bir kadeh şaraba
Sağlımıza sevgilim!
Sevgilim;
Unutmak hayat denen bu bilmeceyi öylesine güzel bir duygu ki; anlatamam sana bunun tadını. Bıraktım artık, çözmek istemiyorum bilmeceyi. Çünkü hayat, böyle esrarlı ve böyle çınlayan kulaklarda bir nefesçesine ilginç…
Çok eskilerden bir şarkıyı dinlemek gibi nefes almak... Bunun verdiği hazzı sana şöyle anlatmak istiyorum; “ Tanju Okan’ın “hasret” şarkısı”, dinlerken insanın boğazında düğümlenen bir hıçkırık gibi sert ve bir ürperti gibi yumuşacık; seni sevmek, seni öpmek gibi de huzur dolu. Seni özlerken sinsi bir sızının uyutmamasıdır belki de beni; kim bilir?
Bir kadeh kırmızı şarap var parmaklarımın ucunda, soğuk… Tadı çok eskilerden bir üzüm tanesi... Fakat çürük ve küflü… Helen esintileri ve günahın inanılası güç çekiciliği ile birlikte; işte bir yudum daha. Taş plak arka fonda. Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli… Derken; iki damla su zerresi düştü kadehe… Sağlığımıza sevgilim, hayata!
Dün gece başka bir sızı vardı ellerimde. Şimdi bir şarap kadehi… Dün gece gözlerimde sen vardın. Şimdi unutulmuş birkaç hatıra ve yeniden başlamaya çalışan bir hayat. Yepyeni bir kitaba başlamak gibi... Sevgilim; bilmiyorsun ben kendime geldim. Sonsuzluğun o çok zamanlarında bekleyemem ki seni. Sevmenin gücü büyük ancak benim hayatım küçük. Bir güneş gibi batıyorsun dünyamda… Yavaş ve kızıllık dolu; ebedi hayat kadar çekicisin. Bu yönünü öyle özlüyorum ki… Giz dolu birçok zamanda hep seni hayal ettim. Çünkü sen gizemliydin, özeldin, farklıydın ve sevebilecek kadar kocaman yüreğin vardı. Ancak nereden bilebilirdim ki; yok olmuş ve parçalanmış bir kalbin olduğunu? Zalimliğinin sınırı olmadığını ve sevebilmek adına hiçbir fikrin sana dokunamadığını?..
Yeni bir kitaba başlamak gibi kendine gelmek... Sen bunun ne anlama geldiği anlayamazsın. Çünkü sen hayatı hep eksik taraflarıyla ve tarafsızlığınla yaşadın. Bu, seni hep incitti. Ve sen durmadan kin besledin hayata. Yeni doğan güne küstün, henüz doğmuş bebeğe kızdın, yeni yeşillenmiş baharı düşünmeksizin gömdün koyu kırmızı beyazın en karanlık köşelerine. Yaktın geçmişi, gelecek hiçbir şeyin habercisi olamazdı. Sen hayat hakkında bir fikre bile sahip değildin anlaşılan.
Okunan her farklı kitapta; yeniden doğuyor insan. Başka başka kimliklere bürünüyor, farklı karakterler oluyoruz. Kimi zaman bir katil, kiminde bir yasak aşkın en ateşli kıvrımı, kiminde de bir sokak kadını, aktris, falcı, bilmem daha kimler, neler… Doğulan her yeni hayat başka sancılar taşıyor içinde. Dokuz ay on gün beklemeye de gerek yok. Ah ne komik şeydir yeni kitaplar. Yeni hayatlar…
Sağlığımıza sevgilim; hayatımıza!
Şimdi Tanju Okan; “Papatya Gibisi”ni söylüyor. Gel tutuver ellerimden de son bir defa tango yapalım. Aşkın dansı bizi de hissetsin. Tutku ve aşk adına… Hücrelerime değer müziğin ruhu. Ben değil kesinlikle; bu mucizevî ruh dans ediyor. Elimde olmadan ayrılıyorum senden. Şimdi tutku sırası hayatta; aşkıma değen de yine o… Ve son…
Sevgilim; sağlığımıza!
Sevgilim; elveda!
Hayat ve yeni doğan güneş; merhaba!..