19 Mayıs 1919-2010
19 Mayıs 1919-2010
19 Mayıs 1919 Pazartesi sabahı Samsun’a çıktım…
İşte devrim tarihimiz Atatürk’ ün bu cümlesiyle başlar.
16 Mayıs 1919 akşamı kırık bandırma teknesiyle yola çıkarken, bindiği vapurun batması tehlikesi kendisine söylendiği zaman;
‘İstanbul’da tutuklanmaktan, batıp boğulmayı tercih ederim’, demişti.
Samsun’a hasta ve bitkin bir halde gelmişti. Fakat en küçük bir zaaf göstermeden bir hafta Samsun’da kaldı. Sonra Havza’ya geçti. 26 Mayıs’ ta, yani ertesi günü Damat Ferit İstanbul’da Türkiye’yi büyük devletlerin mandası altına koymak planını ilan ederken O, Havzalılara;
‘Hiçbir zaman ümitsiz olmayacağım. Bizi öldürmek değil, diri diri mezara sokmak istiyorlar. Şimdiki çukurun kenarındayız. Son bir cüret belki bizi kurtarabilir. Zaten başka türlü de olsa geri dönmek imkânı yoktur’. Diyordu.
Bu, Kurtuluş Savaşı’ nın başlangıcıydı. İki gün sonra emrindeki bütün kumandalara gönderdiği gizli bir emirle, “ Ulusal Kurtuluş’ u sarsan işgal ve ilhak gibi olayların bütün ulusa ‘kan’ ağlattığını, Ulusal ızdırabın baş edilmez bir hal aldığını, bu hallerin önlenmesini beklediğimizin dünyaya telgrafla ilan edilmesini” istedi.
Bu hareket derin akisler yaptı. Atatürk’ü acele İstanbul’a çağırdılar.
O, uzun bir telgrafla Padişaha istifasını yolladıktan sonra 13 Haziran 1919 günü sivil elbise ile Havza’dan yola çıktı.
Yola çıkarken Havzalılara;
‘Bugün artık bir üniforma sahibi değilim. Size evvelce de bildirdiğim gibi sadece bir millet adamıyım demiştim.”
Evet, o bir millet adamıydı. Bütün yaptıklarını halktan alan ve halka veren Atatürk diye anılması da bundandır. O, tarihine ve milletine her zaman güvenmiş, halkından duyduğu inançla yüzyıllardır hâkimiyet sürdüğümüz topraklarda, bu sefer yeni bir tarih yazmak için adım atmıştır. Halkıyla beraber kurduğu cumhuriyeti, yani emaneti, en başından beri duyduğu güvenin aynısıyla yine halka, yani gençlere emanet etmiştir:
’Gençler, Cesaretimizi güçlendiren ve sürdüren sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve kültür ile insanlık değerinin, vatan sevgisinin en değerli örneği olacaksınız’. ‘’Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz... Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.’
“Milletin bağrında temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri ona bırakacağım, gözüm arkada kalmayacak. Zafer “Zafer benimdir” diyebilenlerindir.”
“Bütün ümidim gençliktedir. Her kafanın anlamaktan aciz olduğu yüksek bir varlıktır gençlik”
Her fırsatta gençlere olan güvenini belirtmekten çekinmeyen Atatürk’ ün, Türk Milleti olarak en değerli hazinemizi yani tam bağımsızlığımızı gençliğe emanet etmesinden de onun gençliğe ne fevkalade bir şekilde inandığını görebiliriz. Çünkü kendisin de her zaman dediği gibi, yıkık bir imparatorluktan ve yozlaşmış bir “aydın” zümresinden geriye kalanlarla, halkla omuz omuza verip tarihin eski şahlanışa, bu toprakların insanlarına hak ettiği yaşayışına kavuşturacak cumhuriyetin temelleri atıldı. Bu durumda en kıymetli hazinemiz tabi ki tam bağımsızlıktır. Bunun aksi düşünülemez; düşünülecekse de bu tek seçenek, ölmektir!
Atatürk’ ün sözlerine kulak verelim:
“Efendiler, ben bu kararların hiçbirini yerinde bulmadım’. Çünkü bu kararların dayandığı bütün deliller ve mantıklar çürüktü, temelsizdi. Gerçekte içinde bulunduğumuz o günlerde, Osmanlı Devletinin temelleri çökmüş, ömrü tükenmişti. Osmanlı ülkesi tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk’ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son sorun bunun da paylaşılmasını sağlamak için uğraşılmaktan başka bir şey değildi; Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükümet bunların hepsi anlamını yitirmiş bir takım sözlerdi… Sağlam ve gerçek karar… Millî egemenliğe dayanan tam bağımsız, yeni bir Türk devleti kurmak…Ne denli zengin ve gönenmiş olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir millet, uygar toplumlar karşısında uşak durumunda kalmaktan öteye gidemez…Aşağılık durumuna düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir emir veren getirmeleri hiç düşünülemez.... Türk’ün onuru, kendine güveni ve yetenekleri, çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir.’
