- 1650 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
BAĞDAT CADDESİ"NE YOL DÜŞERSE ?
Namus görünmez bir cevherdir; çok kere ona sahip olmayanlar sahipmiş gibi görünürler. Shakespeare...
Bir şeyler var olmalı ve olması gerektiği gibi idame ettirilmeli insan hayatında. Ve yine anlamlı ve aydınlıtıcı olarak yansımalı hayata daima. Akıp giden bu fani alem rüyasında yaşayıp giderken,ötede ayık ve baki bir yaşam kazanmak için prensipler edinmeli insan mutlaka.
Günlük hayat içinde ne kadar ilginç ve çok dikkat çekici kareler resmediyoruz görsel hafızamızın her hangi köşesinde bir yerlere. Tıpkı bir film şeridi gibi evirip çevirip-tekrar tekrar baştan alıp seyrediyoruz bu filmi daha sonra. Günlerce,belki aylarca hatırımız da diri tuyoruz bu sahneleri. Görsellik kimileri için hayatın ta kendisi,kimileri içinse sıradan, aldatıcı ve öylesi.
Ve klişeleşmiş sözlerimiz var tabii ki. "Güzele bakmak sevaptır?!" demek mesela. Ve ya,"üç günlük dünya işte,yaşamayıpta ne yapacağım sanki,bir dahamı geleceğim bu dünya ya", dediğimiz aldatmaca sözlerimiz gibi.
"Bakmakmıdır doğru olan,görmek mi yoksa?" Baktığında gördüğün şey ne peki? Önemli olan işte burası.
Yer Kadıköy bağdat caddesi. Bu caddeyi bilmeyen ve merak etmeyen insan yoktur sanıyorum. Bu cadde öyle bir yerki,burada insanın karşısına her han, her köşe başında bir illet,bir musibet ve bir cinayet çımkası sıradan ve olası. Acı ama gerçek olan bu.
Zengin çocukların kirli gururları,yoksul kesimin kaldırımlara dökülen hayalleri ve insanı iffet süzgecinden geçiren süslü kadınları.
Arabaların en işlek olduğu yer ve tam köşe başından dikilen bir kadın var. Açık yerleri kapalı yerlerinden çok çok daha fazla. Ona göre bu çok normal bir durum ama, başkalarına görede öylemi aca ba? Olmasa gerek ki, bütün erkekler çevirmiş kafasını çokta güzel olmayan ve sıradan görünen bu kadına bakıyorlar pür dikkat bir halde hemde. İlginç olanda bu ya, bizde öyle. Ama bir farkla!.. Biz kadına değil, "erkeklerin bu kadına neden böyle baktığına" bakıyoruz hayretle. Fark işte burada.
Bu suçmudur peki? Yoksa değil mi? Suç değilse eğer insanda uyanan bu sorgu niye?
Veya kim suçlu diye soralım en doğrusu?. Gözünü haramdan sakınmayan erkek mi,yoksa örtüsünü üzerine almadan topuklarını vura vura sokaklarda salınan, kadın mı? Genelleme hiç uymadı öğle değil mi? Ne de olsa suç ortak payda.
Mü’min erkeklere de ki; gözlerini (haramdan) saklasınlar ve ırzlarını korusunlar, bu kendileri hesabına en temiz yoldur. Hiç süphesiz, Allah yaptıklarını iç yüzü ile bilendir.
Mü’min kadinlara da de ki, (onlar da) gözlerini (haramdan) sakinsinlar irzlarini korusunlar. Kendiliginden belirenin disinda ziynetlerini açiga vurmasinlar. Baslarini gögüslerini kapayacak sekilde örtsünler. Güzelliklerini kocalarindan ve birinci sınıf akrabaları dışında kimselere göstermesinler.Sakli güzelliklerini ortaya çikaracak sekilde sesli adimlar atarak yürümesinler.Nur suresi.
