- 4734 Okunma
- 19 Yorum
- 0 Beğeni
SÖYLEŞİ - Ataol Behramoğlu
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
13 Nisan 1942’de İstanbul Çatalca’da doğdu. İlköğrenimini Kars ve Çankırı’da yaptı. 1966’de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. 1962’de Türkiye İşçi Partisi’ne girerek ilk örgütlenme çalışmalarına katıldı. "Fikir Kulüpleri Federasyonu"nun (FKF) kurucuları arasında yer aldı. "Dönüşüm" dergisininin kuruluş çalışmalarına katıldı, sahipliğini üstlendi. 1970’te İsmet Özel’le birlikte "Halkın Dostları" dergisini çıkardı. Aynı yıl İngiltere’ye, daha sonra Fransa’ya gitti. Paris’te otel katipliği, öğretmenlik yaptı. 1972’de Moskova Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Sovyet edebiyatı üzerine inceleme yaptı. 1974’te Türkiye’ye döndü. İstanbul Şehir Tiyatroları’nda dramaturg olarak çalıştı. 1975’te kardeşi Nihat Behramoğlu’yla birlikte "Militan" dergisini kurdu. "Sanat Emeği" dergisinin kurucuları arasında yer aldı. 1979’da Türkiye Yazarlar Sendikası’nın genel sekreteri oldu. Yayınevlerinde çalıştı. 12 Eylül harekatından sonra 1982’de Barış Derneği Davası nedeniyle 10 ay tutuklu kaldı. 1984’te Fransa’da Sorbonne Üniversitesi’ne bağlı Centre de Poetique Comparee bölümünde Türk ve Dünya Şiiri üstüne seminerler izledi, çalışmalar yaptı. İlk şiirleri "Ataol Gürus" takma adıyla Yeni Çankırı, Yeşil Ilgaz, Çağrı gibi yerel gazete ve dergilerde yayınlandı. Yükseköğrenimi sırasında Yapraklar, Dost, Evrim, Ataç gibi dergilerde çıkan şiirleriyle dikkat çekti. Bu dönemin şiirlerini biraraya getiren ilk şiir kitabı "Bir Ermeni General" 1965’te Ankara’da Toplum Yayınevi’nce basıldı. Gençlik dönemi şiirlerinde Orhan Veli, Attilâ İlhan ve İkinci Yeni şiirinin ortak özellikleri etkin. Gerçek şiir kimliği 1965-1971 arasında Papirüs, Şiir Sanatı, Yeni Gerçek, Yeni Dergi ve Halkın Dostları’nda çıkan şiirleriyle oluştu. Bu şiirlerde toplumcu, etkin bir edebiyat anlayışının örnekleri yer aldı. Uzun yıllar siyasi nedenlerle Fransa’da ikamet etti. Şiirleri bütün büyük dillere çevrildi. Toplumcu gerçekçi şiir ilkelelerine yöneldi, şiirini yeni biçim ve tema arayışlarıyla besledi. Çevirileriyle de dikkat çekti. Edebiyat ve kültür üzerine yazdıkları, antoloji ve diğer çalışmalarıyla kuşağının önde gelen yazarları arasına girdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Slav Dilleri ve Edebiyatları Anabilim Dalı Başkanlığı görevinden sonra şimdi profesör olarak Beykent Üniversitesi öğretim kadrosu içinde yer almaktadır.
