- 2330 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
KONUŞMAK İSTİYORUM...
Bir süredir uzağım pek çok şeyden. Dinlenmeye, sakinleşmeye ihtiyacı var; aklımın ve ruhumun. Karmaşık, çözülmez bir kızgınlık ve kırgınlık yaşıyorum. Kişisel, genel ve sitesel.
Anlamaya çalıştığım insanların, anlaşılmaz olmak için harcadıkları çaba; kelimelerimin üstüne karabasan gibi çöktü. Ne kadar kaldırmaya çalışsam da bir sonra gelen daha fazla kalınlaştırdı örtüyü. Pek çok şeye karşı isyan var içimde. Ama en büyük isyanım insanlara. Son günlerde gittikçe çöken insanlıklarına, ahlaklarına. Gittikçe tırmanan duygusuzluklarına, bencilliklerine, vahşiliklerine, duyarsızlıklarına.
İnsanlar, bu kadar rahat, bu denli rahat konuşup, karşısındakini dilediği gibi eleştirme hakkını buluyorlarsa; ” Benim de konuşmaya hakkım var. ” diye düşünüyorum.
Bu millet, bu ülke kendimi bildiğimden beri, hatta çok daha eskiye uzanan zamanlardan bu yana, bir arada, huzurla, kardeşçe yaşan bir milletti. Alevi, Sünni, Yahudi, Rum, Ermeni, vs diye bir ayrım yoktu. Kadınlar, belli bir yaşa geldikten sonra, DİLERLERSE, başlarını ÖRTERLERDİ. Kimse kimsenin dinini nasıl yaşadığına, parasını nereye harcadığına bakmazdı. Hacı-hoca gibi kelimeleri kullanırken; önünü-ardını düşünmezdi. İnsanlar hür, düşünceler özgürdü.
Şimdi bir öykünün içinde “ Hacı “ kelimesi uygun olmayan bir yerde kullanıldı diye veryansın ediliyor.
Benim eski oturduğum semtte bir bakkal-market vardı. Sahibi Hacıydı. Her aldığım sebze ya da meyvenin içinde illa ki yenemeyecek, kullanılmayacak derecede çürümüşler olurdu. Kilo ile aldığım her şeyi eve gelip tarttığımda; yüz, iki yüz gram eksik çıkardı. Semtte başka market olmadığı için de köpeksiz köyde çomaksız oynardı. Beden ve ruh birlikteliği içinde Hacca giden kişiye: Hacı diyoruz. Her Hac görevini yerine getiren Hacı oluyor mu? Onu Tanrı biliyor. Gitmeden Hacı olan var mı? Onu da Tanrı biliyor.
Bildiğiniz gibi, uçan omurgalılara; Kuş denir. Karga da bir kuştur ama bülbül gibi ötemez.
Ya da diyelim ki; genelev kadınları konu ediliyor. Vay efendim genelev kadını şöyleymiş, böyleymiş. Ben hiç gitmedim, tanışmadım, bilmem. Ama kadın olarak bizlerin, yatıp-kalkıp dua etmemiz lazım o insanlara. Erkeklerin hormonlarını sakinleştirdikleri için. Var oldukları halde bu kadar tecavüze uğruyorsak, yok olduklarını düşünemiyorum bile.
Başta ne dedik?” Mademki herkes dilediği gibi konuşuyor, ben de konuşacağım.”
O zaman gelelim şu “Sen örtündün, ben açıldım” konusuna. Reddediyorum. Evet, açık ve net bir şekilde reddediyorum. Ülkemin sokaklarında kara çarşaflı kadınlar görmek istemiyorum. Umacı gibi her yerini örtmüş, gizlenmiş, saklanmış kadınlar görmek istemiyorum. Ben çocuklarımı böyle bir Türkiye’de büyüsünler diye doğurmadım. Hatta ben çocuklarımı doğurduğumda, ülkem böyle de değildi. Dolayısı ile bu istek de benim ve çocuklarımın vatandaşlık hakkımız oluyor.
Diyelim ki, bir daire satın aldınız. “Yirmi dört saat sıcak suyu, kaloriferi, vs var” yazan bir kontratın altına imza attınız. Apartman toplantısında on sekiz dairenin on yedisi bu özelliklerin kalkmasını istemiş olsun. Bir tek daire “ Hayır, reddediyorum “ desin. İptal edemezsiniz. Ne sıcak suyu ne de kaloriferi. Neden? Çünkü şahıs, o daireyi o özellikleri ile almıştır. Yöneticilik yapanlar bilirler.
Ben Laik Türkiye Cumhuriyetinde dünyaya geldim. Çocuklarımı da aynı rejimin çatısı altında doğurdum. Ve ret hakkımı kullanıyorum. “ Senin reddediyor olman kimin umurunda? “ dersiniz; ona da yanıt vereyim: Çok önemli birinin umurunda: Ben’im.
Sitemize gelirsek;
Bu sitede, hepimiz duygu ve düşüncelerimizi paylaşıyoruz. Konular hakkında görüşlerimizi yazıyoruz. Konular, hayatın içinden çıkıp kelimelerimiz olarak dökülüyorlar sayfalarımıza.
Her birimiz farklı yaşamlardan, farklı kültürlerden, farklı aile yapılardan gelen kişileriz. Bayanlar ve beyler olarak çok önemli bir ortak paydamız var: Yazmak.
Hepimiz yazmayı seviyoruz. Kelimelerle oynamayı seviyoruz. Yazın dilinin türlü şekilleri ile paylaşıyoruz, bunları. Şiir, söyleşi, makale, öykü, mektup.
Aramızda konusunda uzmanlaşmış pek çok kalem var. Onları okuyarak, bir şeyler öğrenmeye, kendimizi ileri götürmeye çalışıyoruz. Daha öğreneceğimiz çok şey olduğunun bilinci ile. Sitenin bize sunduğu en güzel olanak; yazılar ve şiirler hakkında duygu ve düşüncelerimizi paylaşabilmemiz, yazan arkadaşımızla. Bu paylaşım da etken olan; yazıya konu edilen duyguya, olaya, düşünceye bizim yaklaşım şeklimiz. O noktadan itibaren geçerli ve etkin tek eleman bizizdir.
Duygularımız ve düşüncelerimiz; yaşadıklarımızın özetidir. Bazı konular vardır; yazımı kolaydır ama yorumu zordur. Bir yazıya; toplumsal kriterler içinde yanıt vermemiz doğru şekil olsa da kişisel portremiz bizi bu kriterlerin dışına iter. Usta kalemleri dışımızda bıraktığımız zaman kalan bizler; ne bir eksik ne de bir fazlayız, birbirimizden. Ne üstat, ne duayen, ne de hocayız. Sadece yaşadıklarımızın bir özetiyiz.
