- 1063 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
İnançta cemaat/tarikat ve şirk oluşumları
İnsanlar tarih boyunca inançları uğruna savaşlar vermişler. Fikirlerini kabul ettirebilmek için üstünlük göstergesi olarak dini süslemeye kalkmışlar.
Tarikat (yol) tutmuş bazıları. Üstün saymışlar kimi zaman...
Ne yazık ki; bazen hoşgörüyü unutuvermişler. İslamın kurallarını; adetler töreler düzenler olmuş.
Hoşgörü ve sevgi yaklaştırır inanan insanı Allaha.
Şükür; terbiye eder aklı, sıradanlıktan çıkar insan, kimseyi aşağılayamaz.
Yaradan hoşnutluğu vardır yalnızca.
Neden sürüklenir insanlar böyle yerlere.
Niye aklı kullanma işini başkalarına yükletme yolunu seçmiş insanlık.
Sorumluluk almamak için mi?
Niye, neden, nasıl mekan…
___ İslam anlayışı akıl kullanmayı gerektirdiği için, şeyh/hoca kavramından ibaret olmadığı halde, neden bir cemaat (tarikat) kurma, yada bu topluluğa girme gibi bir gereksinim duyulmuş?
_____ Her insan kendi dinini araştırıp öğrenmeyi niye başkasından bekler? Kendi sorumluluğundan kaçmak için mi? Falanca hoca böyle söyledi, doğrusu muhakkak o, eğer yanılıyorsa suç onundur diyip günahtan kurtulma metodu mu?.
Oh ne alâ...
Bu sebeplerden dolayı da, dindar saydıkları, hisleri kuvvetli görünen insanlara güvenilmiş. Onları şeyh sayıp Allaha daha yakın görüp kendi değerlerini değersizleştirmişler. (kul olma hali)
Peki ya o insanlar yanlış yapıyorlarsa..
Kuran da geçer ya; insan hata yapar-nankördür insan.
Tövbe kapısı bundan dolayı açıktır. Ama ya hatasını bilmiyorsa ve bu yüzden de devamlı olarak işliyorsa..
Bunu tarikat mı durdurur. Tarikat şeyhleri mi örter bütün günahları ?
Bağlı olunma, belli duaları belli sıralık içinde belli zamanlarda okunup dualar etme bir nevi rahatlatır insanları. Terapi gibi aslında..Ben açıkçası öyle görüyorum.
Rahatlamış olarak evlerine döner cemaatin duasından sonra insanlar, öyle ya verilen görevler bitirilmiş aklanmış paklanmışlardır..
Ya gerçekte öyle olmadıysa ya buna şirk karıştıysa ne olacak..
İşte en büyük tehlike(!)
Allah muhafaza etsin.
Bir bayanla eski bir sohbet anım geldi aklıma. Mesela o böyle sohbetlere katılıp kendini çok mutlu hissediyormuş. Neden diye sorduğumda; eşinin bile ona saygı göstermeyip ara ara aşağılar tarzda davranışlarının onu üzdüğünü, ama bu gruba girdiğinde onu insan yerine koyup sevdiklerini ve değer verdikleri için burda olduğunu söyledi. Bana bu çok ilginç gelmişti. Ben ne kadar ona kuran mealinden, şirk unsurlarına örnek apaçık ayetlerden bahsettiysem de, o idrak edemedi. O kadar şuuru farklı boyuttaydı ki. Kişisel ihtiyaçları ve kendini iyi hissetme metodu olarak o grubu seçmişti. Cemaatin, en hoşuna giden yanı bu olmalı. Onlara bağımlı olunması, sorgulamamak ve itaat etme . Onları bırakma gibi lüksleri de yok mesela. Başlarına kötü birşey gelecekmiş (düşüncesiyle) tarikattan ayrılmayı düşünemezler. Din ne çok bilgi kirliliği barındırmış ve hâlâ barındırıyor. Bu yüzden değil mi tüm savaşlar..
Tek Tanrılı anlayışta; kul Allaha yakarır ancak, araya kimseyi katmadan.. o zaman neden belli bir gruba girme yolunda insan. Neden bu kadar tutulur oldular dersiniz..
Açlık
Bu bildiğimiz açlık değil elbette:
Allaha daha yakın olmak, cennete kolaylıkla girmek, dünyadan geçmek bir nevi.
Din farklı perspektiften bakılıyor çoğu zaman; çocuk ilk Allahı korkarak, daha doğrusu korkutularak öğreniyor (tanımaya çalışıyor)
İbadetlerin yalnızca ahiret için, dünya içinde gerekli olması gerektiği izah edilememesi bütün bunlara zemin hazırlıyor. Kuran’ı Kerimi sadece mezarlıkta, hoşgörüyü yalnızca kendi gibi düşünen insanlara veriyor bu cahil insan. Çoğu zaman çocuk azarlayan hatta döven, söven ve kul hakkı yiyen insan kendini temizlediğini düşünüyor ( sadece kandırıyor böyle toplantılara katılarak)
’’Güya temizlenmiş arınmış oluyor....’’
Ölü bir zihin yobazlığı doymak ister değil mi; açlığını bastırmak için oradan oraya atar kendini. İşte o anda ona doğal gelen bu yolu seçer.
OKU!
ilk emir olmasına karşılık toplum ne kadar okuyor ortada.
Herkes birbirinin ağzına bakıyor; falanca öyle demiş , şu hoca bunu söylemiş falan filan….
Akıl niye var o zaman.. madem güdülmekti niyet neden yaradan aklı vermiş bize..yalan iftira dedikodu yapalım diye mi?
Merak ve düşünsellik; işte bu iki değer nizam içinde sürse.
Merak etmezsek nasıl öğreniriz peki.