Eserleri
Bir Ermeni General (1965) - Bir Gün Mutlaka (1970) - Yolculuk Özlem Cesaret ve Kavga Şiirleri (1974) - Ne Yağmur... Ne Şiirler... (1976) - Kuşatmada (1978) - Mustafa Suphi Destanı (1979) - Dörtlükler (1983) - İyi Bir Yurttaş Aranıyor (1983) - Türkiye Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum (1985) - Kızıma Mektuplar (1985) - Şiirler 1959-1982 (1983) - Eski Nisan (1987) - Bebeklerin Ulusu Yok(1988) - Bir Gün Mutlaka-Toplu Şiirler I (1991) - Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var-Toplu Şiirler II (1991) - Kızıma Mektuplar- Toplu Şiirler III (1992) Sevgilimsin (1993) - Aşk İki Kişiliktir(1999) - Yeni Aşka Gazel(2002) - İki Ağıt(2007) - Beyaz İpek Gibi Yağdı Kar (2008) - Okyanusla İlk Karşılaşma(2008) - Hayata Uzun Veda(2008) - Beyaz İpek Gibi Yağdı Kar (2008
Deneme-İnceleme
Yaşayan Bir Şiir (1986),eklerle yeni basım 2007 - Şiirin Dili-Anadil (1995),eklerle yeni basım 2007 - Utanıyorum (1996) - Mekanik Gözyaşları (1997) - Nazım’a Bir Güz Çelengi (1997),eklerle yeni basım; Nazım Hikmet-Tabu ve Efsane(2008) - İki Ateş Arasında (1998) - Kimliğim İnsan(1999) - Başka Bir Açı(2000) -Gerçeklik Duygusunun Kaybolması(2001) - Rus Edebiyatı Yazıları (2001) - Rus Edebiyatında Puşkin Gerçekçiliği(2001) - Kendin Olmak ya da Olmamak(2003) - Yeni Ortaçağın Saldırısı (2004) - Biriciktir Aşk(2005) - Rus Edebiyatının Öğrettiği(2008) - Sivil Darbe(2009) - Benim Prens Adalarım(2010)
Anı
Aziz Nesinli Anılar (2008)
Gezi
Başka Gökler Altında (1996),eklerle yeni basım 2010 -Yurdu Teninde Duymak(2008)
Oyun
Lozan(1993)
Mektup
Genç Bir Şairden Genç Bir Şaire Mektuplar(İ.Özel’le mektupları,1995) - Şiirin Kanadında Mektuplar(M.Demirtaş’la mektupları,1997)
Çocuk
Yiğitler Yiğiti ve Uçan At Masalı(şiir-masal) - Dünya Halk Masalları(çeviri-uyarlama) - Düşler Kuruyorum (kitapta bölüm) - M.Zoşçenko-Lastik Papuçlar(çeviri)
Antoloji
Büyük Türk Şiiri Antolojisi (2 cilt,1987, eklerle yeni basım - Dünya Şiiri Antolojisi ( 4 cilt,1997 Ataol Behramoğlu-Özdemir İnce) - Çağdaş Bulgar Şiiri Antolojisi -(1983,Özdemir İnce-Ataol Behramoğlu, eklerle yeni basım 2008) - Çağdaş Rus Şiiri Antolojisi(eklerle yeni basım, 2008) - Uçur Diye, Ey Aşk(Tematik Aşk Şiirleri,2007)
Çeviri
Anton Çehov-Büyük Oyunlar(İvanov-Orman Cini-Vanya Dayı-Martı-Üç Kızkardeş-Vişne Bahçesi) - Aleksandr Puşkin-Bütün Öyküler, Bütün Romanlar - Aleksandr Puşkin-Seviyordum Sizi(şiirler) - Maksim Gorki-Yaşanmış Hikâyeler - İvan Turgenev-Arefe - Mihail Lermontov-Hançer(şiirler) - Jose Marti-Göklerde Eriyip Gitmek İsterdim(şiirler) - E.Babayev-Nâzım Hikmet - V.Tulyakova-Nâzımla Son Söyleşimiz - A.Fevralski-Nâzım’dan Anılar - S.Viladimirov, D.Moldvaski Mayakovski - A.M.Şamsuddinov Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı Tarihi - Fyodor Dostoyevski-Puşkin Üzerine Söylev
-1960’ta D.P dönemi bittiğinde, 1960’a doğru oluşan toplumsal muhalefet daha rahat bir ortamda kendini ifade etme olanağı buldu. Demokrasi, özgürlük, emekçilerin hakları, özerk üniversite gibi konular gündeme geldi. Toplumsal ve siyasal değişim edebiyat ortamını da etkiledi. Doğrudan doğruya seslerini duyuramayan toplumcu gerçekçi şairler dergilerde gözükmeye başladılar; Yelken, Papirüs, Yeni Gerçek, Diriliş, Soyut gibi bir çok dergilerde şiirleriniz yayımlandı. O dönemlerde İkinci Yeni tartışmaların tam içindeydiniz. İkinci Yeni’nin kelime anlayışına ışık tutan bir çok yazılarınız da oldu. O dönemlerde yapılan tartışmaların, kavgaların günümüze yansıyan Türkiye Edebiyatına olumlu-olumsuz nasıl bir etki bırakmıştır? İkinci Yeni’nin şiire getirdiği olanaklar zamanla daha bir açıklık kazandı diyebilir miyiz?