Ben, gibi…
Sen, gibi…
O, gibi…
Yaşadıklarımız sertse; düşüncelerimiz de serttir. Yaşadıklarımız alışılmadıksa; duygularımız da alışılmadıktır. Acımasızsa; acımasızdır. Sıra dışıysa; sıra dışıdır. Genelleme dışıysa; özeldir. Bize özel.
Son zamanlarda bizlere de bir haller oldu. Birbirine kızanlar, kırılanlar, kelimelerle saldıranlar, gidenler-gelenler, kaydı silinenler…Ya ne oluyor bize? Paylaşılamayan ne?
24 Nisan 2008 tarihinden bu yana üyeyim. Tam iki yıl olmuş. Bu güne kadar bilerek hiç kimseyi kırmadım. Bilmeden kırdıklarım olduysa, özür diledim. Kelimelerimi özenle seçmeye dikkat ettim, her zaman. Bütün söylemlerimin sonunda; beylere saygılarımı, bayanlara sevgilerimi gönderdim. İki kere ayrılma kararı aldım, kopamadım geri döndüm.
Diyeceğim o ki, bu yazımla da amacım ne kimseyi kırmak ne de kimseyi haklı çıkartmak. Her zaman olduğu gibi aklımdakileri ve yüreğimdekileri sizlerle paylaşmak istedim. Biraz uzun oldu ama kusura bakmayın artık. Bu düşünceleri içimde tuttukça bir şey üretemez, yazamaz olmuştum.
Anlamını aşan bir ifadem olduysa; özür dilerim. Üstüne alınıp da kırılan olursa; bir şey diyemem çünkü çok genel yazdım.
Eser Akpınar
İzmir
01.05.2010
YORUMLAR
[ “Bir süredir uzağım pek çok şeyden. Dinlenmeye, sakinleşmeye ihtiyacı var; aklımın ve ruhumun. Karmaşık, çözülmez bir kızgınlık ve kırgınlık yaşıyorum. Kişisel, genel ve sitesel”.
“Başta ne dedik?” Mademki herkes dilediği gibi konuşuyor, ben de konuşacağım.”]
Aslında böyle birilerinden izin ister gibi bir ifadeye de hiç lüzum yoktu. Lakin yazınızdaki daldan dala atlayan üslubunuz konu bütünlüğünün kaybolmasına yol açmış. Belki bu kayboluş yüzünden sizi yanlış anlıyor olabilirim. Ben ne kadar yanlış anlıyor olabilirim desem de siz yukarıdaki satırlarınızla kafanızın karışık olduğunu itiraf ediyorsunuz zaten.
Site ile ilgili kızgınlık ve kırgınlık mevzusuna gelince ortalama “çevrimiçi” sayısı 350 kişi civarında olan fikir olarak kozmopolit bir ortamda bu kadar çok sesliliğin olması normal değil mi? Geçenlerde bir kendi arşivime bakayım dedim kimlere ne yorumlar yazmışım diye. Bir şey fark ettim, üzüldüm sonra güldüm. Sessiz sedasız beş kişinin “yasaklı listesine” alınmışım meğer. Fare dağa küsmüş dağın haberi olmamış” hesabı. Haa kızdın mı diye soracak olursanız, hayır gayet normal karşılıyorum.
Bu kadar çok sesliliği kaldıramıyorsanız sesi sizi rahatsız edenlerin dilini keseceğinize sesini kısarsınız olur biter.
Bilhassa örtünme ile “çağdaşlık” arasında kurduğunuz ilişkiyi dillendirirken ki ifadeleriniz belki maksadını aşıyor.
“kara çarşaflı kadınlar görmek istemiyorum. Ben Laik Türkiye Cumhuriyetinde dünyaya geldim.” diyorsunuz. Mesela affınıza sığınarak sorsam, nasıl kadın görmek istiyorsunuz “beyaz çarşaflı, tülbentli, türbanlı, boneli, al yazmalı, sıkma başlı” nasıl. Peki, bayanları sadece başlarındaki örtülerinden ötürü kategorize ederken, erkekler önünde ikinci bir haksızlığa maruz bırakmıyor musunuz? Öyle ya aynı fikre sahip bir erkeği nasıl ayırt edeceksiniz. Bence insanların başlarının dışından çok içi ile değerlendirirsek buluşabileceğimiz asgari müştereklerin sayısı inan çoğalacaktır.
O ki Laikliği kıstas olarak verdiniz, bende size bir örnek vereyim aşağıda. Haşa kabul ettirmekten ziyade Laiklik dayanağınıza karşı dayanak olarak sunuyorum bu örneği.
"Filhakika memleketimizin bazı yerlerinde, en ziyade büyük şehirlerinde tarzı telebbüsümüz(giyim tarzımız), kıyafetimiz bizim olmaktan çıkmıştır.
Dinimiz tavsiye ettiği tesettür hem hayata, hem fazilete uygundur.. Tarzı telebbüsümüzü (giyim tarzımızı) ifrata (aşırılığa) vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınını taklit edenler düşünmelidir ki her milletin kendine mahsus ananesi, kendine mahsus âdeti, kendine göre milli hususiyetleri vardır. Eğer kadınlarımız şer’in tavsiye, dinin emrettiği bir kıyafetle faziletin icap ettirdiği tavrı hareketle içimizde bulunur, milletin ilim, sanat, içtimaiyat(sosyal) hareketlerine iştirak ederse bu hali, emin olunuz; milletin en mutaassıbı(aşırısı) dahi takdirden men’i nefs edemez"
Kaynak Atatürk ün Söylev ve Demeçleri 2,Cilt 2. Baskı Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1959
Dediğim gibi istedikten sonra buluşabileceğimiz bir çok ortak paydamız var. Ben susmanızdan değil konuşmanızdan yanayım. Bütün samimiyetimle.
Saygılar, selamlar
Eser Akpınar
Ben örtünmeyin derken, soyunun demedim. Herşeyin bir oluru olduğunu söylemek istedim. " İfrat" a kaçmadan. Benim anneannem de başını örterdi. Babaannem de kıyafetine uygun bone takardı. Edremit te yaşadığımız yıllarda çoğu kadın başında eşarp vardı. Ve bu ne bağnazlık tı ne de gericilik. Kimse kimseye en ufak bir söz söylemezdi.
Ama devran döndü. Zamanın bir yerinde bir şeyler oldu. Baş örtmek bağnazlık, gericilik oldu.
Hani yıllardır dediğimiz bir şey var: Yunan ve Türk halkları arasında hiç bir sorun yok. Sorun baştakilerde.
