- 521 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir zamanlar, anlar içinde mahkum olanlar!
Bir hasatın nihayetinde son perdeler oynanıyordu.
Mahsul gayretin ve rahmetin taksimi muvacehesince anın katresinde son aşamalardan geçerek gayeye vasıl olunmanın bir uğraşı veriliyordu.
Hava sıcaklığı sabahın ilk ışıklarıyla soğuk nefesler eşliğinde yudumlanıyordu.
Henüz kimseler görünmese de bizim işlerimizin yoğunluğundan erken gelmiştik.
Bir iki tane karakaçanımız vardı, takriben elli civarında davar ve on kadar büyük baş hayvanımız mevcuttu.
Tahmin edeceğiniz gibi iki adette köpeğimiz bulunuyordu, biri diğerinden oldukça iri ve korku sakan bir hiddetti. Fevkalade uysallığına rağmen…
Biz işlerimizin yoğunluğunda ter dökerken sürülerin olduğu taraftan yoğun bir ses dalgası duyulmaya başlamıştı.
Kaçışmalar, panikliğin her safhası mükemmel bir şekilde işlenmeye başlamıştı.
Sürünün bakımıyla ilgili çocuklar bir feryat içinde koşarak geliyorlardı.
Bağırıyorlardı avazları çıktığı kadar sürülere canavar daldı diyerek.
Hemen bu devasa olan köpeğimiz aklıma geldiği için koşarken de onu gözlerim arıyordu. Nihayet bir ağacın altında dallarda öten kuşlara bakıyordu sanki.
Bu meyanda kaçan kaçana bir oyun icra edilmesi için perdeler açılmıştı.
Heyecan ve hiddet her yanımızı kuşatmışken bu köpek salyasını akıtarak sadece kendi dileği yöne bakıyor ve farklı tonlarda havlıyordu.
Bir can kaygısı onu sarmıyordu zannediyorum ki ezel ve ebet için bir hasleti de olamazdı. Sadıklığın bu kadarına da pes doğrusu dedirtecek cinstendi.
Canavarları gördüğü halde, saldırıyı fark ettiği halde kılını kıpramıyordu.
Bizleri bir manada çaresizliğe gark ederek sanki belayı def ediyordu.
Babam daha fazla sabredemedi ve bir tek kurşunla devasa köpeği orada cansız bir şekilde yere sermişti. İçimden kahretmiştim lakin beslediğimiz köpek bir kez ihanet etmişti ve canavarların yolunu açmıştı.
Bu nasıl affedilecekti ki?
Aklıma hemen geliverdi işte birden şu ibretlik hakikatler! Yine köyümüzde yetişen bir genç üniversite imtihanlarında başarı göstererek hukuk fakültesini kazanmıştı.
Ne kadar sevinmiştik, onun sevinciyle eğlenmiştik ne büyük bir gururdu o vakitler. Yolcu ettik harçlığını yetecek kadar sahiplenerek göndermiştik.
Bu gencimiz her yıl gelişinde okuyan ve yüksek tahsil gören bir kişi olarak daha seviyeli haliyle münevver olması gerekirken, her geçen zaman içinde yabanileşiyordu.
Daha serkeş, bir nevi keş, ukala, kabına sığmayan, ecdadını hiçe sayan ve onlara hazır un içinde bağıran bir kişiliğin sahibi olmuştu.
Her cümlesinin içinde bir sol kelimesi vardı ki demeyin gitsin adeta kutsuyordu.
Bizim daha önceleri adını dahi duymadığımız bir takım işçi sınıflarından, komünizmden dem vuruyordu.
Adeta aynı beyni yıkanmış bir supyan misali veya gâvurlar adına çalışan bir ajan gibi.
Köylü olmak aslında o kadar büyük bir emek ki, terki, emece usulü tüm sosyal sınıflara taş çıkartacak niteliktedir hâlbuki.
Lakin bir kere iş işten geçmişti.
İsmi Yahya olan bu genç köylünün tüm kutsallarına, dinine savaş açmıştı.
Utanmazlığı, edepsizliği de demokratik bir ülkede yaşıyoruz, düşünce hürriyeti var diyerek tehdit etmeyi de, akıl danelik yapmayı da asla ihmal etmiyordu.
Gazeteye benzer bir şey vardı elinden bırakmadığı Aydınlık adında!
Hakikatinde o kadar karanlık fikirleri zerk eden bir yazılandı ki garaipliğin ta kendisiydi.
Fakat Yakup sanki bir Kur’an mesabesinde telakki ettiğinden salyasını karabaş misali akıtmaya devam ediyordu.
Ta ki jandarmalar illegal bir faaliyetinden mütevellit kollarına kelepçeyi takana kadar.
Bu hadise o kadar ağır bir yük gelmişti ki köylünün sinesine, çocukların yıllarca ilkokuldan sonra sanayiye gönderilmesi tercihine kadar.
Şimdi hala bu köyde dini müeyyidelere saldıranlara, tahkir edenlere sende oldun fi tarihinde ki bir Yahya veya karabaş tiplemesi misali.
Anın sahibi onu yaratandır.
Halin sahibi mükellefin elindedir.
Dirlik ancak ne olduğu bilindiği sürece önemlidir.
Müslümanlara veya tercihlerine saldıranlar bari bir değerin hamisi olsalardı gam değildi belki!
Her vurmaya yeltenmeleri kaslarımın, takatimin gücüne kat ilave ediyor.
Girdiğim meclislerde pak sedaların, geleceğin gençlerine zaman içinde bu ibretlikleri hikâye ediyorum.
Her fikir ancak kendi zihniyetinde ehemmiyetlidir.
Fikirler bir düşüncenin ürünü olmaktan çıkartılarak bir silah telakkisiyle kullanılır ise ancak kendini ve sahibini itlaf edecektir.
Her duyulan ses, arayanın verdiğin değer ölçüsüyle anlamlıdır.
Aksi takdirde bir duyulan olarak kaybolacaktır.
Sevgi dilinin ötelendiği tercihler, sevgiyi tanımayan gönüllerin hasletidir.
Sevgi bir rahmetin tecellisidir, ona yüz çeviren ne hallere gelecektir kim bilir.
Sabır dilenir, niyaz bir akidenin gereğidir, vuslat aşk için kenetlenen gönüllerin en önemli gayesidir.
Dareyn kimler içindir. İdraki kapananların halleri nicedir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.