MAKBERÎ ÜSTAT İLE "ÜMRE" ÜZERİNE BİR MÜLAKAT
Fazıl KUL: Ümre fikri nasıl doğdu?
MAKBERÎ: Evet güzel bir soru… Aslına bakarsanız her birimizin şiarı olan “umre” benim de yıllardır düşündüğüm, gerçekleştirmeyi arzuladığım bir husustu; fakat hacdan sonra gerçekleştirebileceğimi zannediyordum. Lakin Hac fırsatı olmayınca “umre” ile bir nebze hasretimizi dindirmeyi uygun gördük.
Fazıl KUL: Ümre kararınızı dostlarınız ve yakın çevreniz nasıl karşıladı?
MAKBERÎ: Umre kararı o kadar ani oldu ki çevre ile bile paylaşma fırsatı bulamadık… Ben daha ileriki zamanlarda olur diye düşünürken bir arkadaş umre için bir şirketle görüştüğünü ve boşluk olduğunu eğer istersem tura katılabileceğimi söyledi. Ben de hayırda acele eyleyiniz emri mucibince hemen müracaatta bulundum, kayıt işlemlerini bitirdim, gerekli evrakları teslim eyledim ve böylece umre ziyareti için kanuni işlemler sonuçlandırılmış oldu.
Fazıl KUL: Umre için ilk hazırlıklarınız nasıl oldu, ne oldu?
MAKBERÎ: Dediğim gibi umre için ben yaza göre hazırlanmıştım; fakat ondan önce ve bir anda olduğu için hazırlığa zaman kalmadı… Zaten hazırlığın aslı yürekte olurdu ve o her zaman hazırdı…
Fazıl KUL: Yolculuk nereden ve nasıl başladı?
MAKBERÎ: Yolculuk İkametimin İstanbul’da olması sebebiyle yolculuk buradan başladı.
Fazıl KUL: Yolculuk esnasındaki duygularınız nasıldı?
MAKBERÎ: Her halükârda içinizde bir kıpırtı ve ifadesi güç bir halet-i ruhiye meydana geliyor ; zira kâinatın yüzü suyu hürmetine yaratıldığı güller gülü, güllerin efendisinin manevi huzuruna gidiyorsunuz…Bu durum kelimelerle, cümlelerle anlatılamayacak kadar ulvi bir duygu…Her secdede yönünüzü çevirdiğiniz Kâbe’nin huzuruna varacak, orda Hakk’a teslim olacaksınız… Yolculuk önce Medine’ye Hazreti Peygamberin meftun olduğu yere ve daha sonra Kâbe’ye olmak üzere başladı. Niyetimiz 7 gün Medine 7 gün Kâbe idi…
Fazıl KUL: Kutsal topraklara ayak basar basmaz neler hissettiniz?
MAKBERÎ: Doğrusu daha Medine havaalanına iner inmez o havanın teneffüsü ile başka bir âlemle tanışmış olduğunuzu hemen anlıyorsunuz… Mübarek şehir adeta gül kokuyor, gül kokusu bütün ruhunuzu sarıyor…
Ey güller efendisi selam selam ey Nebi
Huzurundan çevirme her zerrem sana tabi
Fazıl KUL: O gün nerede kaldınız? Arkadaşlarınızla gece sohbetinizde gündeminiz ne oldu?
MAKBERÎ: İndiğimiz zaman zaten ilk işimiz otele yerleşmek oldu… Otelimiz Mescid-i Nebeviye 150 metre uzaklıkta güzel bir mekândı. Resepsiyona eşyaları yukarı götürmeleri için teslim eyledik. Kendimiz eşyaların olduğu kısma gitmeden ilk iş olarak yürüyerek mescidi Nebeviye gidip Peygamberimizin kabrini ziyaret ederek orada namaz kıldık…
Kabrinin hemen yanında iki güzide ashabı Hazreti Ebubekir (R.A) ve Hazreti Ömer (R.A) da aynı yerde meftundu… Orada Peygamberimiz, ashabı ve Ehl-i İslam için dualar okuduk, üzerimizde emanet olan emanet olan Peygamber Efendimize ulaştırmamız istenen selamları da yerine ulaştırdık…
Fazıl KUL: Ümre esnasında nereleri gezdiniz? Nereleri ziyaret eylediniz?