Bu konuda da aynı şeyi düşünüyorum. Siyasiler aradan çekilseler. Vallahi biz kendimizi daha güzel idare edeceğiz.
Hatay'a hiç gittiniz mi? Koskoca şehirde hiç trafik lambası ve ttrafik polisi yok. Ne korna sesi duyuluyor ne de küfür. Trafik kendiliğinden, düzen içinde akıp gidiyor.
Özenli ve güzel görüşünüz için çok teşekkür ediyorum. Önemli olan konuşabilmek. Düşüncelerdeki samimiyete inanmak. Gerisi teferruat...
Saygılarımla...
Eser Akpınar
teşekkür ediyorum. saygılar
Merhaba,
"Genelev kadınlarının erkeklerin hormonlarını sakinleştirdiği..." gibi sanki kadının alınıp satılan bir meta oluşunu savunma düşüncesinin dışında yazınızı her yönüyle beğendim. Sizin de bu düşünceyi savunabileceğinizi sanmıyorum. Bu iğrenç tecavüz olaylarının hangi ülkelerde yaygın olduğu belli; ama burada yazmak istemiyorum. Bu ülkede, eğip bükmeden çağdaşlığı savunan sizin gibi kadınların bulunması insanı umutlandırıyor. "Her şeye özgürlük" anlayışı, o özgürlükten yararlanarak gücü eline geçirenlerin (bir komşu ülkede olduğu gibi) bir gün kimseye özgürlük tanımama sonucunu da getirebilir.
Saygılarımla.
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum Numan Bey, görüşünüz için. Saygılarımla
günün yazısı seçilmişti .......bir yorumcu arkadaş hiçte layık değil çok abartmışsın.... deyip beni tahrik etmişti....eleştirisine yazdığım cevabı çok beğendiğinizi.....beni çok taktir ettiğinizi yazıp beni kutlamıştınız.....bak işte güzel kalem.....etkin kalem.....bilinçli kalem.....saygın kalem.....ALINMA.....SİNİRLENME .....GERİLME......KÜSME.....KIZMA ...SADECE YAZ.....bazı kişiler çok mükemmel paylaşım yapıyor bazı kişiler.....egosunu tatmin ediyor.....gül geç....... daha güzel daha etkin yaz çünkü en tesirli silah kalemdir.....buda sende var....kabul etmesende istemesende adam yaşam biçimi seçmiş....ben doğruyum dersen hatayı başlatırsın.....insanlar layık olduğu şekilde yaşar.....beğenmezsem sağ elimin altındaki mausla tıklar geçerim.....bende uzattım sözü . her zaman ziyaretimden memnun ve mutlu olduğum birisiniz saygılarım daimdir.....bir orta kahve yap birde sigara tellendir....
Eser Akpınar
İşte öyle bir şey....diyelim..:-)
Teşekkürüm ve saygım sonsuz..her zaman..
Şimdi bu ateşin içine girilir mi bilmem ama duygularmı belirtmeden geçemeyeceğim."Özgürlükler, başka birinin özgürlüğünün başaldığı yerde biter.Peki bizler ne kadar özgürüz bu ülkede? Ya da ne kadar hoşgörülüyüz. Şöyle bakıyorum da birimizin farklı düşünmesi bir diğerine ters geliyor. Hemen ona kendi fikrimizi kabul ettirme yoluna yöneliyoruz. Arkadaşlar, bırakın herkes istediği gibi düşünsün ve yaşasın. Siz sadece saygı duyun. Hem kendinize hem de sizden farklı düşünene. eleştiriye çok kapalı bir toplumuz malesef. Hiç kimse kendisi hakkında eleştirel bir dille yazılmış bir yazıya dayanamıyor. İstiyor ki herkes her yazılana "çok güzel olmuş" desin. Böyle bir şey var mı dünyada? Tabi ki eleştiri olacak ve herkes birbirine saygı duyacak. Kural bu."
"Aslında yazınızı eleştirecektim Eser Hanım, ancak eleştirileri okuyunca dayanamadım, ben de katıldım içine. Yazınızı okurken, sanki karşımdaymısınız gibi hissettim. Sanki "katılmıyor musunuz" diyorsunuz her cümleden sonra. Güçlü bir yazıydı. Fikirlerle ilgili bir yorum yapmayacağım. Zaten yaptığım yorum da "anlaşmak zorunda olduğumuz" üzerineydi. Hiç kimse kendi fikrini çürütmeye çalıştığımı sanmasın lütfen. Ben de özgürce düşüncelerimi söyledim en nihayetinde. Ne kimseyle polemiğe girmeye ne de tartışmaya niyetim yok.
Bir yazı sever gözüyle yazınızı çok beğendim. İçerik sizin şahsi düşünceniz. Beni anlatımınız ilgilendiriyor. Saygılar sunuyorum herkese.
Eser Akpınar
Saygılarımla.
Eser hanım bilmiyorum farkında msınız çok uzun süredir ben de buralardan uzak kalıp, çok fazla yazı eklemiyor, kısıtlı zamnlarımda geldiğimde yalnızca yazılanları okuyor , yorumşlarımı bırakıp gidiyorum. Bu yazı eklemeyişimin nedeni yazmadığımdan değil, yazmak istemediğimden emin olun.
Sizin dikkat çektiğiniz yazıyı, ve ondan bir kaç gün önce yine aynı başlıkla günün yazısı olan yazıyı okudum ve gösterilen tepkileri hiç anlamadım ve sanırım anlamayacağım da. Yaşanna gerçekleri, bilinen olayları bu kadar örtbas etmenin ve " bizim ülkemizde bunlar olmamalı" dediğimiz halde yüzbinlerce olayın olduğunu bilmek istememenin ya da bilidklerimizi bilmemzliğe gelmenin bir anlamı olmadığını düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum bu güzel paylaşımınız için ve bizie de konuşma fırsatı verdiğiniz için. Sevgiler yüreğinize
Evet ben de sizin gibi düşünüyorum. Ben laik bir ülkede dünyaya geldim ve çocuklarımı da böyle bir ülkede dünya getirdim. Onların da benim gibi laik bir ülkede yaşamsını istiyorum ve bu isteğim için de var gücümle mücadele ediyorum. Ben de ülkemde kara çarşaf görmek istemiyor, hiç bir kadının, hiç bir kız çocuğunun o çarşaf ve burkaların arkasında yaşamlarını sürdürmesini arzu etmiyor, bu tür giyimin yalnızca kız çocuklarına mecburi koşulmasını da insan haklarına ve insanca yaşama aykırı buluyorum. Ve umarım benim ülkemde yaşayan tüm kadınlar aynı düşünceyi paylaşıp, kendilerini ikinci sınıf olarak gösteren o kıyafetleri giymemek konusunda gerekli direnci gösterebilir diyorum.
