- 780 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Seçmen Nasıl Olmalı?
Bir önceki yazımda siyâsetçinin nasıl olması gerektiği konusunu irdelemeye çalışmıştım. Bu yazımda da kaliteli bir seçmende hangi vasıfların bulunması gerektiği konusunu vurgulamaya çalışacağım.
Şunu peşinen ifâde edeyim ki, bir toplumda “seçmen”in kalitesi düşük ise otomatik olarak “seçilen”in de kalitesi düşecektir. Diğer bir ifâdeyle düşük kaliteli seçmenden kaliteli aday çıkaramazsınız.
“Teşbihte hatâ olmaz”mış:
Bir değirmen düşünün, o değirmenin teknesine kara kılcık arpa doldurup öğüteceksiniz ancak baklavalık un bekleyeceksiniz, hem de Güllüoğluluk... Hiç mümkün mü?
O halde; kaliteli bir seçmende hangi vasıfların bulunması gerekmekte onları belirlemeye çalışalım.
-İyi bir “seçmen” her şeyden önce iyi bir “seçici” olmalıdır. İyi bir seçmenin iyi bir seçici olabilmesi için de yeterli bilgiye sahip olması gerekmektedir.
-Seçmen kendi çıkarını değil de her zaman içinde bulunduğu toplumun çıkarını gözetlemelidir.
-Seçmen adayın kendisine yakınlığına/uzaklığına göre değil de yapacağı işlerdeki ehliyetine göre hareket etmelidir.
-Seçmen kendisinin “asıl”, seçilenin “vekil” olduğunu asla unutmamalıdır.
-Seçmen dâima işi ehline vermelidir. Atalar boşa dememişler; “ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmekte üste ver.” diye. “İşler ehline verilmez ise kıyâmetin kopmasını gözetleyiniz.” kuralı da akıldan çıkarılmamalıdır.
-Seçmen “kime” ve “niçin” oy vereceğini gâyet iyi bilmelidir.
-Seçmen, fakir olabilir amma, asla oyunu satacak kadar basitleşmemelidir.
Hepimiz biliriz ki, Kahramanmaraş’ın işgali sırasında Fransızlar, sevinçlerine ortak olması için Abdal Halil’den davul çalmasını isterler de Abdal Halil isteklerini yerine getirmez. Abdal Halil; (fakir olduğu halde) “davulumun içini akçe ile doldursanız bile küçük meççiğini dâhi oynatmam” diyerek Fransızlar’ın âhlaksız teklifini elinin tersi ile iter...
İşte vakar, işte şahsiyet, işte insanlık, işte vatan ve millet sevgisi...
Nur içinde yatasın Abdal Halil...
-Seçmen “eleksiz” ve “endâzesiz” olmamalıdır.
-Seçmen oy vermeyeceği kişiye oy verecekmiş gibi söz vermemelidir. Diğer bir tâbirle seçmen boncukçu olmamalıdır.
-Seçmen, seçim esnasında vâdedilen sözlerin tutulup tutulmadığının takipçisi olmalıdır.
-Seçmen zamanı gelince verdiği sözünde durmayan vekilini (seçtiğini) azletmesini de bilmelidir.
-Seçmen şuurlu (bilinçli) olmalıdır.
-Seçmen sâdece oyunu kullanmakla yetinmemeli, seçtiği kişiyi seçimden sonra da kontrol altına tutmalıdır.
-İşin en önemli yanı ise aday belirleme esnasında aday adayların içinden en kalitelisini seçebilmektir. Zîra aday tespitinde yapılan hatayı bir daha düzeltme imkânı yoktur.
Anlatılanları iyice netleştirebilmek için tarihin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkmamız gerekmektedir.
Dönem Hz. Muaviye dönemi. Bir gurup sahâbe Hz. Ömer devrini hayırla yâd ederek derler ki; “Yâ Muaviye; Hz. Ömer dönemi şöyle iyiydi, böyle iyiydi...” diyerek meth-ü senâ ederler ve derler ki; “Siz de Hz. Ömer gibi olsanız olmaz mı? ” Bunun üzerine Hz. Muaviye tarihe şu notu düşer. “Siz, Hz. Ömer döneminin sahabesi gibi olunuz, ben de Hz. Ömer gibi olayım. Oysa ne siz Hz. Ömer döneminin sahabesi gibi olabilirsiniz, ne de ben Hz. Ömer gibi olabilirim.”
Şunu asla unutmamalıyız ki; “kaliteli aday” “kaliteli seçmen”den çıkar... Adaylarda bizim bir parçamızdır. Çünkü: “çürük iplikten sağlam kumaş olmaz.” Zîra; biz ne isek onlar da O’dur... İleri geri söz söylemeye hiç birimizin hakkı yoktur.
Seçimlerin ülkemize ve milletimize hayırlı olması dilek ve temennisiyle kalın sağlıcakla...
Hanifi KARA
YORUMLAR
Çok güzel bir anlatım, doğru bilgiler, fazla söze gerek yok,
çok güzel bir yazı, saygılar.
Hanifi KARA
Hayırlı akşamlar,
Çok teşekkürler Handan hanım.
Sağolunuz, varolunuz.
Allah (cc) korktuğunuzdan emin, umduğunuza nâil eyleye.
Selâm ve muhabbetlerimle.
Kalın sağlıcakla...