- 2086 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
KUŞADASI ve Mukaddes Meryem ana kilisesi
KUŞADASI ve
Mukaddes Meryem ana kilisesi
2009-cu yılın mayıs ayı. Kuşadası “ Türkin” otelde “Şiirimindili” sitesinin düzenlediği edebiyat ve şiir etkinliğine katılmıştım.Yine eski ve doğma arkadaşlarımla birlikteydim. Bahar Kuşadasında o kadar güzeldi ki, sanki cennetin bir köşesindeydim. Deniz mas-mavi güzelliği ile gözlerimi dinlendiriyordu. Kuşadasından Yunan adalarını görmek mümkündü. Deniz kenarı sahil bağında Kuşadasının sembolü gibi Kuşlardan yapılmış bir heykelin yanında resim çekilmek buralardan Azerbaycana hatıra götürmek demekti. Söylendiğine göre burası turistlerin en çok geldiği adadır. Yosun kokusunu çiğerlerime çekerek sahille yürüyerken Kuşadasının keyfini çıkarıyordum. Güneşli bir hava vardı, yakındakı dükkanlara girmeği de ihmal etmedim. Buradan kardeşime ve kendime bir kaç giyisi aldım.
Kuşadasındakı kadar doğa güzelliğine hiç yerde rastlamamıştım ve yahud da burdakı güzellik bir başkaydı. Ana tabiat sanki bu toprağa çok sehavetli davranmış bütün güzellikleri buraya bahşiş etmişdi. Taş duvarların üzerindeki çiçeklikten nazlı-nazlı sallanan çiçekler, sarmaşıklar renkarenkti. Pencereleri Ege denizine açılan kaç muhteşem otel vardı, hepsi bir birinden farklı mimarı ile dikilmiş, sokakların çoğusu taş kaldırımdan ibaretdi. Ben Kuşadasını bu kadar güzel olduğunu tahmin etmemişdim. Sakin bir ada, sahilboyunda yerleşen turistik bir il bu kadarmı şirin olmalıydı? Baharın ruhu okşayan ılık havasındanmı yahud etrafdakı bu kadar göz dinlendiren doğa güzelliğindenmi etkilenmiştim bilemiyorum ,ama bana bir daha gezmek için nereye gideceğimi sorsaydılar düşünmeden Kuşadasına derdim… Deniz de bir başka güzeldi, bakmaktan doyamıyordum. Sanki deniz deniz büyüklükte firuze taşıydı.
Oteldeki etkinlikden sonra herkes serbest dolaşıp gezebilirdi. Öğlen saatlerinde şiir paylaşımı ve muzik dinleme vardı. Ozan Fikri Bulanıkla burda tanıştık, bana imzalı kitapını bağışladı. Sevgili arkadaşlarım Hava Köseoğlu ve Şerife Çınar şiir söylemek için şairleri şiirlerinden kitalar okuyarak mikrofona davet ediyordu ve her kese kuşadasını hatırlatacak hatıra hediyesi takdim ediyordular.Bir birini tanımayan şairler yakından tanışıyor bir-birilerine kitaplarını hediye ediyordular. Ben de burada çok kitap aldım.bazılarını da özellikle imzalatarak Vakif Aslan için aldım.
Akşam yemeği saatlerinden sonra TRT program yapımcısı ,sanatçı Tuncay Yalın beyefendinin mini konseri bizi çok eğlendirdi. Dans edenlerin yüzünde tebessüm vardı, herkes gönlünce eğleniyordu. En çok da eğlenen benim Muzaffer abimdi.
Murat Duman hoca, güzel türküleriyle yüregimizi coşturdu. Gerek tüm etkinliğimiz boyunca çektiği resimlerle ve gerekse sazı, sözü ile halk türkülerimizden örnekler sunan değerli dost , araştırmacı yazar ve her ne kadar mütevazılık göstererek kendisine ozan denilmesini istemese de çok değerli ozanımız sn Fikri Bulanık bey benim ricamla “Etek sarı “türküsünü okudu ve ben çok mutlu oldum.
Etkinliğimizin 3 günü çabuk geçti, otelden ayrıldığımız gün katılanlara küçük çam ağacı fidanları hediye ettiler. Doğrusu Kuşadasından hiç ayrılasım gelmiyordu. Sanki beni tılsımlamıştı bu ada.
