- 920 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kızım Benim,
Kızım Benim,
Beni kendine sarmalayıp zamanın deli sonsuzluğuna taşıyan parçam,
Sen bir Sevdanın çocuğusun:
Kızılca kıyametler ortasında yeşil sarmaşıklarla çevrelenmiş kıpkırmızı bir gül sevdasının…
Sen bir kavganın çocuğusun:
Memleket kıyılarını yalayıp dünyanın en bir başına koylarına ulaşan bir pupa yelkenin bitmez kavgası…
Sen “İşte öylece ortada” olan yüreklerin çocuğusun:
Tıpkı “Bir öksürük gibi saklanamayacak yoksulluklarıyla” yalın yürek, neyse o olan yüreklerin…
Sen bir geç uyanışın çocuğusun:
Büyük düşler in sarhoşluğunda “Nasıl büyüdüğü biraz geç anlaşılmış “Ayaklarındaki dikenlerin ya bizim ektiklerimizden ya da biçmediklerimizden” dolayı sızlattığını ah vah ettikten sonra anlayışımızın… Ve torun sahibi olunca anlaşılan çocukların kaçınılmaz deneyiminin…
Sen bir demir yolu makasındaki tercihsin:
“Hayatın ışıkları kısıldığı zaman, bir tek sevginin gözünün uyanık kaldığını bilen” ve hep onu dileyen bir acemi makinistin tercihi…
Sen ayrılıkların, uzakta oluşların beklenen mektubusun:
Belki de o müjdeyi hiç hak etmeyecek birine yanlışlıkla gönderilmiş, bundan ötürü adressiz ve pulsuz olmayı gerektirirken o adrese gitmeyi görev bilmiş bir mektup…
Gün dönüp, devran dolaşıp bunca dertlerin karı altından boy veren kardelenimsin:
“Anlatamam derdimi dertsiz insana, Dert çekmeyen dert kıymetin bilemez” i doğrularcasına bizim dertlerimizle hemhal olan kardelen…
Benim narımsın:
Sevdadan aldım bir tane, Deniz taneleriyle bin tane olan narım…
Sen, yaşamımın sorulup sağlaması yapılmış en doğru işlemisin:
Sevgiyi bölmenin, yüreği aşkla çarpmanın, kötülükleri yaşamımdan çıkartmanın ve beni çekip çevirip toplamanın dört işlemi…
“Sevin ağlayabiliyorsan
Unutmanın kardeşidir ağlamak
Uyur uyanır yatağında duyguların
Düşüncenin kucağında hep çocuktur
Ağlamak”
Diyor ya Özdemir Asaf, ayrılığın şu yaman çağında hep sarılıp ağladığımsın… “Ayıpsız,
Aşikâre, Yağmur misali”
Şükran duyduğumsun Yaradan’a; verdiği için seni bana…
Halil Cibran’ın şu elimize tutuşturduğu meşale ne kadar da aydınlatıyor yüzünü:
Kendinizi onlara benzetmeye çalışabilirsiniz,
Ama onları kendinize benzetmeye çalışmayın hiç ,
Çünkü Hayat ne geriye gider ne de geçmişle ilgilenir,
Sizler, evlatların birer canlı ok gibi fırlatıldıkları yaylarsınız,
Yayı gerenin elinde seve seve bükülün,
Çünkü oku atan O güç, uzaklaşan okları sevdiği kadar,
Elindeki sağlam yayı da sever.
İşte orada öylece duruyor ve hayranlıkla izliyorum seni... Gölgende dinlenen herkesi…
Doğumunu bir kez daha selamlıyor, "Hoş geldin" diyorum.
“Herkes bir Tanrı kadar yalnızdır” dese de tüm kâinat; Bir tek sözüm olacak benim:
“KIZIM OLMADAN ASLA!”
13.05.2010
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.