- İkinci Yeni şiirimizin modernleşmesinin çok önemli bir evresidir. Bunun her zaman farkındaydım. Benim karşı çıkışım, İkinci Yeninin seçkin temsilcilerince değil, yeteneksiz takipçilerince neredeyse bütün bir şiir mirasımızın reddedilmesinedir. 20. yüzyıl Türk şiiri büyük bir lirik birikime sahiptir. Reddetmek bir yana, hiç bir şiir akımı tek başına bu birikimi özetleyemez. Benim İkinci Yeni anlayışına karşı çıkışım, toplumcu şiir-bireyci şiir karşıtlığına indirgenemez. İkinci Yeninin şiirimize kazandırdığı belki en önemli şey, metaforun yeniden önem kazanmasıdır denebilir. Bunun ötesinde, her şairin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir. Kendi adıma konuşarak söyleyecek olursam, Turgut Uyar, Cemal Süreya, Galile Denizi’yle İlhan Berk benim her zaman sevip etkilendiğim şairler olmuştur. Onlara bir sonraki kuşaktan Ülkü Tamer’i de katarım.
- Türkiye Edebiyatının 1970 yıllarını değerlendirdiğimizde değişik şiir anlayışları çevresinde kümelenmelerin olduğunu, şiirin ne olup ne olmadığı sorusu daha bir açıklıkla gündeme gelen yıllardır diyebilir miyiz?
- 1970’li yıllarda ben en iyi şiirlerimden bazılarını yazdım. O yıllarda severek okuduğum, etkilendiğim şairler arasında Şimdi Sevişme Vakti’nin şairi(S.Faik), Yanık Hava’yla Ceyhun Atuf Kansu ve somut şiiriyle Bedri Rahmi Eyüboğlu da vardır...
- 12 Eylül 1980’de askerlerin yönetime el koymasıyla birçok alanda olduğu gibi edebiyat alanında da kısıtlamalar yaşandı, dergiler toplatıldı kitaplardan sayfalar kopartılıp dergi yöneticilerini, yazarları, şairleri mahkum ettiler. Uzunca bir dönem şairler özgür değildi ama bir şekilde şiirlerini duyurabildiler. Dışarıda hapishane yazını, hapishane şiirleri diye adlandırmaların yapılması, bu tarz eleştirilerin yoğun bir şekilde gündeme getirilmesi, 1980’lerin Türkiye şiirinde "türüne özel" içgüdüsel olarak kişisel savunma ya da öz korunma durumu yaşandı diyebilir miyiz? Siz de o dönemin mağdurlarından olduğunuz için özellikle soruyorum?
- Benim o yıllarda yazdıklarım arasında “İyi Bir Yurttaş Aranıyor” adlı şiirler toplamı dönemin bazı özelliklerini yansıtır. Bir kabare metni olarak yazılan o şiirlerde mizah, ironi, alegori özellikleri öne çıkmıştır. Daha sonra Maltepe Askeri Cezaevinde dramatik diye nitelenebilecek bazı şiirler yazdım. Bunları Kızıma Mektuplar ve sonrasında da Paris Şiirleri izlemiştir... Bu şiirlerin hepsi dönemin derin izlerini taşır. Fakat hiç bir üzerinde ne bu açıdan ne de genel olarak durulmuş değildir...
- 1980 sonrası gündemde olan şiirde anlaşırlık-kapalılık, toplumcu şiir-bireyci şiir, çok satarlık-şiirsel değer gibi konulara islami şiir-müslüman şairler konusu da eklendi. 2000’li yıllara geldiğimizde yapısalcılık, göstergebilim, post-modernizm de şiirimizin gündemine girdiğini söyleyebiliriz. Sürekli yenilik, arayışlar Türkiye şiirinin daha geniş bir okuma kitlesine ulaştığından kaynaklanıyor diyebilir miyiz?
