- 980 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MİMAR SİNANIN KAFATASI YOK!!
Vakıa şudur: 1935 yılında Türk Tarihini Araştırma Kurumu’nun (Bugün, TTK) seçtiği bir heyet huzurunda Süleymaniye Camii’ nin yanındaki türbesinden kemikleri çıkarılır Mimar Sinan’ın. Tabii geçen 350 yılın tesiriyle iskeletin büyük bir kısmı bozulmuştur.Mezarının yanı başında Sinan’ın sağlam kalabilmiş iskelet parçaları üzerinde yapılan inceleme, Dönemin yaygın ırkçı telakkisi uyarınca kafatası incelenir. Türk ırkının brakisefal (yassı-yuvarlak kafalı) ispatlanmaya girişildiği bu romantik yılların hakim anlayışına uygun özellikte çıkar Sinan’ın kafatası.Neticede memnuniyetle mezar kapatılır. Ancak Sinan’ın kafatası kurulacak Antropoloji müzesinde muhafaza edilmek üzere heyet tarafından alıkonulur.(2) İbrahim Hakkı Konyalı’dan (3) naklettiğine göre, 1940′larda bu hadiseden habersiz olarak türbeyi restore edenler mezarı açtıklarında Mimar Sinan’ın iskeletinde kafatasının olmadığını görünce telaşe kapılırlar. Araştırma yapılır ama nerede muhafaza edildiği tespit edilemez. Koca Sinan’ın kafatası sırra kadem basmıştır. Bugün Antropoloji Muzesi’ni bilen var mı bilmiyorum… Mustafa Armağan merak edip bu müzeyi araştırmış. Türk Tarih Kurumu yetkililerinin ve İstanbul Kültür Müdürlüğü’nün böyle bir müzeden haberi olmadığı gibi, Sinan’ın kafatasının kayıp olduğundan da haberi yokmuş. Peki bugün nerededir, yeri geldiğinde mangalda kül bırakmadan şişindiğimiz bu dahi mimarımızın kafatası? Hafızasını yitirmiş bir toplum olduğumuzu hep söyleriz de, hiç değilse kurumlarımızın bir hafızası olmalı değil midir? Üstelik 70 yıl önce mezarından çıkarılan Mimar Sinan’ın kafatasının, tek örnek olmadığını biliyoruz. 5 Ağustos 1935 günü yayınlanan Cumhuriyet Gazetesi’nde Kültür Bakanlığı tarafından öğretmenlere gönderilen bir genelge yayınlanır: Eski mezarlardan çıkacak olan Selçuk, Danışmend oğullarına ait kafataslarını İstanbul’a Antropoloji Müzesi’ne göndermeleri… ” Başka bir deyişle bugün mevcut olmayan, kurulmadan kayıplara karışmış bu müzeye kimbilir kaç tane devlet büyüğümüzün kafatasları gönderildi? Ve bugün kimbilir neredeler? Toprağın üstünekilere sahip çıkmadığımız gibi ne yazık ki altındakilere de sahip çıkmayan bir garip milletiz vesselam!” … atatürkün başkanlığında yapılan toplantıların birinde Türk Tarih Kurumu Heyeti, Sedad Hakkı Eldem’in kalme aldığı “Osmnalı Mimarisi” adlı yazıyı tatışmaktadır.(malum o dönemde Osmanlı’nın hemen hemen sadece mimarisi “inkar fırtınasına” karşı direnebilmektedir. Eldem’in Beyazıt Cami mimarı Hayreddin’in Mimar Sinanın öncüsü olduğu yolundaki iddiası, ortalığı bir anda karıştırı vermiştir. Türk Tarih Kurumu Asbaşkanı Afet İnan 29 Temmuz tarihki toplantıda tartışmaların bitirilmesi için, “Sinan hakkında müstakil ve büyük bir eser çıkarılmasını” teklif etmiştir. Bu teklifi heycanla kabul eden heyet, Sinan’ın kabrinin açılmasını ve iskelet üzerinde tetkiklerde bulunulmasını kararlaştırır. Sonrası başta yazıyor….. Yazının son kısmına geçiyorum ben. 1935 yılı Mimar Sinan’ın kafatasını, belki de bir daha geri gelmeyecek şekilde, kaybettiğimiz yıl olarak da hatırlanacaktır.Bir insanın sağlığında kafatasını kesmekler öldükten sonra mezarından çalmak arasında ne fark olduğunu bilen varsa söylesin lütfen! ALINTIDIR ...
YORUMLAR
Mimar Sinan hakkında bu şekilde bir araştırma yapmadım
İnsanın sağlığında kafasını kesmekle mezarından çalmak arasında bir farkın olmayacağı muhakkak.
Mimar Sinanı yaptığı eserlerden tanıdığımız kadarıyle kafalı bir adam olduğu kesin belkide kafasız biri tarafından kafası saklanıyordur yada ne işe yarar deyip bir yere atmıştır.
İlk tiyatronun ülkemizde Trabzonda kurulduğu söylenmiştir köyde doğup büyüdüğüm için cocukluk yıllarımda tiyatroya gitme fırsatım olmadı ama ergenlik çağında ilk tiyatro zevkini Trabzonda Mimar Sinan isimli oyunla tatdım çok etkilendim hatta üç kez aynı oyunu aynı heyecanla seyrettim...
Güzel bir araştırma yapmışsınız Yeşilyeşil elinize emeğinize sağlık
.......................saygımla