MAKBERÎ: Günlük namazları her gün Mescid-i Nebevide peygamberimizin gezip dolaştığı yerlerde kılmak tarif edilemez bir mutluluk… Orada iken Uhud’a gittik, Uhud savaşının yapıldığı yeri gezdik, hendek ziyaretimiz oldu… O mübarek beldeden doğup tüm dünyayı aydınlatan, ışıtan tarifi imkansız nurun yaşadığı sıkıntıları daha yakından görme fırsatımız oldu.. Evet bu Din öyle kolay yayılmamış, onları orada daha iyi anlıyorsunuz… Ayrıca hemen mescidin arkasında ashabdan şehit olan ve ahrete irtihal edenlerin meftun bulundu bir Cennet-ül Baki mezarlığını ziyaret ederek dualar okuduk.
Bunun yanında Cennetmekân Sultan Abdülhamit Han’ın zamanında Abdülhamit Han tarafından yaptırılan tren istasyonunu ziyaret eyledik… Tabii şimdi geriye sadece iki üç lokomotif ve 4-5 parça demiryolu kalmış… Savaş sonrası İngilizlerin tahriki ile aldatılan bir kısım bedeviler ve aşiretler tarafından sökülmüş bütün demiryolu hattı. Bu tarihi istasyona bakarken içinizin sızladığını hissediyorsunuz. Bir gariplik var üzerinde.. Hemen sağ tarafında, yolun diğer yanında yine Abdülhamit tarafından yaptırılmış bir camii ve tam karşısında ise o zamanın en güzide bir yapısı olan İlk İslam Üniversitesi var… Ne yazık ki bir zamanlar asli görevini en iyi bir şekilde yerine getiren bu kurum da bugün mahzun; çünkü şu anda bir ilköğretim kurumu olarak hizmet veriyor
Fazıl KUL: Ümre vazifesini bitirmiş olmak nasıl bir şey?
MAKBERÎ: Bir ferahlık bir tazelik hissediyorsunuz… Bir suhulet bir sükûnet meydana gelirken aynı zamanda da yeni bir manevi oluşumun yüreğinde buluyorsunuz kendinizi… O mekânların hasreti daha fazla sinenize yerleşir oluyor. Yürek yangınlarınız size o zamana kadar tatmadığınız hazları tattırıyor. Tarifi imkânsız bir mutluluk kuşatıyor her yanınızı…
Fazıl KUL: Hac farizasını da düşünüyor musunuz?
MAKBERÎ: Hac farizasını da elbette düşünüyorum. Düşünmekten öte şerait olursa zaten bu bir emir ve görev… Şerait olmazsa o ayrı… İnşaAllah ona da bir şerait hâsıl olur.
Fazıl KUL: Kutsal topraklarda şiir yazdınız mı? Orada şair arkadaşlarınız oldu mu?
MAKBERÎ: Evet tabii ki bir değil birkaç şiir yazmak fırsatını elde ettik. Her ne kadar o halet-iruhiyyeyi tab eylemezse de içimizden dökülenler lutf ile dile gelen birkaç şiirimiz oldu.
Fazıl KUL: Ümre sonrasında İstanbul’a dönerken neler hissettiniz?
MAKBERÎ: Hissedilen yegâne şey bir parça noksanlık. Bu içinizdeki bir parçanın orada kaldığı noktasında tezahür eyliyor.
Fazıl KUL: İstanbul’da kimler karşıladı? Nasıl karşıladı?
MAKBERÎ: İstanbul’a dönüş tarihimizi belki biraz daha uzatabilirdik; fakat bu olmadı. Dönüşümü sadece en yakın arkadaşım İsmail biliyordu ve havaalanından o karşıladı. Onunla eve döndük.
Fazıl KUL: Ümre sonrası sizi telefonla ilk kim aradı.
MAKBERÎ: Güzel bir soru evet kalb kalbe karşıdır derler, doğrudur. Bu döndüğümün ilk günü arayan değerli şair kardeşim, gönül dostum Durdu Şahin Bey oldu. İyi de oldu, bu yüzden müteşekkirim çok değerli Durdu Şahin kardeşime…
Fazıl KUL: Ümre sonrası siz de ne tür değişiklikler oldu?
MAKBERÎ: Ümre sonrası en belirgin değişiklik namazlarda meydana geldi. Zaman zaman
aksamalar oluyordu, şimdi daha düzenli bir hâle kavuştu namaz ibadetlerimi gerçekleştirmek. Aksamalara meydan vermemeye çalışıyorum… En büyük faidesi de bu oldu benim için.
Fazıl KUL: Ümre konusunda dostlarınıza neler tavsiye eylersiniz?
MAKBERÎ: Fazla hazırlığa veya sonraya tehire gerek yok. Belki o sonra hiç olmayacak… Mümkünse bildik arkadaşlarla kafile olsunlar ve gitmeden önce umre rehber kitaplarını hıfz ederek önceden okusunlar ki orada daha rahat ibadet edebilsinler
Fazıl KUL: Son olarak söylemek istediğiniz bir husus var mı?
