Hiçbir göz görmezdi yaramı ve yaram hiç kanamazdı ...
Kalem batmalıydı kalbimin en "toplar"damarına ve öyle "atmalıydı" bundan sonra.. Ve ben toplamalıydım dağıttığım saçlarını.. Oysa saçlarını düşünüyorken ben, bir yandan daha çok batırmıştım ortalığı. Nasıl olacak bilmiyorum bu acı dinmeyecek başka türlü.. Ya ölmeliydim senin gözlerinde ya da yüreğinde dirilmeli... Ya da kara toprak olmalı sonum.. Evet evet kara toprak "ak"lardı beni .. Tozuna toprağına gitmeliydim bu düşüncelerin. Belki yaratıldığım materyalin ısısı yüreğimden daha sıcaktı , belki de bedenimden daha soğuk..Ya da bilmediğim bir madenin kimyasalına karışırdı kimyam kim bilir..
Ama en azından beni kabul etmeyeceğini biliyordum saf toprağın.. Bu atmosfere sığmıyorken , sığmayacaktım ana karaya bile... En nihayetinde hak ettiğim buydu gözler kurşun olunca..Ve sözlerim yargısız infazı yargılayınca , hakkım bu olacaktı en nihayetinde , gönül kusuruma bakmazdı o zaman ...Ama sözlerim acımayacaktı bana biliyordum..
Gönlüm, kusrunu anladın mı şimdi ? diri diri gömülecektim kurşun ağırlığında şu kalbin.. Görmeyen gözlerim görür olurdu, belki yeniden tutulurdun dudağımdaki sıcağa ; yeniden yaşamayı seçseydi yürek eğer...
12.04.2010
Mehmed Efendioğlu