- 1007 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
CANIMIN YARISI...
Geceden yüreğine asılı duran bir hüzün vardı içinde. Çok sevdiği ve uğruna ölecek kadar taptığı eşi yine nöbetteydi. Evde yalnız kalmaya ne kadar korkarsa korksun bunu belli etmek
Bir polis eşine yakışmaz diye geçirirdi kafasından. Bu sabah çocukların neşeli sesleri bile onu bu iç sıkıntısından uzaklaştırmaya yetmiyordu. Neden? Neydi bu kalbini mengene gibi sıkan
berbat duygu. Kafasını sallayarak elinle git başımdan der gibi bu duyguyu kovmaya çalıştı.
Bugün mavi meleğinin doğum günüydü 21 Temmuz. Doğduğu günü getirdi aklına bir an. İkinci çocuğunda kız olduğunu duyan eşinin yüzünden bir an gelip geçen hayalkırıklığını görünce ne çok üzülmüştü. Oysa erkek olacak diye adını bile Hakan koymuşlardı.Elini her karnına koyduğunda “Hakan hadi oğlum daha bekleyecekmiyim” demesini buruk bir anı olarak hafızasına kazıdı. Hülya doğduğunda 3 gün kucağına alamadı, yaklaşmadı bile yanına.
Bir gece yarısı onu beşiğinde seyrederken buldu. Kapı aralığından onlara baktığında özür dilerim meleğim diyordu.Gözlerindeki yaşları tutmadı içinde ve sessiz sessiz ağladığını hatırladı. Şimdi Mavi Melekleri 1 yaşına giriyordu. Büyük bir gayretle yüzüne bir mutluluk ifadesi yerleştirdi. Kalkmalı ve meleğine birşeyler hazırlamalıydı. Ama ya para..
Kahretsin yoktu ki. Nereden bulacaktı.
Una baktı, yağa gözattı yeterdi.. Haminneden de üç yumurta biraz şeker isteyince bu iş tamamdı.
Güzel bir pasta sevindirecekti hepsini. Allah için çokta lezzetli olmuştu. Ucundan azıcık baktı ellerine sağlıktı.Şimdi nöbetten gelirdi canının yarısı. Kahvaltı için çayı da ocağa koyunca biraz sıkıntısı geçti gibi geldi..Ördüğü dantelini aldı eline yatağın kenarına ilişti.
Harika ve Hülya’ya baktı ne kadar farklı karakterlere sahiptiler. Aralarında 2 yaş vardı ama
biri babası diğeri kendisinin kopyasıydı. O sırada ona bakan iki çift mavi gözü hissetti üzerinde. Babam nerde kaldı der gibi bakan kocaman bir ifade ile...
Saat ilerledikçe telaşı da artıyordu, canının yarısı hiç bu kadar geç kalmazdı.Biraz daha bekledi, giderek içindeki huzursuzlukta damarlarındaki kanla birlikte arttı.Tarifi olmayan bir yumru boğazına yapışmış yutkunmaya bile izin vermiyordu.O an çalan kapı ile yerinden fırladı koşarak hışımla kapıyı açtı. O canının yarısının sevdiği gülümsemeyi de yüzüne yapıştırdı. Kapıyı açtı. Mehmet Komiser ve Hasan polisi görünce o güzel gülümseme ızdıraba dönüştü güzel yüzünde .Tek birşey söylemedi kapıya yaslandı ağzından dökülen kelimelere kendisi bile şaştı.
-Öldü mü ?
Mehmet komiser cevap vermek yerine gözlerindeki yaşların arkasına gizlenip başını sallayabildi.Ağlayamadı yüreğinin yarısı gitmişti ama boş gözlerle etrafına bakınmakla yetindi. Az önce dantel ördüğü yatağa çöktü.
Bana söz vermiştin yarim “sensiz bir yere gitmem” diye ama gitmişti işte.Hemde onu tek başına bırakıp gitmişti bu kocaman dünyada.
Ne kadar yalnız hissetti bir an kendini.Çocuklarına sarıldı ve içinin en derinindeki kaybına,yüreğindeki acının büyüklüğünü ifade bile edemiyordu Canının yarısına yakışır bir kadın olmak için ağlamamaya söz verdi kendine. Ağlasa geri getiremeyecekti, zaten yüreğinin yarısı yoktu artık.
Sonra eğildi kocaman mavi gözlere baktı. Ömrünün sonuna kadar doğum günü babasının ölüm günü olan talihsiz kızına. O canının yarısını 19 yaşında kaybetmişti.Henüz kendi çocuktu ama bu çocuklar için ayakta kalacaktı ,görecekti sevdiği onu, nasıl bir eşi olduğunu ve gözü asla arkada kalmadan mezarında rahat uyuyacaktı. Meleklerini dünyada bırakıp diğer melekleri ile cennette...
Hülya....
**Haminne nene demek...