MAKBERÎ: Evet bu konuları ilk olarak bir gönül dostum ile paylaşmış olmak güzel… Bu vesile ile Umre hakkında bir nebze bilgi verebilmiş oldu isem ne mutlu bana!
Fazıl KUL: Bizleri Ümre konusunda bilgilendirdiğiniz için bir yürek dolusu teşekkür ediyorum…
MAKBERÎ: Ben teşekkür ediyorum Fazıl Bey kardeşim sağ olunuz. Okuyucularımıza da buradan selamlarımı iletiyorum. Ha bu arada bu konuda daha yazdığım gazeteye( Bayburt gündem ) bile yazı yazmadan sizlerle konuyu paylaşmak ayrı bir güzellikti. Bu arada bizi izleyemeyen arkadaşlar dilerlerse sürekli yazdığım gazetenin net adresinden (www.bayburtgundem.com/) Makberî adlı köşeme tıklayarak yazı ve şiirlerimi okuyabilirler…
Konuşan: Fazıl KUL
YORUMLAR
eyvallah değerli gönül dostu bu güzel günleri senin vasıtanla diğer gönül dostları ilede paylaşmış olduk Fazıl bey kardeşime bahusu bu güzel çalışmasından dolayı müteşekkirim bu arada sayfadan gönül dostlarının umre tebrikleri içinde çok çok teşekkürler Mevla'm cümlenize nasip etsin diyorum bu sohbetin devamıda var zannediyorum Fazıl bey kardeşim onuda bilahere asacaktır
selam ve dua ile
Ne yaptın ağacan sen..ne giderken haberimiz oldu ne dönerken .Hayırlı uğurlu olsun Allah kabul etsin Makberi üstad...
şimdi biraz hüzünlendim..telefonda da konuyşmuştuk ama hiç hissttirmedi...neyse...ilk buluşmada hesaplaşırız artık makberi...
Sana gelince Fazlı kardeşim...Bu tarz yazılarda oldukça başarılısın..Allah daha da başarılı etsin...Sen bu yazıyı yazmasaydın ben makberinin umreye gittiğini bilemeyecektim...Allah razı olsun...Allah bizlerede o kutsal toprajkalra gidebilmeyi yüz sürebilmeyi nasip etsin inşallah diyelim..
sevgiler saygılar
Allah kabul etsin.
Ümraya gitmişsiniz Üstad.
Ne kadar güzel o kutsal beldeler. Değil mi? Muhterem üstadım sizinle Alaca'da tanışmıştık. Birlikte yemek yadik.
Aslında ben Tokat/Niksar'Iıyım fakat 25 yıldır Alaca'da ikamet ediyorum ve bir okulda okul müdürüyüm.
Değerli üstad o kutsal beldelere hoş görüne sığınarak söylüyorum 1988 Hac İbadeti için bizde gitmiştik. Mülakatı okuyunca tekrar oralardaymışım gibi bir his verdi bana. İnan okudum okudukça duygulandım.
Mülakattaki sizin o güzel sölerinizden derin ve ince manalı cümllerinizden çok muhabbet aldım.
Nasip Eyle
Mekke'ye gitmeyi
Kabeyi tavaf etmeyi,
Merve Sefa'ya koşmayı,
Yarab bize nasıp eyle.
Arafata varmayı,
Vakfeye durmayı,
Minayı, Müzdelife'yi,
Yarab bize nasıp eyle.
Medineye girmeyi,
Ravza-i görmeyi,
Cennet-ül bakı-yı
Yarab bize nasip eyle.
O kutsal beldeden hoş geldiniz. Sefalar, selemler, muhabbetler getirdiniz.Allah tekrar tekrar nasıp ettsin. Selam-Saygı-Sevgi ve muhabbetlerimle en içten dileklerimle selamlarımı sunuyorum.
Essalamünaleyküm verahmetüllahi vebarakatühü
Cemalettin GÜRPINAR
Makberi Üstad'a
Allah umrenizi kabul etsin..
Allah bizede o güzel yerleri görmek hak yoluna yüzümüzü sürmek nasip etsin..
Sefa merva arasında gidip gelmeyi..kabede tavaf etmeyi ..Arafatta vakfe durmayı nasip eylesin bize Allah'ım..
Bu vesile ile tekrar hoşgeldiniz sefalar getirdiniz diyorum..
saygı ve selamlarımı sunuyorum..
Adnan ŞAHİN
ANKARA