KIZIMA..
Daha çok küçüksün bebeğim. Alsam ellerini avucumun içine yüreğinin sesi
değer tenime.
Koklamaya kıyamadığım gülümsün sen, hangi şair
hangi şiirinde anlatabilir güldüğünde gözlerinin içinde çakan şimşeğin
kuvvetini, dehşetli güzelliğini? Balım benim sesinde çağlayanların
coşkusunu biriktiren denizim, sevgili kızım; Bu yılda veremiyor baban
sana umut ettiği dünyada yaşayacak günleri. Sokakların ibresi hala
bizden yana değil maalesef. Senin tertemiz beyninin çözemeyeceği
bulmacalarla dolmuş sokaklar. Kirletilmiş ve parsellenmiş, kızım. Bu
yılda seninle aynı yazgıya prangalanmış milyarlarca hemcinsine
düşlediğim müjdeyi verememenin yoksulluğuyla içim buruk . Sen daha
yokken, büyük bir merak ve iştahla dinlediğin masallar bile yokken
başlamış cinsinin tutsaklığı. Kadın olman senin seçimin olmadığı halde
milyonlarca yıl önce ayıpsanmış. Havva demişler adına , cennetlerden
kovmuşlar. Bütün günahların peşin alıcısı olmuşsun sorgusuz sualsiz.
Yüklenmişsin bütün ayıpları sırtına, sesini çıkarman, lincin fitili
olmuş kokmuş tarih sayfalarında. Pazarların dilsiz malı olmuşsun
yıllarca. Terin savrulmuş tarlada ekine, sabana koşulmuşsun. Tenin
dökülmüş sokağa üç pula satılmışsın. Dövülmüş,sövülmüş, terkedilmişsin.
Açlığını söylemen ayıplanmış, üşümen yasak ,aşık olman zinhar ve de kat
ten cinayet sebebi sayılmış. Töreler yapılmış öldürülmen için.
Tacizin,tecavüzün fosforlu tabelaları giydirilmiş bakışlarına. Duygunu
çalmışlar güpegündüz, perçemleyip karakolları kafanın içine, emeğini
çalmışlar ortalık yerde, tek şahidin kalmamış, parçalanan yüreğinin
çığlığından başka. İçini karartmasın bunca kepazelik. Sana bunları
masallardaki prenseslerden başka hemcinslerinin de olduğunu bil diye
yazıyorum. Aynı düşleri kurduğumuz, nakaratını birlikte tekrarladığımız
kadınlar da var bu dünyada. Ablaların say onları, teyzelerin,halaların,
kardeşlerin say onları. Sen aynı acıları çekmeyesin diye ,adını
bilmediğin acılara katlanan akrabaların. Mağrur, onurlu ve sıcak gözlü
hemcinslerin. İşkencelerde ölen, tutsak kalan yıllara,hapishane
kapılarında nöbet tutan annelerin de var bu dünyada. Fabrikalarda sana
mama yapan kardeşlerin, senin gülüşünle dinleniyorlar.Ve daha bir sıkı
kavrıyorlar ellerindeki özgürlük meşalelerini, alanları dolduran
ablaların. Bu gün 8 Mart kızım. Sen daha yokken, ve dünyaya merhaba
demene yıllar varken ,sana aydınlık günler vermek isteyenler
yürekleriyle paketlemişler bu günü sana. İyice tutasın istemişler bu
günü. En güzel oyuncağından daha dikkatli saklayasın istemişler.
Demişler ki babasının gülü, tarih kitaplarının dışında bilmesin, hor
görülmeyi, sömürüyü, işkenceyi, savaşı, kanı gözyaşını, hapishaneleri,
açlık grevlerini. Demişler ki , babasının kırılgan minnacık böceği, aşk
acısından başka bir acı duymasın yüreğinde. Yaşamımı bezeyen süslü
gevezem, kuru bir sayfalık kağıdın üstününü işgal eden sözcüklerden
başka bir hediyem yok bu gün. Masalları kötülerden ayıklamak sandığın
kadar basit değil ne yazık ki. Utanıyorsam da biricik kızım seni böyle
bir dünyaya getirdiğime, suskun kaldığımı sanma. Gelişin umudumu
emzirdi, hıncımızı biledi. Daha bir sıkı sarılıyoruz küreklere.
Gülüşlerin yapışsın diye yüzüne, kavgayı meslek edinmiş baban, acıyı
bileylenmiş annen seve seve sırtlıyor güçlükleri. Düşersek bir gün
soluksuz koşuda, gücümüz tükenir de yok olursak sen devralacaksın
bayrağı, bundan kuşkumuz yok. Tıpkı daha önce yaşamış kardeşlerin gibi.
Onurlu, sevecen, ve üretken olacaksın. Bizim yüreğimiz çünkü, nefretin
değil sevdanın üretildiği tezgah değil mi? Yüreğinin kapısını açık tut
kızım, açık tut barışa, kardeşliğe, eşitliğe ve aşka. Çünkü aşk
karanlıkta parlayan tek ışıktır bizim olan.
ALINTIDIR..A. Parıltı tarafından yazılmıştır..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.