Ve ünlü sözü ile
’Türk’ün onuru ve gururu ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir Ulus tutsak yaşamaktansa yok olsun, daha iyi. Bu nedenle ya bağımsızlık, ya ölüm! ’
19 Mayıs’ ta atılan adım tarihin yanlış giden gidişatını düzeltmek içindi. Millet şahlanıyor, kendisinden çalınan iktidar yetkisini ölümüne geri alıyordu. Milletin kararlılığından yeni bir çağ açılıyor, tarihin içinden tarih doğuyordu. Atatürk de “Bağımsızlık benim karakterimdir.” derken de bağımsızlığın doğduğu tarihi yani 19 Mayıs’ ı doğum günü ilan etmiş ve aynı tarih meclis kararıyla gençliğe adanan bir bayram olarak da kabul edilmiştir. Çünkü Atatürk gözü kara bir şekilde halkına güvenecek kadar halkçı da olsa, dünyada hiçbir kimse yoktur ki ileri görüşlü olmadığı halde lider olarak anılabilsin. Hele ki bahsettiğimiz Atatürk’se… Atatürk ki tarihsel sürecin doğurduğu, milletin adeta onlarca yıllık kıvranış ve sancılarıyla, bir toprağın yarılması gibi milletin bağrından filizlenen bir lider… Elbette ki, bilecektir tarihi yorumlamayı, ondan sonuçlar çıkarmayı. İktidar denilen tatlı arzunun milletin naif isteklerine çöreklenme çalışmaları ve arsızlıklarını görmüştür. Çok güvendiği gençliğe de anlatmıştır, atalarının yaptığı gibi ikinci bir seçenek sunmaksızın ne olursa olsun bağımsızlığa sahip çıkmalarını salık vermiş; kendisinin yaptığı gibi tarihine ve halkına güvendiği sürece de başarılı olacağı konusunda aynı inancı onlara aşılamak istemiştir:
“EY TÜRK GENÇLİĞİ!
Birinci ödevin Türk Bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini, sonsuza dek korumak ve savunmaktır.
Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temel, senin en değerli (güven) kaynağındır. Gelecekte de, yurt içinde ve dışında, seni bu kaynaktan yoksun etmek isteyecek kötüler bulunacaktır. Bir gün, Bağımsızlığını ve Cumhuriyetini savunmak zorunda kalırsan, göreve atılmak için içinde bulunacağın ortamın olanak ve koşullarını düşünmeyeceksin! Bu olanak ve koşullar çok elverişsiz olabilir. Bağımsızlığına ve Cumhuriyetine kıymak isteyecek düşmanlar, bütün dünyada benzeri görülmedik bir yenginin temsilcisi olabilirler. Zorla ya da aldatıcı düzenlerle, sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bütün gemi yapım yerleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesine eylemli olarak girilmiş olabilir. Bütün bu durumlardan daha acı ve daha korkunç olmak üzere, yurdun içinde yönetim başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık ve üstelik hainlik içinde bulunabilirler. Dahası, yönetim başında bulunan böyleleri, kişisel çıkarlarını, yurduna girip yayılmış olan (dış) düşmanların siyasal amaçlarıyla birleştirebilirler. Ulus, yoksulluk ve darlık içinde ezgin ve bitkin düşmüş olabilir.
Ey Türk geleceğinin genç kuşakları! İşte bu ortam ve koşullarda bile ödevin, Türk Bağımsızlığını ve Cumhuriyetini kurtarmaktır.
Gereksindiğin güç, damarlarındaki soylu kanda vardır! ”
Ne yazık ki, Atatürk’ ün ön gördüğü her şey bugün vatanımızda gerçekleşmiş, tarih tekrar yanlış seyretmeye başlamıştır. Kurtuluş Savaşı mücadelesinin yaşattığı bu gençlik, kendilerine bu vatanı ve bağımsızlıklarını hediye eden Atatürk ve tüm Kurtuluş Savaşı mücadelemizin şehitlerinin emanetine sahip çıkmalı ve gerekirse tarihi yenmeye başlamalıdır. Atalarımız nasıl topları tüfekleri, emperyalizmi yendiyse, gençlik de bugün Atatürk’ ün her defasında aşılamaya çalıştığı bilince sahip olup fikirleri ve ülkemiz üzerinde oynanan oyunları yenebilir, (Gençliğe Hitabe’ de dendiği gibi) dış güçlerin ve içteki müttefiklerinin en üstü kapalı silahı olan kültür emperyalizminin yenilmesiyle birlikte tüm sömürü yollarının da kapatılmasını sağlayabilir. Gençliğin damarlarındaki kanın gereklerini yapmasına engel olacak güç yoktur. Gençlik bunu yapabilir, yapmalıdır ve yapacaktır da…
Yine Atatürk’ ün dediği gibi;
“Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır”
Millet iradesiyle ortaya çıkan 19 Mayıs gençlik ve spor bayramına Köylü, kentli, işçi, emekli, memur, kadın, erkek, gençler ve genç fikirlere açık olanlar ve atamızın millet tanımı içinde kalan herkes Atatürk’ün emanetine daima sahip çıkmalıyız.
19 Mayıs gençlik ve spor bayramı tüm ulusumuza kutlu olsun!
Gürcan Kırım