İnsan evreni düşünmeli; yaratıcılığını, duygusallığını, zekâsını kullanarak. Bakar ama görmez isek bize hep başkaları müdahale eder. Yönlendirmeye çalışırlar kendi akıllarıyla. Onlar yaşarlar bizim hayatımızı..
Dönence gibi, anadan çocuklara miras kalır kimi zaman.
Çocuklar daha büyümeden tarikatın içinde yetişirler. Fikirleri düşünceleri olmaksızın şartlanmış büyürler.
Özgür değildir düşünceleri. Sadece o dünyayı görmüşlerdir.
Kimisi gece çıkar dışarı hiç günah işlememek için, kimisi de karşı cinsle tokalaşmaz haram diye…
Sever ama gömer içine. Sıkar bütün duygularını yaşayamaz.
Hep mahrum kalır öteki dünyadan. Özenti kalır içinde. Tutamaz ki sevdiğinin elini bile.
Bu onun için inancına terstir, yanlıştır.
Cemaatin dışlamaması lazım gelir. Çok korkar dışlanmaktan kovulmaktan.
Allah için değil de başkaları için yaşar sanki.
Yirmi yıl kadar oluyor Zekiye ile tanışmıştım.
Çok güzel bir hanımefendiydi Zekiye.
Yeni evliydi, eşinden dolayı tarikata girmişti.
Gündüz evdeydi. Sadece gece çıkabiliyordu dışarıya.
Sadece gözleri görünüyordu çarşafını giyince.
Onu anlamaya çalıştım kol kola çıktık bir gün dışarıya.. Bir saatlik yolculuk yaptık birlikte.
Dolmuşta sohbet ettik
Sesin duyulması bile günah sayılırmış ya, yinede zekiye konuştu.
Bir ara düşündüm madem böyle düşünüyor niye böyle diye…
Bu kadar baskı içinde bu dünyada yaşamak ne kadar zordu onun için..
Şimdi nerde ne yapar bilemem inşallah bu durumdan sıkılmamıştır..
Ne insanlar gördüm boş kafalarla hatiplik yapan, ne insanlar gördüm sukut içinde dinini yayan…
İnsan aklı böyle işte, bazen hiç bilmediğin insanların peşinden sürükler, kul olur kula..
Bazen de aklını işletir anlattırır.
İlim idrakinde olursak ne haktan geçeriz
Ne de yardan.
Bütün güzellikler bizim için, bu can sıkıntısı nedendir, neden zorlaştırır insan yaşantısını?
Dimağ aç ey ahali onu tekkede doyurmaya çalışma
Oku, okut güzelleştir hayatını
Benim gibi tembel olma :))
Sevmeden inanç olur mu?
sev gönül aç kalma
nihai bulur o zaman
ruhun
özümsersin özünün güzelliğini
KUR’AN MEALİ:
A’RAF 194. "Allah dışında yakardıklarınız sizin gibi kullardır. Eğer iddianızda haklıysanız, hadi çağırın onları da size cevap versinler."
A’RAF 196. "Benim Veli’m, o Kitap’ı indiren Allah’tır. O, hayır ve barış seven kulları koruyup gözetir."
A’RAF 197. "O’nun dışında yakardıklarınız, size yardım edemezler. Kendilerine de yardımcı olamazlar."
"Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsınOyunculuğu "
-Hz. Muhammed
......
YORUMLAR
Oldum olasi tarikata karsiyim. Cenabi Allah la (c.c) kul arasina kimse girmemeli. O bize öyle güzel bir emanet göndermis ki . Arapca bilmyorsak türkce mealini okumaliyiz. Sonra bir insan ihlas la dini emirleri yerine getiriyorsa, ahlakli ise tarikata gerek varmi? Getiremiyorsa bile, dinimizi ilim olarak bilen din görevlileri neden var? Elbette cok muhterem insanlar vardi ve olacaklardir. Onlari ancak saygiyla duayla anabiliriz. Cenabi Allah (c.c) bizlere peygamberlerimizi göndermis. Peygamber efendimiz ( s.a.v ) apacik belirtmis Hadisi Seriflerinde insanoglu en güzel sekilde dünya hayatini nasil yasar ve ahiret hayatina nasil hazirlanir. Eger tarikatlarin basinda ki insanlara yakin olmak Allah a (c.c) yakin olmak anlamina gelseydi, peygamber efendimiz (s.a.v) kizi Fatimaya söyle demezdi:
"Kızım Fâtıma! Muhammed Mustafa'nın kızıyım diye sakın namazı terk edeyim deme. Beni hak peygamber olarak gönderen ALLAH'a andolsun ki, beş vakit namazı vakti içinde kılmadıkça cennete giremezsin" buyurdu.
Degerli kalemi tebrik ediyorum
Allaha emanet ile
Hamdiye Hatipoğlu
Evet bende ALEMDAR MİRZA dosta katılıyorum.Bu konuda bir yazı yazmak derin bir araştırma gerekir.Çevreden duyup gördükleriniz böyle bir konuda yazmak için yeterli değildir.
.Ben bir bakana ya da milletvekiline ya da herhangi yüksek mevkide birine ulaşmak için direk bir görüşme sağlayamayacağınızı söylerim.Arada bağlantı kuruculara ihtiyaç vardır.Bu bakımdan değerlendirilir tarikatlar..Tarikat yol demektir..Yollarda levhalara , kılavuzlara ve yol ehline her zaman ihtiyaç vardır...
ESRA
Hamdiye Hatipoğlu
peygamberlerler tabiki gönderildiler insanlık böyle değildi. O toplumda insanlar şimdiki gibi değillerdi.(anlayış olarak, yoksa şimdi de sapkınlık mevcut) Herşeyi Allah zamana mekana göre ayarlamıştır. İnsan aklı gelişti algılaması zamanla oldu..