- Pek öyle denemez. Şiir okurunun tipolojisi hep aynıdır. Bu her yerde de biraz böyledir. Şiiri gençler okuyor. Günümüzün gençleri dünkülere göre daha çok şiir okuyor denebileceğini sanmıyorum. Sözünü ettiğiniz oluşumlar, yeni olgular, toplumsal oluşumların yansımasıdır. Yani, okur sayısı çoğaldı diye böyle olmadı. Bunların okur sayısını pek fazla etkilemiş olduğunu da sanmıyoruım.
- Toplumcu tavrını halkın acılarının çevresinde dolanan, şiir serüveni boyunca izlekleri, insanın buruk, acı ve kırgınlıklarla dolu yaşamını dile getiren her şaire toplumcu gerçekçi şairdir diyebilir miyiz? Ya da bize toplumcu gerçekçi şiirler nelerdir söyleyebilir misiniz?
- Epik ya da lirik, toplumcu şiir daha çok nesnel bir şiirdir, ya da öyle olmalıdır diye düşünüyorum. Şair “ben” mümkün olduğunca geri plana çekilmelidir.19. yüzyıl Rus şairi Nikolay Nekrasov bunun çok seçkin bir örneğidir. Genel Şarkı’yla Pablo Neruda öyledir. Bizde Eski Çağlar Tarihi’yle Tevfik Fikret, hepsinden çok Memleketimden İnsan Manzaraları’yla Nâzım Hikmet, Toprak Ana ile Fazıl Hüsnü Dağlarca böyledir. Ben bu anlamda toplumcu şair olmayı pek başaramadım. “Savada Boğulan Türkler” bu yönde bir çabadır. “Ben” diye başlayan toplumcu şiirin toplumculuğu çok tartışılabilir... Ne yapayım ki ben de aralarında olmak üzere pek çoğumuz bu “ben”den kurtulabilmiş değiliz...
- "Nâzım’a Bir Güz Çelengi" önemli bir buluşma sahnesidir edebiyatımızda, önemli bir sahnedir diyorum çünkü, bir şiirde üç önemli şairin buluşmasına vesile olan. Pablo Neruda’nın Nazım Hikmet’in vefatından sonra kaleme aldığı bir şiir ve sizin çevirilerinizde okuduğumuz. Nazım Hikmet’in yanında biz şair bile olamayız diyen bir Pablo Neruda’dan bahsetmek istiyorum. Ona olan hayranlığınızı biliyoruz, lise yıllarınızda Paris’te kendisiyle tanışma fırsatı da yakaladınız, kitabını imzalarken "Ataol’a ve acılı yurduna" önemli bir dip nottur. O günlerden bu güne geldiğimizde bu dip notun anlam derinliğinde hiçbir şeyin değişmedini söyleyebilir miyiz?
- Neruda’yla kısa bir süre için de olsa, Paris’te, 1970 başlarında tanışmak şansım oldu. Bu olağanüstü karşılaşmayı beni alıp ona götüren Abidin Dino’ya borçluyum. Neruda’nın şiirinde metafor öndedir. Nazım Hikmet’te metafor çok az yer tutar. Demek ki metaforlu da metaforsuz da büyük şair olunabiliyor. Bu işin sırrı tek bir yerde değil, bir çok yerdedir. “Acılı yurt” meselesine gelince, Neruda’yla tanıştığımızda o Şili’nin Fransa’daki büyük elçisi, S.Allende Şili Cumhurbaşkanıydı. Bir kaç yıl sonra Allende’nin öldürüleceğini, Neruda’nın da yine farksız bir ölümle yaşamdan ayrılacağını bilemezdik. N.Hikmet daha önce, yurdundan uzakta yaşamını yitirmişti. Şimdi biz o acıların da mirasçısıyız. Onlarla aynı kanı, aynı bayrağı, aynı duyarlılığı, aynı bilinci, aynı inancı taşıyoruz....
