- 623 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yaşam Frekansı
Yaşamak bir tutkudur. Bu tutkuda tasarımlarını koşullarının getirisinde, aklın uygunluğunda, dilin gerçeği söyleminde iyi düzenleyenlerin umuda dair devirliklerinin sürecide özlemli ve düzenli olur.
Yaşam akla çizgili kastan oluşan, kendiliğinden kasılma özelliğine sahip ve bir ömrün yaşamı için kalbi hatırlatıyor. Kalp insan bedeninin bütünlüğü içinde dakikada altmış, seksen vuruş ortalama hızda çalışır. Bir günlük zaman diliminde dokuz bin litre; insan yaşamı boyunca da yaklaşık iki buçuk milyar kere hiç durmadan iki yüz elli veya üç yüz gram kanı totalde sekiz ton kapasiteye ulaşarak insan vücuduna pompalarken asla tekdüze çalışmasından taviz vermez. Günün şartlarına göre mutlu veya mutsuzluğunu düşünmeden, sorun yaratmadan yaşam boyu çalışır. İyi ki insanın kendi aklı, dili ve söylemleri kendi kalbini etkilemiyor. Etkileseydi sevdasızların ve sevgisizlerin hali ne olurdu kim bilir.
Acaba bizler yaşam frekansları tanımında birbirimize ne kadar benzeriz. Bir saniyedeki toplam periyot sayısı olan frekans anlayışı bizim kendi kalbimiz tanımındaki bir saniyelik zaman diliminde olduğu gibi güzellikli tekdüzelik mutluluk anlayışını hatırlatıyor. Yaşam organlarımızın özgün durumuna karşın gelişmişlik süreçlerini tamamladığına inandığımız beynimizin akil tezlerini söylencelerde güne yansıtan dilimiz nedense ortak akıllarımızın kabul ettiği birliktelik gerçeklerimizin farklılıklarında özlem dolu mutluluklarımızı yaşamamıza aktarmamız insan olma görevimizin gereği olmalıdır.
Bu gereklerin özleminde dostların dostlarıyla, sevdalıların sevdalarıyla, âşıkların aşklarıyla devamlılığının tekdüzeli görevini yaşamımız adına yapan kalbimiz gibi her zaman farklılığında sürekliliği yaşamak ne mutluluk verici olurdu. Burada birey kendisi için var oluş öneminde olsa bile, doğa için bir hiçtir. Çünkü doğa bireyi değil türün korunmasını gözetir.
Her şeye karşın bizim eşeysel organlarımız gövdenin öteki dış bölümlerinden çok daha fazla istemenin hükmü altındadır. Sonuçta onlar bilginin buyruğunda değildir. Gerçektende isteme burada kendini, gövdenin bazı bölümlerindeki gibi bağımsız durumda gösterir. Kısaca isteme kalbimizdeki gibi bizim kontrolümüzün dışındaki anlayıştan yoksun, doğadaki gibi tekdüze çalışır. İşte bu tekdüzelikten beynimizin devinimlerinde ve aklımızın ölçütlerinde yaşama dair frekanslarımızın uyumundaki sevdalımızla birlikteliğimiz biz insana yakışan zarafettir.
Bedri Demirpençe
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.