Eser Akpınar
Görüşleriniz için çok teşekkür ediyorum. Saygı ve sevgiyle...Her zaman..
Bu yazıya kadar genel görünümde her ne kadar ak-kara beraberindeki zıtlık olsa da hem kalemlerimizde hem de gerçek fikirlerimizde yine de Eser Aslanlı kalemi oturup tartışabileceğimi hem de kıyasıya mevzuu ne olursa böyleyken bile çok rahat eleştiri sunup yanıt alabileceğimi düşündüğüm ender kalemlerdendir. Çok fazla konuşamıyorum belki bu da sadece kişisel mevzuular vakit yetersizdir ya da kalem maalesef yorgundur ama mutlaka gördüğüm vakit her yazısına misafir olurum. İşte böylesine olgunluğu gördüğüm kalem neden böyle sitem ediyor diye şaşırdım. Şaşkınlığıma sebepleri yazıyı yavaş yavaş inceleyerek anlatayım.
“Bir süredir uzağım pek çok şeyden. Dinlenmeye, sakinleşmeye ihtiyacı var; aklımın ve ruhumun. Karmaşık, çözülmez bir kızgınlık ve kırgınlık yaşıyorum. Kişisel, genel ve sitesel.”
Edebiyat defteri’nde aralıklı olsa bile dört senedir varım başından bu yana yani ve hemen hemen özellikle de son yıllarda her gün bakarım ki tüm üyeler mümkün olduğunca her gün buradalar. Bir düşünelim en basit misalle evimizde bile herkesle aynı düşünmeyiz anne ve babayla bile hatta tartışmalar çok ama çok da olağandırlar hatta aynı yastığı birlikte eskitenlerde bile. İnsan ruhunun kendi bilinci dışında yaptığı ve de hedeflediği vardır ya aykırısındır o çok evvelde verdiğin söze ya da uymaya çalışıyorsundur güç bela yaşıyor olsan bile; zevkler keyifler bundan gayrıdır ruh kendini düşünür bazen akıl bildiğine çivi çakmışsa bile. Demem o ki siz ki kendimden olgunluğuna adım gibi bile eminken bunu neden düşünmüyorsunuz. Herkes her gün çok iyi olmayabilir ya da geçin bunu sizin de dediğiniz gibi çok farklı coğrafyalardan insanlar var burada ve benim günah dediğim ona buna sevaptır onun bunun yemin dediği bana küfürdür. Bunun yanında dile getiriliş de bir o kadar farklıdır hatta belki bazen çok da çirkin bazen çok da yanlıştır . Bu haller için yapılması gereken duruştan taviz vermemektir; birileri pes ederler giderler birileri kendim buradaysam kendime duyduğum saygıya binaen sadece kendimi sebep göstererek giderim derler. Şu da asla unutulmamalı ne kendinden ne duruşundan asla ve katta taviz vermeden sadece ama sadece edebiyatı misyon edinmiş yönetimimiz mevcuttur; ne edebiyatı çiğnetir mağdur eder ne de her hangi bir üyesini. Eminim ki ters bir durum olduğunda ana baba demez site ve de üye refahını düşünerek hareket eder .Bu yukarıda aldığım paragraf devamı için de geçerlidir.
“Bu millet, bu ülke kendimi bildiğimden beri, hatta çok daha eskiye uzanan zamanlardan bu yana, bir arada, huzurla, kardeşçe yaşan bir milletti. Alevi, Sünni, Yahudi, Rum, Ermeni, vs diye bir ayrım yoktu. Kadınlar, belli bir yaşa geldikten sonra, DİLERLERSE, başlarını ÖRTERLERDİ. Kimse kimsenin dinini nasıl yaşadığına, parasını nereye harcadığına bakmazdı. Hacı-hoca gibi kelimeleri kullanırken; önünü-ardını düşünmezdi. İnsanlar hür, düşünceler özgürdü.
Şimdi bir öykünün içinde “ Hacı “ kelimesi uygun olmayan bir yerde kullanıldı diye veryansın ediliyor.
Benim eski oturduğum semtte bir bakkal-market vardı. Sahibi Hacıydı. Her aldığım sebze ya da meyvenin içinde illa ki yenemeyecek, kullanılmayacak derecede çürümüşler olurdu. Kilo ile aldığım her şeyi eve gelip tarttığımda; yüz, iki yüz gram eksik çıkardı. Semtte başka market olmadığı için de köpeksiz köyde çomaksız oynardı. Beden ve ruh birlikteliği içinde Hacca giden kişiye: Hacı diyoruz. Her Hac görevini yerine getiren Hacı oluyor mu? Onu Tanrı biliyor. Gitmeden Hacı olan var mı? Onu da Tanrı biliyor.”
Sanırım bu hacı mevzusu okuduğum bir öyküde vardı ve özellikle bu kelimeyi alıp yorumda düşündüğümü ifade etmiştim ve aynen de bunu söylemiştim aklıma gelmedi değil acaba ben miyim veryansın eden. Ama orada da çok rahat ve de açıklayarak söylemiştim ki hacı hoca diyerek temizliğine dair zaten şüphe duyulan insan kalbini incitmeyin. Bu güne kadar hacısı da hocası da sıradanı da daima aynıydılar gözümde. Saygı duyacaksam farklı kriterlerim vardır ve herkes için aynıdır ; tanıdıktan sonra hayatımdaki yeri değişir değişmez daha çok saygı duyar severim bu da çok ayrıdır. Şu alevisi sünnisi vs. durumu da insanlar’dan kaynaklanmıyor tamamıyla başka sebepleri var. Ama yazık ki eskiden iyiydi de şimdi kötü diye bir şey yok. O zaman bunca savaş nedendi,niye toprakları alma çabası vardı, neden mazlumlar öldürüyorlardı ? Bu yeni mi icat oldu ya da yeni keşif mi ?
