10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3573
Okunma
Doğması, büyümesi, delirmesi hep bu mahallede oldu Abbas’ın...
O mahalleyi, mahalleli de onu çok iyi bilirdi. Yazın o kavurucu sıcaklarda palto giyer, üzerine de nereden bulmuşsa, bulmuş asker kemeri takardı.
Abbas hiç aç kalmazdı.Ya esnaf yada mahalleli Abbas’ı bulur karnını doyururdu. Evde güzel bir yemeği olan çocuk gönderir Abbas buldurulur, kapı önlerine gönderilen yemekle doyurulurdu.
O nu kim seviyor, kim sevmiyor, kim kızdırıyor hepsini bilirdi Abbas. Sevdiklerinin yanına gider, konuşmaz, işaret ve orta parmağını birleştirerek, dudağına götürürdü.
Bu "bir sigara ver " demekti.
Verilirdi sigarası.. Yaktığı sigarayı dudaklarını uzata uzata çeker üflerdi dumanı.
Aslında sigara içmesini de bilmezdi.
Akşam çöküp, hava kararınca kaybolurdu.Kimse nereye gittiğini, nerede yattığını bilmezdi.Ama her sabah gün ışıyınca Mine öğretmenin evininin karşı kaldırımına oturur, kollarını kenetler,boynunu büker beklerdi.
Mine öğretmen , kendisi gibi öğretmen olan eşiyle arabalarına binip gidinceye kadar arkalarından bakardı. Sonra günlük hayatına dönerdi. Bazen at gibi koşar, bazen bağıra bağıra ağlardı. Mahalleli alışmıştı yadırgamazdı hareketlerini...
Abbas ilk okulu Mine ile beraber okumuştu. Sonra okumamış daha doğrusu okutulmamıştı.
Yoksuldular. Babası çöplerden artık toplar, kazancıyla ne alına bilirse onu alabilirdi ancak...
Hani denir ya;
"Ne iş olsa yaparım".
Abbas’ta ne iş olsa yapmıştı askere gidinceye kadar.
Doğuda yaptı askerliğini.Terhisine bir ay kala babası öldü.Haber verilse miydi? Gerek görmedi mahalleli.
"Gelse ne yapacak ki " denildi.
Çok sürmedi anası da öldü onbeş gün arayla. Mahalleli yine gerek görmedi haber vermeyi. Gerekçe yine aynıydı.
" Gelse ne yapacak ki?"
Abbas terhis olup gelince evi boş buldu. Baba da ana da göçüp gitmişlerdi. Günlerce çıkmadı evden. Mahalleli yemek getirdi. Çoğunu yemedi.
Günler sonra çıktı dışarı.Ona işler verdiler. Abbas eski Abbas değildi. Çalışırken birden işi bırakıyor, koşuyor,insanları kolundan başından tutup yere yatırıyor,
" Yat, yat. Pusuya düştük.Mermi yağıyor" diye bağırıyordu.
Sonraları işte vermez oldular Abbas’a.
Mine ilk okul, lise, üniversite derken öğretmen olmuştu.Araya hatırlı kişiler girmiş, ilk okulu okuduğu okula öğretmen olarak atanmıştı.O ilk okul arkadaşını unutmamıştı.
Sabah okula giderken Abbas’ı görür ona gülümser el sallardı.
Bir gün yine Mine öğretmen sabah evden çıkınca karşıda bekleyen Abbas’ın yanına gitti.Sevgiyle gözlerine baktı. Elini tuttu. Elindeki yarısı yenmiş bisküvi paketini ona verdi. Abbas’ın saçını okşamasına da ses çıkarmadı.
Mine üniversite de tanışmıştı şimdi ki eşiyle. Düğün günü gelmiş konvoy oluşturacak araçlar sokakları doldurmuştu.
Birden göğü tutan alevlerle mahalleyi bir telaş sardı. Abbas’ın evi yanıyordu. İtfaiye konvoy için park etmiş araçlardan yanan eve ulaşamadı. Zaten derme çatma olan ev tamamen yandı.
Abbas’ı alıp götürdüler.Evi Abbas’ın yaktığı belli idi. Akli dengesi yerinde olmadığından ceza vermediler. Hastaneye yatırıp bir süre sonra taburcu ettiler.
Abbas yine Mine öğretmenin kapısını bekler oldu.Bir gün Mine öğretmenle eşi araçlarına binmiş okula giderken Abbas kendini atıverdi araçlarının önüne. Yapılan firen Abbas’ın ezilmesini engelleyememişti.
Abbas ölmüştü. Üzeri arandı. Bir gazete kağıdına sarılmış bir tek tel saç ve yarısı yenmiş bisküvi paketi çıktı üstünden.
Cenazesi kaldırılırken uzaktan taaa uzaktan bir türkü sesi geliyordu.
SAÇLARINDAN BİR TEL ALDIM HABERİN VAR MI ?
YAR YAR HABERİN VAR MI?
BEN GÖNLÜMÜ SANA VERDİM.
YAR YAR HABERİN VAR MI?
GÖZDEN UZAK, DİLDEN IRAK
BEN SENİ SEVMİŞİM EYVAHHH.
HABERİN VAR MI?