Görüşmek üzere diyerek arkadaşlarımdan ayrılıp yola düzeldik. Arabamız Opel Kombo çok rahatdı.Bursaya doğru yol aldık.Yolboyu güzel tabiatı seyrettikce düşünüyordum ki, Allah bu toprakları değer verdiği türk milletine,müslümanlara boşuna vermemiştir. Dünyanın en verimli toprakları,en yeşil vadileri, bol sulu ırmakları bu topraklardadır ki, her addımda belli oluyor. Köylerin tezek kokusu bile doğmalık uyandırır içimde. Düşünüyorum ki, ben çok şanslıyım, Türkiye adında büyük ve kudretli bir devletin kaç memleketini gezmişim, Anadolu topraklarından tutmuş, en uzak köylerine kadar Erzurum, Erzincan,Kars,Kayseri,Akşehir, Konya...hangi birisini söyleyim ki? Istanbuldan başlayan bu yolçuluğum taa İzmire, İzmirden Bursaya, Adanaya,Maraşa kadar devam ediyor. Çukurovanın kurak düzlerini, Akdenizin sahillerini,Bursanın Uludağını, Ege denizinin yosun kokusunu, İzmirin çamurlu yağışını,Kuşadasının çiçek bahçelerini o kadar sevdim ki, biri birinden ayrı tutamadım, bütünlükde Türkiye dedim sevdim, bana kucak açan insanlara kardeş dedim sarıldım. Budur iki devlet aynı millet olmağın mutluluğunu derk etmek.Derk ettikcede feharet duymak.
Yol arkadaşlarım seni bir yere götürmek istiyoruz dediklerinde çok sevindim, çünki yeni bir yer görmek tanımak benim için çok heyecanvericiydi. Mukaddes Meryem Ana kilisesinin bu torpaklarda olduğunu duymamıştım.
Selçuk, Ege Bölgesinin batısında, İzmir-Aydın karayolunun 73.km yer almaktadır. Denize ve pırıl pırıl kumsala sahip Pamucak plajına uzaklığı 9 km’dir. Antik Çağ yazarlarına göre Efes, Smyrna gibi M.Ö. 3000 yıllarında kurulmuştur.
Meryem Ana Evi : Bülbül Dağı üzerinde Hıristiyanlığın kutsal anası Hz. Meryem’in Evi bulunmaktadır.
Arabamız bu istikamete doğru ireliliyordu. Yolda bana bir antik şehir gösterdiler,antik şehirin antik tyatrosu sanki beni eramızdan çok öncelere götürdü, çok eski olduğuna bakmayarak çok etkileyici idi. Bizden çok- çok önce yaşayan insanların kültürleri, onlardan kalan bu taş kalıkları ne kadar zaman ireli gittiğimizi söylüyordu. Burası Yediuyuyanlar imiş,burası hakta fazla malumatım yoktur. Ben sadece yolda gördüklerimi yazdım.
Ondan sonra hayli yol gittik, bu yolculuk beni hiç yormadı. Çünki etraf o kadar doğal güzelliklerle doluyduki, bazan kendimi Cennetde geziyor gibi hiss ediyordum. Nihayet çok büyük, nerdeyse 20 mert uzunluğunda bir heykele vardık. Bu Meryem Ananın heykeliydi. Daha kiliseye çok vardı ama oraya götürecek yolun üzerine dikilmişti bu heykel. En uzun boylu adam bu heykelin karşısında piliç gibi görünürdü.
Meryem Ana kilisesinin bu kadar kalabalık olacağınıda tahmin etmemiştim. Dünyanın her yerinden turistler vardı. Japonundan tutmuş, almanına gibi. Bahçeye dahil olduğumuzda buranın kutsal olduğunu hemen hiss ettim, büyülenmiş gibiydim. Gözlerim yeşilden başka renk görmüyordu, serin bir hava, havada çiçek kokusu, ot kokusu, dağların kokusu var. hangi tarafa bakacağımı şaşırıyorum. Yine de burada resim çekiliyorum. Yoksa sonra hayelmi gördüm diye kendimi inandıramazdım. Zann ediyorumki, burada el değmemiş nadide güzellikler saklanıyor.
(devami var)
YORUMLAR
Maşallah ne güzel anlatmışsınız yaşadıklarınızı.Kuşadası'na bende gitmiştim.Akşam güneş batarken daha bi harika olur oralar.Otur şiir gibi yaz o güzelliği.Meryem Ana'nın evine de gitmiştim.Hristiyanlar ziyaretleri sonucu ''hacı '' olduklarından kalabalıktır oralar.Tabi yazın çok daha yoğundur.Tekrar teşekkürler menden selamlar...