Herkes Bir Yerlerde Yalnızdır Mutlaka...
Hayatın kiremitlerini kıracak ellerinden yoksundu belkide. Gözleri geceyi delerken, yalnızlığına dayadığı bir sigara içimiyle zamanı kemiriyordu sessizliği. Üstünde örtünmüş gökyüzünü, ilk defa bu kadar yıldızlı gördüğünü anlatacak birilerini arıyordu şimdi. Basit insanlar onu anlamaya çalışmayanlardı. Anlayanların ise her zaman ondan beklentileri vardı. Sokak ortasında çırılçıplak soyunup bağırmak geliyordu içinden. Akla gelmeyecek ama kimseye zarar vermeyecek şeylerdi aklından geçenler. Korkuyu sona saklıyordu belkide, gözlerine tünemiş gözyaşlarını silmeye çalışırken. Hayat bu kadar zor olamazdı. Hayatı bu kadar çekilmez yapan bu küçük nedenler de olamazdı. Peki, neydi huzuru ararken kendini ve yaşamını sorguya çeken mantıksız çelişkiler?
Okuduğu onca romanda kendini bulamayışı belki de kendisini üstün kılıyordu. Bu gerçek miydi? Gerçek neydi peki? Şimdi şakaklarından zonklayan bir acının etkisinde içtiği sigaranın bile artık kendisine keyif vermediğini idrak edebiliyordu. Kimin gerçeklerini yaşıyordu? Öfkesinin her zaman güçlü olduğunu bilirdi ve buna göre kanat getirirdi kendisini acıtmaya durmuş olaylara. Ondan bahsedenler ne diyorlardı, pek önemi yoktu onun için. Ama hep iyi olmak adına kendinden verdiklerinin karşılığını alamayışın verdiği tek şeydi yalnızlığı. Ve onu yaşıyordu. Onu anlayan bir tek yalnızlığıydı belki de. Şimdi gerçeklerini bir kenara bırakmak cesaret gerektiriyordu onun için ama gücü yoktu buna.
Sefil bir insan değildi, ama sonun nereye varacağını bilmeyenin acziyetini yaşıyordu. Mutluluk, sevinç, aşk, umut… Bunlar ne de çok uzaktı kendisine. Buz kesmiş tenini avucuna alacak kimsesi yoktu ama gocunmadığı belliydi, suya attığı taşa gülümserken yumuşacık kalbi… Kâinat birilerini unutmuştu. Ağzında sıkı sıkı tuttuğu küfürleri nereye savuracağını bilmiyordu ama güzel sözler de söylemek istemiyordu şimdi. Yalnızlığını paylaşacağı birileri olmalıydı, kendisini bu ıssız karanlığa iten kâinatta. Yok olanın yokluğunu anlamak kadar saçma bir şeyin, mantığına gelip yerleşmesinin bir nedeni olmalıydı. Tanrım, bu ne acı bir şey! Çocukluğu, gençliği ve şimdi… Neydi önceden, ne oldu şimdi. Kimsenin onu anlamayacağı bir cümlenin sonuna, bir noktaya hapsolmuştu. Hayatın kiremitlerini biri örerken, duvarın arkasında kalan umutlarını istiyordu belki de. Yalnızlık kötü şeydi, kalabalığın ortasında kendisiyle kucaklaşan herkes için…
İşte böyle. Anlatılanların hepsini bir bir yaktı mum alevinde. Döndü duvara, umutları ordaydı. Ama gözlerini kapatıp uyudu…
Hayat Nasıl Olsa Yine Devam Edecekti...Biliyordu...