- 874 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DİŞİ MAYIS
DİŞİDİR MAYIS
‘Sizin İnsan Olmaktan Başka Bir Kimliğiniz Var Mı Gerçekten?
Seçemedikleriniz... Ömrünün yirmi sekizinci mayısını yaşayan genç bir kadın... Alınyazısının seçimiyle şekillenen hayatı...
Doğum tarihiniz, doğum yeriniz, adınız, aileniz sizin seçiminiz miydi? Başka bir yerde, başka bir zamanda doğsaydınız yaşamınız nasıl olacaktı? Kendinizden bir parça olarak gördüğünüz diliniz, ırkınız, vatanınız ve hatta dininiz... Ne kadar sizin parçanız?
’Ama o benden değil! ’ dedikleriniz; elinizin tersiyle bir kenara ittikleriniz siz olabilir miydiniz? Irkını, rengini, dinini beğendikleriniz... Onlardan olmamak sizin üstünlüğünüz mü; yoksa hayata başlarken yanınızda buluverdiklerinizin mi?’
Mayıs ayının güzelliklerini hem de Ayvalık’ta yaşarken aklıma birkaç yıl önce okuduğum bir kitap geldi. Mayıs ayını bu kadar güzel anlatan ve Mayıs ayını kadınla bütünleştiren bir kitaptı.
Zehra Tezvaran’ın ‘DİŞİDİR MAYIS AYI’ isimli kitabı. Kitabın adından dolayı başlığı öyle yazdım.
Zehra Tezvaran kitabında dört farklı mekan ve zamanda dört kadının hayat hikayesini işlemiş. Etkileyici bir üslup ve en ince ayrıntılar. Bu kitabı okuduktan sonra hayata daha bir empati ile bakabiliyor insan. Bu romanında Tezvaran satırlarıyla sizi ’Tüm zamanlarda insan olma’ bilincine taşıyor.
Yani Mayıs ayı insanların özellikle de kadınların yaşamında çok önem arzeden bir aydır.
Belki de kadınların en duygusal olduğu çiçeklerin Mayıs ayında daha çok olmasından kaynaklanıyor.
Eski bir şiirimde işlemiştim Mayıs’ın güzelliğini. Gözlerimde Mayıs güneşinin coşkusunu, bir daha arama o eskidendi diye. Mayıs ayının güneşi bile coşku dolu oluyor.
Literatürlerde Mayıs adı, Roma bereket Tanrıçası Bona Dea ile birlikte tanımlanan, Yunan Tanrıçası "Maia’nın ayı" anlamında Latince maius mensis’ten gelmektedir diyor. Bir başka deyimle de ‘güllerin ayı’ diye bilinir.
Mayıs ayı güzellikler getirsin sizlere.
AYVALIKTA MAYIS
Nisan başlarında İstanbul dönüşüydü bir sabah. Ayvalık sabahında sobalardan çıkan ‘prina’ kokusu yayılmıştı ortalığa. Tülay yeni yerleşeceği şehrin ilk günden bu ağır kokusu karşısında şaşkınlığını gizleyemiyordu. Çok tedirgin olmuştu. O benim hem yazılarımda hem de her gittiğim yerde muhteşemliğini anlattığım şehir ağır bir koku içerisindeydi. Gözlerine bakarak dedim ki! ‘birazdan dağılır merak etme’. Evet, birazdan dağılmıştı koku. Ve yerini yine Ayvalığın güzelliği almıştı. Aradan bir ay geçti Tülay 1 Mayıs kutlamalarına Taksim’de katılmak üzere, biraz da yarım kalan bazı işlemlerini bitirmek için İstanbul’a gitmişti.
Döndüğünde artık Mayıs’tı. O yukarıda bahsettiğim Dişi Mayıs. Ortalığın rengarenk çiçek kokularına, ıhlamur, iğde kokularına ve bunlara ilaveten Zeytin çiçeği kokularına yayıldığı Mayıs ayı olmuştu. ‘Bu şehir ne kadar güzel kokuyor’ demişti ilk anda. Ve ben ‘Evet bu şehir hep güzel kokar. Ama ısınmak için yakılan prina kokusu da olur bazı aylarda’ diyerek gülmüştüm.
Şimdi Mayıs ayıydı. Çiçeklerin sevişme ayı.
Bahçelerden saçan Arguvanlar, Güller, dokundukça üzerine yansıyan Fesleğenler sarmıştı dört bir yanı.
Ve yeşilin binbir çeşit renginin deniz ile birleşimi.
Balkondan baktığında dingin bir deniz, adalar, körfez, kaz dağları. Yani İda ve çevresi.
Mayıs ayında gün batımı da bir başka güzel olur.
Cunda’nın dar sokakları, taş binaları.
Sakin, güzellikleri içinde taşıyan, bir şaire ilham perisi olabilecek kadar güzel bir şehrin Mayıs ayı.
Mayıs ayı muhteşemliğine bu sene ne olduysa yeni güzellikler eklemiş.
BİR ŞİİR
Mayıs Ayı
Güneşin kuşkusuz bakışları vicdanıma yansır.
Sadakatin hükmettiği bu günlerde,
Mutluluk ağaçları ilk meyvesini vermeye başlar.
İnatçı deniz tüm dalgalarıyla kendini göstermek niyetindedir.
Sevmeyi yeni öğrenmiş kalpler.
Yeni maceralar peşindedir.
Gökkuşağının renkleri haykırır zarafeti temsil ettirmek istercesine...
O zaman insanlar anlamaya başlarlar.
Bu hayatta yaşanacak daha çok güzel şey var.
(Alper Atham)
BİR SÖZ
Bu sabah kalktığımda denize bakarken gözlerimde Mayıs güneşinin coşkusu vardı. Ne benim, ne de sizlerin gözlerinden Mayıs güneşinin coşkusu hiç gitmesin.
Erdal İrfan (12.10.2010 Köşe Yazım
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.