Hacı deyip muamele eden ya da ayrı muamele bekleyen nedir kimdir ne düşünür bilemem bilmediğim gibi bilmek istemiyor ve de zerre-i miskal kadar ilgilenmiyorum da. Ama Allah’ın kutsal topraklarını ziyaret edip de bundan feyz alanı can kulağıyla dinlemek isterim ve bunun yanında faydasını gördüğünü ve de gerçekten değiştiğini düşünürsem ayrı kefeye de koyarım. Şimdinin sanat camiasında var mesela yaşlanınca hacca gideceğim Allah’ım beni affeder e be mukaddes kul senin neyine iyi diyeyim ya da kötü …umrumda mıdır senin sevabın günahın…
Kimse kimsenin günahıyla, sevabıyla, ululuğuyla ilgilenmemeli bence feriştahı olsa umursamam bir Peygamberimi bilirim gerisi tantana. Niye mi şuna benzetiyorum hani başka dinlerde cennetin anahtarı diye bir şey vardı ..hadi ordan peygamberime verilmemiş size mi verildi…
Din işleri cemaatle güzeldir ; ibadetin cemaatcesi daha hayırlıdır evet ama kusura bakmasın kimse anam, babam,kocam yargılayamaz beni kaldı ki ben oturup yargılayayım bu konuda milleti…
“Ya da diyelim ki; genelev kadınları konu ediliyor. Vay efendim genelev kadını şöyleymiş, böyleymiş. Ben hiç gitmedim, tanışmadım, bilmem. Ama kadın olarak bizlerin, yatıp-kalkıp dua etmemiz lazım o insanlara. Erkeklerin hormonlarını sakinleştirdikleri için. Var oldukları halde bu kadar tecavüze uğruyorsak, yok olduklarını düşünemiyorum bile.
Başta ne dedik?” Mademki herkes dilediği gibi konuşuyor, ben de konuşacağım.”
O zaman gelelim şu “Sen örtündün, ben açıldım” konusuna. Reddediyorum. Evet, açık ve net bir şekilde reddediyorum. Ülkemin sokaklarında kara çarşaflı kadınlar görmek istemiyorum. Umacı gibi her yerini örtmüş, gizlenmiş, saklanmış kadınlar görmek istemiyorum. Ben çocuklarımı böyle bir Türkiye’de büyüsünler diye doğurmadım. Hatta ben çocuklarımı doğurduğumda, ülkem böyle de değildi. Dolayısı ile bu istek de benim ve çocuklarımın vatandaşlık hakkımız oluyor.”
Genelev konulu iki öykü okumuştum ve yine isyan edenlerdendim burada da düşündüm acaba ben mi oluyorum aykırı görünen…Ne düşündüğümü hüsn-ü zana mahal vermeden çok rahat açıklamıştım iki yerde de. Ve şunu dedim şimdiye kadar bundan sonrasında da derim ki bir metnin ya da şiirin konusuna okur isterse alfabeyi yeniden kurmuş olan olsun isterse yeni dil türetmiş ya da yoktan var etmiş olsun karışamaz. Buna hakkı yoktur ama kalemin kullandığı üslûbu sonuna kadar edep çerçevesinde eleştirebilir. Benim değil onunla bununla en yakın dostumla bile konuşamadığım hatta belki de ilk kez gördüğüm kelimelerle edebi sınırları aşmışı beğenmek bir yana dursun zehir gibi görürüm artık o kalemi. Yaşım çok küçük değil belki büyüdüm de ama maalesef tahammül edemem küfür niteliği ya da gerçekten insan mahremini ortaya döken cümlelere. Yok haklıdır diyen olursa derim ki her insan kadın ve erkek bedenini tanıyor madem böyle de niye çıplak dolaşmıyoruz ? Nasılsa herkes biliyor iki bacağımızı , bacağımızın rengini,göğsümüzü bilmem nemizi….neyi kimden , neyden saklayalım ki…Edeb yahu !
Genelev şükrü de değdi gözlerime inanın öyle şaşırdım ki resmen “olamaaazz” dedim. Eskiden küçük yaşta işte 14-15 yaşlarında evlenirlerdi insanlar şimdi desek oooo olamaz çocuk olan bunu nerden bilsin az büyüsün hatta çocuk olan nasıl çocuk yapar …gibi gibi…kusura bakılmasın ama o yaşta evlenildiğinde kendini tutamayan gidip eşine saldırırdı onun bunun yavrusuna karısına değil… yani bizim , sizin korunmamızın yolu genelev varlıklarından geçmiyor evlatları insan olarak yetiştirmekten geçiyor.
Ve şu çarşaf , örtü …
Dersiniz ki ben saçlarımı açıp dolaşmak istiyorum, hür olmak istiyorum , eteğimin boyu da kısa olsun hatta üstümdekinin kolları da olmasın ben bunu istemiyorum ; güzelliğimi örtemem ben güzelliğimi sergilerim . Saygı duymayan insanlığından utansın bu cümlelere.
Ama !
Doğrusu da budur kimse uydurmasın Allah emri hadi sizin deyiminizle Tanrı diyelim işte demeyin bu emirdir, böyle emir yoktur “derseniz”
Sizi Allah affetsin der buraya da nokta koyarım çünkü aynı dediğimin muhatabı olurum devam edersem.
Laik Cumhuriyet dediğiniz bunu ön görmüyor zirâ. Aksi halinde Ulu Önder Atatürk ister miydi ki halkı ziyana uğrasın. Ülkemizin geçirdiği savaşlarda bazı kadınlar hatırlanır sanırım onlar da şu öcü görünen çarşaflı tayfasına giriyorlar ve Allah diyor ister ört ister örtme bana ister inan ister inanma özgürsün ama sonuçlarına da katlanacak kadar yürekliyim demeyi de bilmelisin.
Ben diyemem ülkemin sokaklarında çıplak kadınlar görmek istiyorum da eşim görünce peşlerine takılsın da gitsin ya da çocuklarım vs…Kadın kendine sahip çıkmayı daima bilendir dokuz nefse sahip çıkar derler ama erkek bir tanesine sahip çıkamaz ancak ve ancak Allah korkusu olanın böyle nefsi prangalama endişesi olur.
Ve yine site mevzulu son cümlelere istinaden :
Çarşaflısı da olur çarşafsızı da müslümanı da olur imansızı da büyüğü de olur küçüğü de ama bu vasıfların hiçbiri üye olarak ben gibileri ilgilendirmez. Sadece ve sadece edebiyat ile ilişiğine bakarım. Ne derece uğraşıyor ya da neyce uğraşıyor gibi gibi…Okuduğum metin ve şiirlerde eğer ki yoruma niyetlenmişsem eksik gördüğümü çok rahat bir şekilde ifade ederim ve inanın ki karşımdaki evladım da olsa umrumda olmaz çünkü ben şahsı eleştirmeyeceğim önümdeki çalışmaya bakıyor olacağım. Bizler de çok garip muamelelere maruz kalıyoruz ; bazen tüm sayfa kalemlerine teşekkür edilir ben eleştiri yaptığım için teşekkür almam (!) Önemli mi , tabii ki de değil. Yine gider başka çalışmasında yine eleştiririm hiçbir şey kazanmamıştır yani o davranışında. Ama bazen gerçekten eleştiri gerektirmeyen durumlar olur ki o zaman kendimi çalışmanın içinde bulurum da bir türlü çıkamam. İnanın bilgisayar başında beni hıçkırıklara boğan çalışmalara çok olmuştur rast gelişim. Ve benim de siteye kızdığım bazı günler olur ama bunun siteyle hiç alakası olmaz ne hikmetse(!) Burada güzel dostluklar da kurarız ama yorum yaptığım vakit ne gözün karasına bakarım ne de gözün kaşına ne de kalbimdeki durağına. Benim doğru bulduğum budur kim ne der ona bakarsam varlığımın hiçbir anlamı olmaz ki herkes aynı olur bu da hayat duruşuma uymaz.
