- 674 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BABALAR , ŞEREFLİ OLMALI !
Kış mevsiminin tam ortası. Hava yağmurlu ve soğuk. Etraf çoktan kararmış. İstanbul-Suadiye’de, Bağdat Caddesi’nin sahil tarafında bir arka sokaktaki emlâk bürosu. Bayan patron çoktan evine gitmiş, bir bayan ve yaşlı erkek eleman mesainin bitmesini bekliyorlar.
Kapalı olan kapıda, yüzündeki kirli sakaldan, bakımsız olduğu belli olan orta yaşlı bir adam belirdi. İçeri girmeden önce, bakışlarıyla izin istedi. Masası kapıya yakın olan yaşlı adam ayağa kalkıp kapıyı açtı ve içeriye buyur etti onu. Masa ile kapı arasındaki koltuğa ilişti adam. Yaşlı adam da masadaki yerine döndü.
Bayan eleman endişe ile onları izlemeye başladı. Saçları da uzun ve tehlikeli bir görünümü olan bu adam korkutmuştu onu. Üzerinde uzun, kumaştan bir paltosu vardı ve bir eli cebindeydi. Özellikle cebinde olan eli kuşku yaratmıştı bayan elemanda.
- Hoş geldiniz. Buyurun, nedir isteğiniz, diye sakin bir şekilde sordu yaşlı adam, tüm müşterilerine sorduğu gibi.
Adam duraksadı önce. Utangaç bir tavır takındı. İsteğini söylemekte zorlanıyordu. Nihayet;
- Bayan arkadaş içeriye girse, bizi dinlemese olur mu acaba ? diye sordu.
Tepki gösterdi yaşlı adam.
- Bakın beyefendi ; burası bir emlâk bürosu ve bizim bir birimizden gizli bir işimiz olamaz.
- Söyleyeceğim şey, bir bayanın yanında söylenmez , derken tehditvari bir hal aldı adamın duruşu.
Yine de ısrar edince, bayan eleman kendinden girdi içerideki odalardan birine. Adam başladı anlatmaya.
- Ben eşimden ayrıldım. Biricik kızım da annesinde kaldı. Bu gün onun doğum günü. Belki inanamayacaksınız ama ben eski bir Fenerbahçeli futbolcuyum. Şu anda kızıma bir pasta alıp hediye etmek istiyorum ama param yok. Bana bir pasta alacak kadar para verirseniz, hem beni hem de kızımı mutlu edeceksiniz.
Bunları anlatırken masum değildi adamın tavrı. ’Vermezseniz, vururum, kırarım !’ der gibiydi adeta. Yaşlı adam, hem korkmuyordu hem de durumunun ondan aşağı kalır tarafı yoktu. Öğle yemeğini patronun aldığı bir simitle geçiştirmek zorunda kalmıştı. Bayan eleman da , eşiyle birlikte emekli olduğu halde, tek çocuklarının okul masraflarını karşılayabilmek için çalışmak zorunda olan biriydi.
- Buradakilerin durumunun senden daha iyi olduğunu nereden biliyorsun ? diye sordu.
Öfkelendi öteki. Paltosunun cebindeki elini dışarı çıkarttığında bıçağı da meydana çıkmıştı şimdi. Bayan eleman kapıda heyecan ve korkuyla onları dinliyordu. Ayağa kalkıp yaşlı adama doğru yaklaştı, elindeki bıçağı ona doğrultup ;
- Emlâkçıların nasıl para kazandıklarını bilmez miyim ben ?
- Biz de futbolcuların nasıl para kazandıklarını biliriz. Üstelik biz maaşlı elemanız. Hem bunların ne önemi var şimdi ?
- Bana bak ihtiyar ; bana yardım edecek misin, yoksa kızıma bir pasta bile alamayıp utancımdan ölmektense seni bıçaklayıp içeri mi girmemi istersin ?
- Sen şimdi benden dilenerek ya da zorla alacağın para ile kızına pasta alırsan, kızının gözünde değerli bir baba olacağına inanıyor musun ? Kızın böyle bir şey ister mi senden ? Hele sana yardımcı olmadım diye beni bıçaklayıp kaatil olman, kızının gözünde ne duruma düşürür seni, hiç düşündün mü ?
Duraksadı adam. Aklı başına gelir gibi oldu. Bıçak olan elini aşağıya indirdi.
- Peki ne yapabilirim ben ? O doğum gününe mutlaka gitmeliyim ve kızımdan, karımdan utanmamalıyım.
Yerinden kalktı yaşlı adam. Kolundan tuttu adamın ve dışarıya çıkardı. Büronun olduğu apartmanın önü çiçeklerle bezenmişti. Güller ve papatyalardan bir demet yapıp uzattı ona.
- Al bunları götür kızına. Zorla değil, kendi isteğimle veriyorum sana. Ben de bir kız babasıyım. Kendi kızıma gönderir gibi senin kızına gönderiyorum. İçine sevgini , samimiyetini ve babalık şefkatini de katıp öyle ver kızına.
- Gözünden bir damla yaş aktı adamın. Utandı az önce bu insanlara yanlış davrandığı için. Bayan eleman da içeri girmiş daha sonra da kapıya kadar gelip onları seyretmeye başlamıştı.
-Çocuklar, babalarının ilk önce şerefli bir insan olmalarını, dürüst ve namuslu olmalarını isterler. Onlardan bekledikleri, pahalı hediyelerden çok sevgi, şefkat ve ilgidir. Onların gözüne girebilmek için, pahalı hediyeler alabilmek için, başkalarının gözünde küçülmelerini, alçalmalarını ve hele hele zorbalık yapıp başlarını belâya sokmalarını, alınlarına kara çalmalarını asla istemezler.
Gözleri güldü adamın. Sarılıp öptü yanaklarından . Her ikisinden de özür dileyerek hızla dışarı çıkıp, yağışa, soğuğa ve karanlığa aldırmadan, tüm utancını yüzünden ve gönlünden atarak, başını yukarıya doğru dikerek, alnını daha ak hissederek, gönlünün tüm ferahlığıyla koştu kızının doğum gününe.
Elindeki gül ve papatyaları uzattığında kızının gülümsemesi, mutluluğu dünyalara değerdi. O anda eski eşinin gözünde de değer kazanmış oldu. Kadın evliliğini yeniden gözden geçirmeyi bile düşündü bir an...
Kim bilir, gönülden sunulmuş, içine sevgi ve şefkat katılmış bir demet çiçek, belki de yıkılan bir yuvanın yeniden inşa edilmesine, bir yavrunun yeniden anne ve babasıyla birlikte yaşamaya başlamasına sebep olacaktı....
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Güzel anlamlıydı çok pahalı hediyelerden çok kişilerin sözleri içtenlikle sunduğu 1tane çiçek bile yeter..Bazanda işte yanındayım demek..Zengin çocukları neden mutsuzdur her istekleri alınır en önemlisi unutulur..Oda ailenin vereceği en içten sevgi evladına her zaman yanında olmayışları..Merhamet şefkatle yaklaşım ileti bozulması..Kutlarım ..Allah anne babalara sabır versin çocuklarını asla ihmal etmesinler..
Allaha emanet olunuz dua ile..