Söz; Nazım Hikmet’ten açılmışken Atol Behramoğlu, Nazım Hikmet için şu saptamaları yapar:
İçerik açısından baktığımız zaman, Nazım Hikmet’in şairliğinin bütün dönemlerinde, toplumsal olayları anında yansıtan bir şair olduğunu görüyoruz. Onun yapıtı, şairin yaşadığı süre içinde, yüzyılımızın tarihi gibidir. Türkiye Kurtuluş Savaşı, Sovyet Devrimi, İkinci Dünya Savaşı, bütün bu süre içinde Türkiye’de ve dünyada işçi sınıfının ve tüm ilerici insanlığın eylemleri, bu tarihin bölümleridir. Ülkesinde ve tüm dünyada yaşanan toplumsal olaylar karşısında böylesine duyarlı ve ürün verme açısından böylesine verimli başka bir şair bulabilmek belki de olanaksızdır. Bunun yanısıra, anlattığı olayların soğukkanlı bir tanığı, izleyicisi değildir. İnançları, tutkuları, umutları, umutsuzlukları, sevgileri, nefretleri, sevinçleri, ve acılarıyla bir insan olarak o anlattığı olayların içindedir.
- Geleceğe çok önemli eserler bıraktınız, birçok kitabınız yabancı dile çevrilirken uluslararası boyutta ödüllerde aldınız, Lotus (Asya-Afrika Yazarları Birliği) 1981 Edebiyat Büyük Ödülü sadece bunlardan biri... Türkiye edebiyatında birçok yazar verilen ödülleri eleştirirken ölçüsü nedir bu ödüllerin kavramına hep başvuruldu. Edebiyatımızda uzun bir dönemdir tartışılır hale geldi bu ödüller. Sizin eserleriniz taçlandırılırken neler hissettiniz, neler söylemek istersiniz bu konuda bizlere. Virgül bırakmadan son noktayı koymanızı istiyorum.
- Geleceğe ne bırakıp ne bırakamadığımız gelecekte belli olur. Yine de çok teşekkür ederim... Benim için en büyük ödül, bunu bütün içtenliğimle söylüyorum, sevgililerin birbirlerine olan aşklarını benim dizelerimle de dile getirmeleri; bir anneye, babaya, çocuğa, bir yurda duyulan sevginin benim dizelerimde de yer bulması; dünyayı keşfe çıkan çocuğun, ergenin, delikanlının benim dizelerimde de arayışlarına karşılık bulabilmesi; ölüm karşısında çaresiz insanın şiirle bir yüceliğe ulaşma çabasında benim dizeriminin de bir katkısının olması; ve daha adil, daha doğru, daha güzel, bebek saflığına ve korunmasızlığına daha yakışan bir dünya kurulmasında benim dizelerimin de işe yaramasıdır. Gerisi gelip geçicidir.
- Türkiye edebiyatına kazandırdığınız birçok çeviriniz var; Mayakovski, Aleksandr Blok, Pablo Neruda, Aleksandr Sergeyeviç PUŞKİN gibi önemli ustalarla bizleri buluşturdunuz. Lirik şiir dünya edebiyatında en çok işlenen ve en sevilen bir şiir türü olduğunu biliyoruz. Lirik" şiirin çekirdeğidir diyebilir miyiz?
- Bence de öyledir. Fakat yukarıdaki sorulardan birine verdiğim yanıtta da söylediğim gibi, bugün belki lirik şiirden daha çok epik bir şiire gereksinimiz var. Bireysel ben’in gerilere çekildiği, kendimizden çok dünyayı anlattığımız, daha büyük, geniş soluklu, nesnel ve epik şiirlere... Böyle şiirler de lirik bölümler kuşkusuz ki olacaktır.
- Günümüzde eşyaya tapan toplum içinde yeni bir yol açarak duygularımızı diri bir halde tutan şiir, bizlere adil bir hukuk anlayışını da aşılıyor diyebilir miyiz?
- Daha doğru, daha adil, daha güzel... Bir dünya derken düşündüğüm buydu...
- Ve son olarak sizin şiirleriniz bestelendi. Yine beraberinde Zülfü Livaneli, Ezginin Günlüğü, Timur Selçuk, Edip Akbayram, Kumdan Kaleler, Haluk Çetin gibi değerli müzisyenlerin sesi ile de renk buldu. Dizelerinizin notalara karışması sizin için nasıl bir heyecandı peki? Şiirin içindeki müzik ya da müziğin içindeki şiir sizin için nasıl olmalıdır? Bu özel albümün siz de bıraktığı o heyecanı nasıl tarif edebilirsiniz?