Hani hepimiz dünyadan göçeceğiz ya bir gün aynı şekilde siteden de gidebiliriz ama sanırım asla site sebepli olmayacaktır ayrılışım sanrı bir yana dursun olmayacak da. Ne zaman ki Havin artık yeter dersem o zaman giderim. Aynı şekilde ayrılan tanıdıklarım olduğunda eksiklikleri acıtır ama sebep önemlidir eğer ki sebep mantıksızsa uygun çare ararım ki buluruz da yok tamamen öznel sebepse hayat yeşili sersin yüreklerine ve yollarına der net dışı görüşmelerime devam ederim.
Bence siz kendini gayet iyi ifade eden bir kalemsiniz bir de herkes iyi olmak zorundadır demezseniz varlığınız kimseye fazla gelmeyecektir.
Çok uzattım ki okuduğunuzda harcadığınız zaman için hakkınızı helal edesiniz.
Sevgimle.
Eser Akpınar
Pek çok konuda donanımlı olmadığımı, her zaman, kabul ederim ve açık yüreklilikle söylerim. Ve bugüne kadar bu konularda haddimi, boyumu aşmamaya özen gösterdim.
Aynı şekilde bilmediğim yaşamlar, tanımadığım insanlar hakkında görüş bildirmekten de çekinirim. Özellikle büyük söz konuşmaktan korkarım. Genelev kadınları konusunda itirazım buydu. Bir şey fazlaca sert ve tavizsiz eleştirildiği zaman üzülüyorum. Kişi adına üzülüyorum. Ve bana göre günah bu'dur. Acımasız bir yüreği kabul etmem mümkün değil.
Tanrı inancım, Tanırımın bilgisi dahilindedir. Başka bilen olması da gerekmez, diye düşünürüm.
Örtünme konusunda ise asla kimsenin inancını sorgulamam. Kim nasıl isterse, içine siniyorsa öyle yaşar. Ama kendimce bir sınırım var. O sınırı da belirttiğimi düşünüyorum. Ama hayasızca, edepsizce olan herşeye de karşıyımdır.
Ben Din'imin temel kuramının İNSAN olmak olduğuna inanıyorum. Bütün çabam da bu yönde. Tek bir duam vardır: Tanrım beni doğru insan olma yolundan ayırmasın. Beni ve herkesi.
Ben, dilimin döndüğünce, elimden geldiğince düşünceleri incitmeden, zedelemeden kendimi ifade etmeye çalıştım. Saygım her zaman sonsuz. Herkese. Eğer bir ifademle; bir inancı, kişiyi kırdıysam, incittiysem bu beni çok üzer.
En içten teşekkürlerim ve saygımla.
**Havin_**
Aslında aynı şeyleri düşünüyoruz ve ifade ediyoruz ama yazıyı yazarken gerçekten incinmişliğiniz ön plandaymış sanırım da gelir geçer derim ki kalemi nasıl yürümeyi bilen var karşımda ve dediğim gibi sizin doğrularınız benim doğrum olmak zorunda değil ve gerçekten de sizinle çok uçlarda ayrı uçlarda olduğumu biliyorum ama bu asla size karşı tutumumu etkilemez,etkileyemez. Benim ilgilendiğim kendinizi ifade edişinizdir bunda da bu güne kadar çok aksi bir şey görmedim hoş göreceğimi de sanmıyorum. Niye mi kendinize saygı duyduğunuzu çok rahat gözlemleyebiliyorum bu da bana yeter zirâ kendine saygı duymayı bilen bana da istese de istemese de saygı duyandır.
Aynı şekilde dinde kim ne düşünür ne yapar asla bir diğerini ilgilendirmez. Ama örtü dediğiniz bir müslümanın emir bildiğidir ben örtüyü ayak altına almış olanın alenen Kelam-ı Allah'ta bulunan ayetleri inkar ettiğini düşünürüm. Bu örtü sebebiyle şahsım da çok problem yaşamıştır hele ki üniversitede hatta bir seferinde bekçiyle kavga da etmiştim niye mi "ben özgürüm, sözde demokratik bir ülkenin vatandaşıyım" kalkıp da bana saçma sapan sebeplerle davranış sergilenirse alayını alayımla yok sayarım.
Burada görevimiz, edebiyat çerçevesinde düşündüğümüzü paylaşıp en iyisine ulaşmaktır kimse de engel değildir.
Kaleminizin duruşu daim olsun sadece biraz daha sakin tabii sadece bence.
Sevgimle.
Eser Akpınar
saygım ve sevgimle...
"Bize neler oluyor?"
Cok dogru ve hedefini bulacak bir yazi..
Dikkatle ve "Katiliyorum" sozleri ile okudum. Sanirim; caninizi yakanlar olmus! Yaniliyor da olabilirim..
Ic sesin disa vurumu, kinayelerle dolu olsa da alinan alinsin.. Diyecegim odur ki; "BOSVER!"
"Hep bir umit ugruna yasiyoruz hepimiz
Mutlulugun ardindan kosuyoruz hepimiz
Kimi pulda parada aski arar kimimiz
Dusunur kara kara aglar caresiz
Bosver bosver arkadas baska bulursun
Butun kalbin sevincle neseyle dolsun
En kotu gunlerimiz hep boyle olsun
Mutluluklar bizimle, elem yok olsuuuuunnnnnnn!.."
Icimizdeki duygulari en dogru sekilde yansittiginiz icin tesekkurlerimi, naif bir kisilikle yansittiginiz icin de tebriklerimi sunar; icinizdeki KONUSMA (HAYKIRMA) ve YAZMA durtusunun eksilmemesini temenni ederim..
Eser Akpınar
Bu üzüntünün dışa vurumuydu sadece...
ve tabi ki her görüşe, düşünceye, kişiye saygım sonsuz...
Çok teşekkür ediyorum. Saygı ve sevgiyle..
Eser hanım,yazınız her yönüyle güzeldi.Farklı düşünceler her zaman olabileceği için yazınızda farklı yorumlarla karşılaşmak gayet normal...
