5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2360
Okunma
“Bize bir metreden fazla yaklaşanlar sonucuna katlanır.”Hele bir yaklaşın ben size gösteririm(!?)Tamam bir birinize yaklaşmayın beylerde;bu ülkenin sorunlarını nasıl çözeceksiniz?
Millet kendisine vekil olarak seçip gönderdikleri ve güven, itimat gösterdikleri insanlar; acı ama milletin sorunlarının çözümü için kurdukları Büyük Millet Meclisinde kavga etsinler, çelik çomak oynasınlar diye göndermedi her halde!
Defalarca ilim adamları tarafından anayasanın milletin bedenine dar geldiği beyan edilmiş ve söylenmiş olmasına rağmen; milletin vekilleri gerek iktidar ve gerekse muhalefet partilileri ne acıdır ki, kavga etmekten milli sorunların çözümüne vakitleri olmuyor(!)
Halk dilinde;”Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa…” denir ya! Peki, bir birinize bir metreden daha fazla kaylaşamaz, oturup konuşamazsanız, her Allahın günü gerek gurup toplantılarında ve gerekse basın yolu ile konuşursanız nasıl anlaşacaksınız? Sorunları nasıl çözeceksiniz?
Milletin alın teri olan milyarları harcıyorsanız;milletin sorunlarını da çözmek durumundasınız.Aksi halde o makamları boşaltacaksınız yelerinize milletini seven, sorunların çözümü için yorulan ter döken insanlar gelecek.!
Anayasa bir gerek ise ve Anayasanın yenilenmesi için, milletin ihtiyaçlarına cevap veren bir anayasanın yapılması için gerekeni yapacaksınız. Anayasanın milletin hürriyetleri ve huzuru için olan maddelerini en azından halkın tartışmasına açacaksınız.
Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin Bey, meclisten Anayasa taslağı bekliyormuş. Gerçi Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül: “Fırsat kaçtı.”dedi ama anlaşılan Sayın şahin aynı fikirde değil!
Sayın Mehmet Ali Şahin, daha önce AKP içersinde hiç yetkili bakamda bulunmadı mı? Elbette bulundu, hatta Adalet Bakanlığı bile yaptı. Bu süreler içinde neden bir anayasa taslağı oluşturup meclise sevk etmek için Anayasa komisyonunu devreye sokmak için girişimde bulunmadı? Yahut Anayasa komisyonu başkanı Burhan Kuzu başka partiden mi?
1980 İhtilali öncesinde mecliste bulunan siyasi partilerden iktidar partisi Adalet Partisi ve Genel Başkanı Süleyman Demirel, meclise Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kurulması için teklif getirir, Cumhuriyet Halk Partisinin Başındaki Bülent Ecevit şiddetle karşı çıkardı. CHP iktidar olduğunda ise AP aynı davranışı sergiler ve karşı çıkardı. Bu yıllarca böylece devam etti. Meclis “Kadayıfın” altına üstüne bakarken ülkemiz de kan gövdeyi götürdü, Binlerce genç kara toprağı altına girdi.
Peki, 1980 öncesi ile bu günler arasında ne değişti, ülkede kan mı durdu? Ülkemiz yoksulluktan mı kurtuldu? Bölgesel gücümüz İsrail ve ABD-AB karşısında biraz daha mı arttı? Meclise seçerek gönderdiklerimiz veya bize liderler tarafından dayatılanlar ülkenin sorunlarının çözümü içen fedakârlıkta mı bulundular? O günler Partilere bağış yapmadan işini gördüremeyenler, bu gün kimleri memnun etmek zorundalar? Bu sorularımızı kitaplar dolusu artırabiliriz ama inanın görünen o ki hiçbir şey değişmedi.”Eski tas eski hamam.”Ancak tellaklar değişti.
Ne yazık ki, ülkenin siyasileri samimiyet testinden hep sınıfta kaldılar. Milletin karar mercii olan, sorunlarının çözüm merkezi olan meclis çalışamaz ve sorunları çözemez hale geldi. Kimsenin milli menfaatler konusunda ne uzlaşmaya nede konuşmaya tahammülü yok.
Siyasi iktidar; ülkemizin sorunları yokmuş gibi yeni sorunlar çıkarmaya ve ülkede bulunan tek milletten bir sürü ekalliyetler(azınlıklar) çıkarmaya devam ediyor. Kürt açılımı yetmedi, adını beğenmediler demokratik açılım adı altında güneydoğuyu, Alevi açılımı diyerek Alevi kardeşlerimi, haksızlığa uğrayan(!) gurup olarak Romanları açılımın içine katıverdiler.
Dün Kürt kökenli kardeşlerimiz kendilerini ayrı hissederken, bu gün aleviler ve romanlar kendilerinin ayrı bir milletten olduklarını kabul etmeye başladılar.Yarın belki Şafi açılımı, maliki açılımı, Hanbeli açılımı, Akdeniz açılımı, Ege açılımı, Karadeniz açılımı, bilmem ne açılımı diye her yeri açıp saçacaklar.Birde bakacağız ki, ülkemiz öylesine açılmış ki millet diye bir kavram ortada kalmamış ve vatanın her parçası lime lime doğranmış(!?)
Milletimizin bütün zenginliklerini ayrışma nedeni olarak kullananlar asla iflah olmazlar, önce tarih sonra millet ve sonrada Mevla bunların hesabını bu insanlardan soracaktır. Bu samimiyet değil, samimiyetsizliktir. Bu açılım değil bölünmedir, parçalanmadır. Bu ülkenin ve ülke insanının bölünmesini zayıflamasını en çok kim ister?Elbette AB-ABD-İsrail ve Rusya ister,.İster ki, Ortadoğu’da güçsüz ve kimliksiz bir Türkiye, küçük bir Türkiye her seferinde önlerine çıkmasın, isterler ki mazlumların hamisi ve sahibi olmasın.
Samimiyet beyler samimiyet! İktidarı ile muhalefeti ile samimiyet.
Bizden söylemesi…
Mustafa Göktekin