- Uygun bir ezgiyle buluştuğunda şiirlerimin bestelenmesine bir itirazım yok. Tersine, bundan mutluluk duyuyorum.. Besteci, şairin ses tonunu, şiirdeki tınıyı duyabilmelidir...
Mayıs 2010
Zeki Çelik
YORUMLAR
BİR ARKADAŞIM ATAOL BEHRAMOĞLU"NUN FANATİK BİR OKUYUCUSU..
BEN DE ONUN SAYESİNDE KİTAPLARINI ZAMAN ZAMAN ALIP OKUYORUM..
HARİKA BİR TARZI VAR..
SEVEREK OKUDUĞUM ŞAİRLER ARASINDA GELİR KENDİSİ..
KUTLARIM ..
KALEMİNİZ VE YÜREĞİNİZ DAİM OLSUN..
SELAMLAR SAYGILAR...
ecedemet tarafından 5/17/2010 4:17:08 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ataol Behramoğlu,ilk gençlik yıllarımdan itibaren izlediğim şair ve yazardır...
Bu söyleşiniz çok verimli oldu.Bizimle paylaştığınız için tşk.ler efendim...
Saygılarımla...
zeki çelik
böyle söyleşiler ile şiir kervanına güç katan ustaya tebrikler.. şairin poetikasını göstermek bakımdan ve dahi şiirin ne olduğu noktasında didaktik yaklaşımdan oluşan söyleşiye tebrikler usta.. şiirle kalın.. yerinde seçki..
zeki çelik
Şurası açıktır ki, şiir sanatına ilişkin yazınsal incelemeler, tespitler sanatsal etkinliğin doğasına bütüncül bir kuramdan bağımsız olarak varolamaz, böyle kuramlara dayanmadan asla ayakta duramaz.
Şiir sanatının doğasına ilişkin bir kuramdan şunu anlamalıyız; Görüşlerin dizgesel bir yapı içinde sunulması, bir sanat kuramının varlığını yoklaması, bilgi türü ve ortaya koyuş tarzı açısından, bireyin şiir yolunda etki gücü artacağı kaçınılmazdır. Tespitinizin doğruluğunda bende teşekkür etmek istedim size dair.
zeki çelik
Nitelikli , aydınlatıcı sorularıyla birlikte değerli edebiyat üstadımızı daha yakından tanıtan değerli bir söyleyişiydi.
Birkaç kez okudum.Sağolun varolun Zeki Bey.Sorularınızla yansıyan bilgi ve birikimlerinizden de yararlanmış olduk.
Emeğinizi ve haklı başarınızı kalben kutluyorum.
Saygılarımla.
zeki çelik
dişiyle tırnağıyla yılmayan mücadele azmiyle hakettiği yere gelmiştir.... detaylı bilgisiyle çok hoş üslubuyla bu dev kalemi bize anlatan kalemi yürekten kutluyorum....saygılar
zeki çelik
Harikaydı...
Sİndire sindirte okudum söyleşiyi daha da okuyacağım sanırım...
Ataol behramoğlu benim de söyleşi serimde ulaşmak istediğim bir usta kalemdi...
Bazı imkansızlıkları imkanı sağlayan özle kalemlerin sayfasından takip etmekte çok güzel...
Edebiyata dair attığınız her adım geleceğe akacak bilgi hazinesidir...
Teşekkürlerrr...
Mehtap ALTAN tarafından 5/16/2010 1:03:38 PM zamanında düzenlenmiştir.
zeki çelik
Yazan kalem her türü denemeli, yazabilmeli...
" Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana "
Ataol BEHRAMOĞLU
bilgilendiren bu güzel paylaşım için sayın Ataol BEHRAMOĞLU 'na
sitemizi onurlandıran gururlandıran edebi değerlerimizle buluşturan yoğun emek söyleşiler için " şiirhane " atölyesi kurucusu değerli şair dost sayın Zeki Çelik beyefendiye gönül dolusu teşekkürler...
sevgim saygımla hep ...
zeki çelik
Şiir yazmaktan daha da önemlidir dostluklar.