Bireyler,kendi özeleştirilerini yapmak zorundalar bence...Dogmatik olmak,insana arpa boyu yol aldırmaz...
Sitemize gelince...Gidenler,niye gider,kalanlar ne bulur da kalır,doğrusu pek kafayı takmadım...Yalnız bu sitede şahsen ben, kendimi geliştirdim dersem yalan söylemiş olmam...
Kara çarşaf konusuna ben de sıcak bakmıyorum...Burası Arabistan değil ki...Bizlerin,her zaman medeni bir toplum olmaya ihtiyacımız var...
Fikirlerin farklılığını,değişik çiçeklerle etrafına mis gibi kokular saçan ve güzellikler neşreden bahçeye benzetiyorum...
Ama yüzyıl önceki kıyafetlere karşıyım.(Çıplaklığa taraftar olduğum sanılmasın)
Saygılarımla Eser Hanım...Size her zaman ihtiyacımız var...selamlar...
ayhansarıkaya tarafından 5/2/2010 1:59:26 PM zamanında düzenlenmiştir.
Eser Akpınar
Saygılarımla...
Engin Tatlıtürk
İlla çarşaf giyilsin diyen yok.
Ama zaten üç beş çarşaflı kalmış ve onu da toplumdan dışlamak hakkımız yok.
Uçları da reddemeyiz.
O zaman reddedilecek o kadar çok uç var ki; geriye çok az şey kalır.
Gönlümüzde yer vermemek başka bir şey.
Genelevlerin, çıplaklar kamplarının olduğu bir ülkeyi reddersem bana bunlarsız bir ülke mi verecekler.
Ben de çocuklarımın ahlaki yozlaşmanın doruğa çıktığı bir düzende yaşamasını istemem ama hayat böyle emrediyor.
Aynen tabiattaki gibi. Kurt ve kuzu aynı ortamı paylaşmak zorunda.
Sizinde güzelce dile getirdiğiniz gibi; " güzellikler neşreden bir ve misler gibi kokan bir çiçek bahçesidir." farklı düşüncelerin olduğu bir yer.
Selamlar.
Canım, hiç bir şeyi içine atmamak gerek. Güzel bir yazıydı. Tebrik ediyorum . Seni seviyorum Eser'ciğim.
Eser Akpınar
''Son zamanlarda bizlere de bir haller oldu. Birbirine kızanlar, kırılanlar, kelimelerle saldıranlar, gidenler-gelenler, kaydı silinenler…Ya ne oluyor bize? Paylaşılamayan ne? ''
Bu kısma sonuna kadar katılıyorum.Birbirine kızanlar,kırılanlar, ve bilakis '' fazlaca alıngan olan'' dostlarımız var.O alıngan olan dostlara doğruları ya da durumu kibar bir dille uzun uzun anlatmaya çalışsakta anlaşılmayabiliyor.Benim yine de kimseye kızgınlığım olmaz bu sitede.Çünkü kin tutmuyorum.
Teşekkürler.Güzel bir yazı idi.Pür dikkat okudum.Saygıyla kalın...
Eser Akpınar
Saygılarımla
Bir_Kucuk_Ask
Yazı bir değil, bir çok yoruma açık. Sevgili Eser, ben burada Engin Bey'e katılmadan edemeyeceğim. Sen ve ben nasıl ki kapanmayız diyorsak, diğer vatandaş da açılmayacağım deme hakına sahip olmalı. Demokrasi varsa tabi...
Yazın genel olarak çok güzeldi, güzel konulara değinmişsin. Giden arkadaşlara, örnek alıp çok şeyler öğreneceğimiz kalemlere ben de üzülüyorum. Küçük bahanelerle gitmemeliydiler. Gönderilmemeliydiler...Sevgilerimle...
Eser Akpınar
"Ülkemin sokaklarında kara çarşaflı kadınlar görmek istemiyorum. Umacı gibi her yerini örtmüş, gizlenmiş, saklanmış kadınlar görmek istemiyorum." dedim.
Gidenler ya da gönderilenler...Ve sessizliği seçenler...Bence düşünülmesi gerek...
Teşekkürlerim ve sevgilerimle...
Yaşadıklarımız sertse; düşüncelerimiz de serttir. Yaşadıklarımız alışılmadıksa; duygularımız da alışılmadıktır. Acımasızsa; acımasızdır. Sıra dışıysa; sıra dışıdır. Genelleme dışıysa; özeldir. Bize özel.
Son zamanlarda bizlere de bir haller oldu. Birbirine kızanlar, kırılanlar, kelimelerle saldıranlar, gidenler-gelenler, kaydı silinenler…Ya ne oluyor bize? Paylaşılamayan ne?
24 Nisan 2008 tarihinden bu yana üyeyim. Tam iki yıl olmuş. Bu güne kadar bilerek hiç kimseyi kırmadım. Bilmeden kırdıklarım olduysa, özür diledim. Kelimelerimi özenle seçmeye dikkat ettim, her zaman. Bütün söylemlerimin sonunda; beylere saygılarımı, bayanlara sevgilerimi gönderdim. İki kere ayrılma kararı aldım, kopamadım geri döndüm.
Diyeceğim o ki, bu yazımla da amacım ne kimseyi kırmak ne de kimseyi haklı çıkartmak. Her zaman olduğu gibi aklımdakileri ve yüreğimdekileri sizlerle paylaşmak istedim. Biraz uzun oldu ama kusura bakmayın artık. Bu düşünceleri içimde tuttukça bir şey üretemez, yazamaz olmuştum.
Anlamını aşan bir ifadem olduysa; özür dilerim. Üstüne alınıp da kırılan olursa; bir şey diyemem çünkü çok genel yazdım.
Eser Akpınar
İzmir
01.05.2010
Benim tanıdığım Eser hanımefendi aynen buydu.
Gözlerimiz arar olmuştu. Büyük bir hışımla girdiniz siteye.... :)
Hoş geldiniz.
Bu yazınıza fikirce fazla katılmadım. Ama gayenizi güzel ifade etmişsiniz.
Bu ne doluluk?
Hemen her gün yazı yazan güçlü bir kalemin havadan nem kapıp hiddetlenmesi garibime gitti ama olabilir insanız nihayetinde.
"Hacı" kelimesinin eleştirildiği yazıyı da eleştiriyi de okudum. Gayet masumane bir aydınlatma çabasıydı. Öyle abarttığınız gibi değildi. Kimsenin de tepkisini çekmemişti.
