Gönül İnsanı
Eskilerin tabiriyle “kalbî maraz”lardan olan kibir, haset ve hırs, tasavvuf inanışında, hedef tahtasına konulan ve “kötülüklerin anası” olarak nitelendirilen duygulardır. Kibirli insanlar, kendilerini başkalarından üstün görürler. Gururlanırlar, büyüklenirler, böbürlenirler ve bu hâlleriyle başkalarına zarar da verebilirler. Kibir, haset ve hırsının tutsağı olan insanlar, toplumda her hâlükârda problem teşkil ederler. Başkalarını çekemezler, kıskanırlar. Kötülüklere yönelirler. Kötü sözler söylerler, kötü işler yaparlar. Gönül mülkünü viraneye çeviren bu manevi virüslerden korunabilenler, mükemmelliğe ulaşabilen nadir insanlardır.
Kalbî marazlarından dolayı insanları ve toplumları felakete sürükleyen, kendileri rahat edemedikleri gibi topluma da huzur vermeyen zavallıların tarih boyunca anlatılagelen ibretamiz hikâyelerindeki mesajlar iyi anlaşılmalı, doğru yorumlanmalıdır. Mesela insanlık tarihinde ilk cinayet, kıskançlık yüzünden işlenmiştir. Hz. Adem’in oğlu Kabil, kardeşi Habil’i kıskandığı için öldürmüştür. Hz. Yusuf, kardeşleri tarafından kıskanıldığı için kuyuya atılmıştır. Felak suresinde yüce Rabb’imiz “haset ettiği zaman, haset edenin şerrinden kendisine sığınmamızı” emretmektedir. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifinde “Ateşin odunu yakıp yok ettiği gibi haset de sevapları yer, mahveder. Akıllı olan adam, hiçbir tadı olmayan, hiçbir yararı olmayan, büyük sıkıntılara sebep olabilecek haset hastalığından kendini kurtarır.” buyurmaktadır.
* * *
Gönül dünyasını bu manevi kirlerden arındırabilen, sevgi, barış, hoşgörü timsali insanlar, toplumun âdeta yıldızlarıdırlar. Haset duygusu mutlaka yenilmeli, “paylaşma” öğrenilmelidir. İyilikler, güzellikler, dostluklar paylaşılmalıdır. Hüzün, keder, ıstıraplar paylaşılmalıdır. Neşe, sevinç, mutluluklar paylaşılmalıdır. Paylaşma, sadece facebook sayfalarıyla sınırlı kalmamalıdır. Diğerkâmlık duygusu, gönül dünyamıza hâkim olmalıdır.
Dünyaya, olaylara ve insanlara bakış açısı da çok önemlidir. Gönül aynası temiz olanlar, baktıkları her nesnede güzellikler görebilirler. Hz. İsa ve havarileri, bir gün, Kudüs’ün kenar mahallelerinden geçerlerken yol kenarına atılmış, ölmüş, kokuşmuş bir köpek görmüşler. Arkadaşları, bakmaktan imtina ederek başlarını çevirmiş ve kokuyu duymamak için burunlarını tıkayarak hızlıca yürümüşler. Fakat Hz. İsa, leşe bakmış ve “Ne güzel dişleri var.” demiş. O, yürekleri kaldıran ufunetli manzarada bir güzellik yakalayabilmiş. Gönüllerini kibir, haset, kin, nefret, duygularının baskısından kurtarabilenler güzelliklerin; dikenlerin arasındaki güllerin farkına varabiliyor.
Değerli eğitimci, Sayın Hamit Berber Hoca’mın “Avcunuzdaki Kelebek” adlı eserle ilgili olarak hazırladığı sunumda, anlamlı mesajlar verilmekte ve şu hususlara değinilmektedir:
“Hayata olumlu bakarsanız, hayatınızın da olumlu yöne döndüğünü görürsünüz.
Düşünceleriniz eylemlerinize; eylemleriniz de kaderinize dönüşür. Olumlu düşünceniz, kaderinizi de olumluya çevirir. İnsan beyninde olumlu ve olumsuz düşünceler tam karşılıklı, zıt yerlerde durmaz. Yan yana ve aynı bölümde durur. Aralarında çok ince bir çizgi vardır. Hangisi daha çok yer kaplıyorsa ötekine daha az yer bırakır. Hoşgörünüz azsa tahammülsüzlüğünüz çoğalır; dostluğunuz azsa düşmanlığınız çoğalır. Siz, olumlu olanları çoğaltmaya çalışın. Hayat, sizin nereden baktığınıza bağlı olarak değişir. Sizin nasıl baktığınız belirleyicidir. Dışarıya bakıp hayatı çok kirli gören insanların büyük ihtimalle pencere camları kirlidir.”
* * *
Sevgiye, barışa, hoşgörüye, kardeşliğe, birlik ve beraberliğe toplum olarak her zamankinden çok ihtiyacımız var. Kalplerdeki kibir, haset, kin, nefret, duygularının ilacı, manevi virüslerin panzehri “sevgi”dir. El ele, gönül gönüle verelim, toplumumuzu “sevgi toplumu” hâline getirelim. “Gönül insanı” olalım. Birbirimize, tebessüm edelim. Selamlaşalım. Hep birlikte aydınlık günlere, güzel günlere, günlük güneşlik, güllük gülistanlık dönemlere yelken açalım. Yunus’un dediği gibi:
“Gelin tanış olalım / İşi kolay kılalım / Sevelim, sevilelim / Dünya kimseye kalmaz.”
YORUMLAR
Kibirli insanlar, kendilerini başkalarından üstün görürler. Gururlanırlar, büyüklenirler, böbürlenirler ve bu hâlleriyle başkalarına zarar da verebilirler. Kibir, haset ve hırsının tutsağı olan insanlar, toplumda her hâlükârda problem teşkil ederler. Başkalarını çekemezler, kıskanırlar. Kötülüklere yönelirler. Kötü sözler söylerler, kötü işler yaparlar. Gönül mülkünü viraneye çeviren bu manevi virüslerden korunabilenler, mükemmelliğe ulaşabilen nadir insanlardır.
ÇOK ANLAMLIYDI.
BAHSE KONU OLAN VİRÜSLERDEN MUTLAKA KORUNMALIYIZ.
YOKSA MAHFOLURUZ.
SELAMLAR.