- 897 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Teorik Cennet
Bazen gereksizce umutlandığımı hissediyorum, yine başka taraflara gezintilere çıkıyorum,orada birisiyle tanışıyorum ve çok iyi bir konuşmanın ardından bir uykuya dalıyorum,uyandığımda kendimi garip hissediyorum,nasıl desem,ne mutlu nede mutsuz,ne aşık ne bir ot gibi,ne verimli ne de çökük...
Orada kesin bir şeyler oldu yine diyorum ama ne olduğunu bende tam bilmiyorum, ve ertesi gün oraya tekrar gidiyorum ve bu sefer uyandığımda kendime acımaya başlıyorum,çünkü sadece küçük bir dialoğum olduğu bir insana karşı bir şeyler hissetmeye başlıyorum.Sonra kendi kendime ’bir daha oraya gitmeyeceğim’ diyorum ama neye yarar,bir çok kez oraya gidiyorum,her seferinde anlamsız umutlar içine girdiğimi görüyorum,hatalı olduğumu biliyorum ama kabullenmek gibi bir asillik içine giremiyorum.Hep bu dünya da kaldım mı da kendimi çok aciz ve mutsuz hissediyorum...bunun gibi şeyler,ne olursa olsun,gerçeklerden uzaklaşmayı çok seviyorum.Bu ,arada bir gittiğim dünyaya bir isim veremedim hiçbir zaman,hayaller dünyası veya umutlar belki de mutluluklar,belki de teorik cennet...
Ne garip varlıklarız, şu canlı iskelet insandan bahsediyorum,sonucu bildiğimiz bir şey hakkında umarsızca umutlanabiliyoruz,nedir bizi bu kadar polianna yapan,göklere bakınca mı bu işin olacağını düşünüyoruz,yoksa çok güzel bir müzik duyunca mı,yoksa anneniz neden olmasın diyince mi bir ışık görüyoruz?sonunda imkansız gene imkansız oluyor ve kaybediyoruz,peki neden? Belki de tamamen şu poliannacılıktan...pozitivist olmakla poliannacılık birbirine karıştırılıyor galiba,ben sen o fark etmez,bir yerlerde yanlış anlaşılan bir şeyler var sanırım,aynı Hitlerin, saldırması imkansız olan 9.ordunun Ruslara saldıracağına inanması gibi,anlamsız bir umut,gerçekleri göz ardı ederek realiteden uzaklaşarak ve en önemlisi hiçbir şey yapmadan bir şeylerin gerçekleşeceğine inanmak..Hitlerin problemi poliannacılık olmuş..Eğer bir şeylerin olması için gerekenleri yapmamışsanız,umut etmek çokta mantıklı kaçmıyor..
Poliannacılık yapan insan başka bir dünyaya aktarır kendini, her şeyin kendi
istediklerine göre ayarlandığı sahte bir dünya yaratır,onların her zaman kanatları bulutlara çarpar,yüksekten uçarlar,yüksekten bir şeyleri kestiremedikleri için yollarını kaybederler,halbuki biraz alçaktan uçmak her şeyi çözebilir..Bu dünyada hiçbir şey yapmasan da umutsuzluğa yer yoktur,eğer bir kompleksin varsa orda çözüme kavuşur,eğer bir başarısızlığın varsa orda bir anda başarıya dönüşür,her şey yolunda gider,orda ’yetinmek’ kavramı pek gelişmemiştir,her zaman daha fazlası söz konusudur,hedef yoktur,çünkü hedef her zaman daha fazlasıdır,o dünyada birçok değer kendine yer bulabilir,aile,iş,sosyal ilişkiler,din..ne de olsa bir tür kurgu değil mi?her şey umut ettiğiniz aileniz,işiniz,sosyalliğiniz,dininiz
her şey istediğiniz gibi,oraya bir tek birisini sokamıyorsunuz,kendinizi sokamıyorsunuz,çünkü siz kendi gözünüzden baktığınız için bir türlü giremiyorsunuz Çünkü siz gerçeksiniz,her zaman uyarlayansınız,ancak başka kavramları o dünyaya sokabilirsiniz,kendinizde girersiniz ama bir türlü göremezsiniz kendinizi..
Ne biliyorsunuz, belki de teorik bir cennet oluşturuyorsunuz kendinizce,belki de cennet böyle bir yerdir her şeyin sizin istediğiniz gibi olduğu bir yer..
Kuralları koymak ya da kurallara uymak işte bu ayrım bizim karakterimizi çiziyor,birileri kendi kurallarıyla oyun oynarken,birileri var olan kurallarla yetinmeyi tercih ediyor..tercih bize ait,doğru olan ya da gerçek olan...
tAnEr*