikincisinin suyu oldukça kirli ve içmeye elverişli değildir. Ama yakın zamana kadar bu tür kuyulardan da su içiliyordu.
Bizim köydeki kuyu kaynak suyu olan kuyu idi. Yirmi metre kadar derindi. Dipten itibaren siyah sert taşlarla yuvarlak bir şekilde örülmüştü. Çapı yüzyirmi cm kadar vardı. Ağzına yakın taşlar kuyudan su çekerken iplerin şeritlerin taşlara sürtünerek oydukları yirmi cm civarında oyuklar vardı. Bu oyuklar kuyunun çok çok seneler önceden kaldığını gösteriyordu. Bu kuyunun yedi sene suyu normal köye yetiyordu yedi sene de oldukça kıttı.
Kuyudan su çekmek için düğümsüz dalsız budaksız Japon şemsiyesi süs bitkisine benzeyen bir otu kesiyor dövüyor örüyor ve şerit yapıyorlardı kadınlar.Baba annemle küçük iken bu otu getirmek için onbeş yirmi kilometre uzaktaki akarsu kenarına giderdik. Boyumu aşan o otu baba annem ve diğer kadınlar suyun içine girerek keserlerdi dipten. O otları hayvanların sırtına yükler köye getirirdik. O otlar serilip kurutulduktan sonra hafif ıslatılarak tokmakla dövülerek lif haline getirilirdi. Sonra da örülerek yirmi-yirmi beş metrelik şeritler yapılırdı. Bu ipler tulumlara yada kovalara bağlanır onunla kuyudan su çekilirdi. Kuyunun üstüne su çekmek için herhangi bir düzenek kurulmamıştı.
Köyümüze 1977 yılında elektrik geldi.1981 yılında köyden göçtük hala kuyu suyu içiliyordu. Suyun kıt olduğu yıllardı. Gece boyunca ve gündüz bir dakika bile kuyunun başında beş-sekiz kadından az kadın bulmak mümkün değildi.
Eskiden kızlara görücü gelince görücüler kapının karşısına oturur kız eline su kaplarını ve suyu çekeceği kabı alır kuyuya su almaya giderdi. Görücüler de kızın gidiş gelişini iş yapma becerisini görür ona göre kararlarını verirlerdi. Şimdi kahve ikram ediyor kızlar….Annemin anlattığı bir anekdot aktarayım biraz konuyu eğlenceli kılmak için:
Bir kıza görücüler gelmiş; kız almış kaplarını kuyuya gitmiş görücüler tabii kızı göz hapsine almışlar. Kız bir kova su çekmiş kuyudan sonra kuyunun kenarına oturmuş kalkmamış. Bir müddet sonra kızın babası :
-Hanım şu kıza bak ne yapıyor neden oturdu kalkmıyor demiş. Annesi kızının yanına gitmiş neden oturduğunu sorunca kız kuyunun duvarında yeşermiş olan bir çiçeği göstererek:
-Anne ben ne talihsiz bir kızım. Evleneceğim, oğlum olacak, kuyuya su almaya geleceğim oğlum peşimden gelecek, şu çiçeği görecek ellerini uzatacak çiçeği almak için kuyuya düşecek ve ölecek , ben nasıl ağlamayayım. Annesi vah torunum kız vah oğlum diyerek birlikte ağlamaya başlamışlar. Baba bakıyor ki karısı da kızının yanına oturdu kalkmıyor o hemen geliyor, ne yaptıklarını soruyor. Durumu anlatıyorlar. Baba ellerini uzatıyor ve çiçeği koparıp atıyor:
-İşte çiçek falan kalmadı haydi suyunu doldur da gel demiş…
Hala kuyu suyu içen köyler var mı bilmem. Büyük bir çaba üstelik birçok hastalığa davetiye çıkaran bu kuyular sadece tarihi bir değer olarak kalmalı…
NecirvanŞENGALİ
03 MAYIS 2010
YORUMLAR
Ben çocukluğumdan beri yaşanmış hikayeleri dinlemeye bayılırım.
çocukken dadımın yanına uslu uslu oturur onun size yaşanmış bir
hikaye anlatayım demesini beklerdim. Ablalarım onun yaşanmış bir
hikaye değil masal olduğunu söylerlerdi.
Şimdi de kuyuyu öyle bir hazla okudum ki anlatamam.
çok güzel bir anlatımdı. Sevgilerim seninle ARKADAŞIM.