"Ya da diyelim ki; genelev kadınları konu ediliyor. Vay efendim genelev kadını şöyleymiş, böyleymiş. Ben hiç gitmedim, tanışmadım, bilmem. Ama kadın olarak bizlerin, yatıp-kalkıp dua etmemiz lazım o insanlara. Erkeklerin hormonlarını sakinleştirdikleri için. Var oldukları halde bu kadar tecavüze uğruyorsak, yok olduklarını düşünemiyorum bile."
Bu saçma bir düşünce. Asla katılamam. Kadınları mal gören ve para ile satan düşüncenin savunması. Her iki binadan biri genel ev olsa tecavüz ve pislikler gene devam eder. Kadını satmak kadına saygının neresinde yatar?
Sizi kızdıran ve dolduran küçük sebepler birleşmiş olmalı.
"Başta ne dedik?” Mademki herkes dilediği gibi konuşuyor, ben de konuşacağım.”
O zaman gelelim şu “Sen örtündün, ben açıldım” konusuna. Reddediyorum. Evet, açık ve net bir şekilde reddediyorum. Ülkemin sokaklarında kara çarşaflı kadınlar görmek istemiyorum. Umacı gibi her yerini örtmüş, gizlenmiş, saklanmış kadınlar görmek istemiyorum. Ben çocuklarımı böyle bir Türkiye’de büyüsünler diye doğurmadım. Hatta ben çocuklarımı doğurduğumda, ülkem böyle de değildi. Dolayısı ile bu istek de benim ve çocuklarımın müktesep hakkımız oluyor.
İnandıkları bir şekilde yaşamak isteyen insanları sen görmek istemiyorsun diye asalım MI?
BU anlayışı anlayamadım.
"Son zamanlarda bizlere de bir haller oldu. Birbirine kızanlar, kırılanlar, kelimelerle saldıranlar, gidenler-gelenler, kaydı silinenler…Ya ne oluyor bize? Paylaşılamayan ne? "
Dünya da site de hepimizin. Daha paylaşımcı ve daha anlayışlı olmalıyız. Gerçekten haklı mıyım? diye iyice düşünmeliyiz.
Bir kızgınlıkla veballi laflar etmemeliyiz.
Bir tek gönül kırdı isek bu kılınan namaz değil.
Sizi de düşüncelerinzi de hep takdir ettim. Yine saygı duyuyorum. Lakin bu sefer katılmıyorum. Ya da kısmen katılıyorum. Üstelik her zaman üretici olmak zorunda değiliz. Şimdi kral, Tüketici.
Bir menfi eleştiriden öte kardeşçe hasbi-hal'di bu satırlarım.
Tabiiki herkesin reddetme hakkı var. Ama kutsal yaşam ve vatandaşlık hakları da var. İnanç hak ve hürriyetleri de var.
Sormazlar mı; kurtuluşunda kan döktüğümüz ülkemde çıplaklar oteli, çıplaklar kampları, kadın eti pazarlanan binlerce müesseseye yaşam hakkı var da benim kapanmam mı bozdu toplumun ahlakını? diye.
Bir daha düşünmeye davet ederim bir iki tane belirtilen hususu.
Saygılar ve selamlar.
Eser Akpınar
Bildiğiniz gibi, uçan omurgalılara; Kuş denir. Karga da bir kuştur ama bülbül gibi ötemez."
" Ülkemin sokaklarında kara çarşaflı kadınlar görmek istemiyorum. Umacı gibi her yerini örtmüş, gizlenmiş, saklanmış kadınlar görmek istemiyorum"
Bu ifadelerimle reddettiğimin ne olduğunu anlatabildiğimi düşünüyorum.
Aynen sizin belirttiğiniz gibi uç'ları reddediyorum.
"Sormazlar mı; kurtuluşunda kan döktüğümüz ülkemde çıplaklar oteli, çıplaklar kampları, kadın eti pazarlanan binlerce müesseseye yaşam hakkı var da benim kapanmam mı bozdu toplumun ahlakını? diye."
Sanırım dikkatten kaçtı?
Genelev kadınlarına gelince. Varlar ve var olacaklar. Tepkim; bilmediğimiz, yaşamadığımız hayatları acımasızca eleştirmek. Gönül olmamalarını isterdi. Gönül, hiç bir kadının tecavüze uğramamasını isterdi. Gönül, hiç bir kadının etinin satılmamasını isterdi.
Uzun görüşünüz ve anlayışınız için teşekkür ediyorum. Bazı konuları, sadece görüşlerimize, yaşam şekillerimize, kabullerimize ters olduğu için yok sayamayız ve konuşmaktan kaçamayız. Madem ki aynı ülkenin insanlarıyız. Aynı topraklar üstünde yaşıyoruz. Konuşacağız. Düşüncelerimizi rahatça ifade edebileceğiz. Kimse, kimsenin hayatına müdahil olamaz. Ama illa ki Ben dersek...Benim görüşüm bu. Kabul edilir ya da edilmez. Bir başkasının görüşü o. Kabul ederim ya da etmem. Amma illa ki Saygı duyulması gerekir.
Son olarak; hiç bir incitici, örseleyici ifade kullanmadığımı düşünüyorum. Eğer yanılıyorsam, özür dilerim..... İfadem için.
Engin Tatlıtürk
Kimse bir şey eleştirmiyor ki Eser hanım.
Bilakis o hayatların sıkıntıları dile getirilmiş. Herkes yukarıdaki gibi hislerle ve düşüncelerle dolu da neden hala kadınlar pazarlanırken " Kapatın bu iğrenç yuvaları ve koruma altına alıp yeni bir hayat verin bu kadınlara" diyen yok.
Aksine " İyi ki varlar" deniyor. Kimseye tecavüz edilmemesi için onların satılmasımı gerekli?
Hayata müdahaleye gelince acaba kim kime müdahale etmiş? Bu da açık değilmi?
Düşüncenize her zaman saygı duydum. Hemen hemen her zaman da katıldım. BU kez biraz nüans farkı doğdu o kadar.
Olsun.Zenginliktir farklı düşünmek.
Sizi incittiysem ben özür dilerim.
Hanımefendiliğinize de fikirlerinize de her daim saygılıyım.
Selam ve sevgiler.... :)
Eser Akpınar
Olur da bir gün bu imkanı bulursak ( hayat bu, hiç belli olmaz..:-))...) hem genelev kadınları hem de hayata müdahele konusunu konuşalım.
Aynı noktadayız aslında ama geliş yollarımız farklı...
Saygım her zaman sonsuz...
Engin Tatlıtürk
Kastını aşan ya da tam ifade edemediğimiz durumlar olur.
Dediğiniz gibi karşılıklı daha güzel anlaşılır.
Belki bir edebiyat toplantısında.
Sizinle tanışmak bana şeref verir. Ve çok isterim.
Selamlar.