Ayet ile sabittir. Ve hiç bir Allah kulu çıkıp buna itiraz etmeye güç yetiremeyecektir. (Gayrı müslimler) dışında.
Evet; şöyle genel bir bakış açısı ile ele alınca konuyu"başkasına neden baktın" bahanesiyle evliklerin dahi boşanmayla sonuçlandığını görebiliyoruz toplum içinde. İnsanlar arasındaki bu güvensizlik öyle bir hat safaya çıkmışki, akşam erkek eve gelince elbisesini didik didik arayan kadınların sayılarının hiçte azımsanacak bir sayıda olmadığını hepimiz biliyoruz yine.
İş yalnız bununla kalmış olsa iyi. Bir de fuhuş içine sürüklenip yolunu tümüyle kaybeden insanlarımız var. Elbetteki bu insanlar durduk yere o bataklığa sürüklenmiyorlar. İnsanlık Allahın takdiri ile nasıl bir kadın ve bir erketen yaratılıp dünya hayatına atılmış ise,fuhuş ve benzeri çirkinliklrde yine aynı şekilde, bu iki varlık ile meydana çıkıp hüküm sürmüştür yer yüzünde.
Kaldırımlarda ve ıssız sokaklarda kırmızı topuklar ardına düşen sefil akıl,hangi vicdanın vicdansızıdır! Kadınları zayıf bilip sermaye sektöründe ahlaksızca kullanan şerefi yitikler,hangi şeytanın ayak kiridirler? Şeytanada haksızlık etmiş oluyoruz aslında çünkü,şeytanıda ürküten, şeytan sıfatlı insanların şerri bu!..
Ne yazık ki; günümüzde Allaha karşı daha o kadar çok saygısızlık ve çirkinlikler yapılıyorki, belki melekler"seni yer yuta kul" diye niyaz etmektedirler her saniye. Buna rağmen yinede Allah, kendi mülkünde emrine itaat etmeyen bu insanlara Rahman sıfatı ile mühlet vermekte ve tevbe kapısını açık tutmaktadır daima.
Bu tür olaylar ve bu çirkin arzulu insalarda ahlak emaresi aramak beyhude. Onlar, kendi ateşinin odununu kendi taşıyan kul sınıfındadırlar.
Namusun sınıfı olur mu peki? Elbetteki olmaz. Namus kadın içinde erkek içinde aynıdır. Burada önemli olan, farkında olmamız gereken gerçeklerin farkında olmaktır.
Evinden sokağa çıkan kadın kim için ve ne amaçla süslenip çıkar? Gayesi kendi için mi güzel olmaktır yoksa amacı, birilerine mi güzel görünmektir?
Bakanmı suçludur, baktıranmı peki?
Sosyal hayatta evini geçindirmek amacıyla çalışan adam, neden gözlerini başka kadınlara dikme gereği duyar? Evdeki kadın mı suçludur,yoksa çirkin nefsine köle olup gözünü dışarı kaydıran erkek mi?
Sonuç olarak her ne olursa olsun, "bakan suçludur fakat,baktıran misliyle suçlu."
Birde şu gerçek varki, İnsan ister açık olsun ister kapalı,ister mü"min olsun, ister kafir hiç farketmiyor. Gerçek olan ve olması gereken tek şey, her insanda olması gereken bir adab ve edeb sahibi olma gerçeğidir.
"Allah"tan korkmuyorsan,kuldan utan bari" demek misali...
Yinede insan soruyor şte,insanlar normal dışı birbirine"anormal "bir şekilde niye bakar ki ?
........
YORUMLAR
BEN DİYORUMKİ,,KOVANI ARI,KADINI ERİ DEĞİL,EDEBİ ARI, KORUR,KADIN EVDE EŞİNE SÜSLENMELİ,,BİZDE TAM TERSİ,KADIN DIŞARI ÇIKARKEN SÜSLENİYO,EDEP HERKEZ İÇİN EDEPTİR..DIŞARDA KİME SÜSLÜ GÖRÜNÜYORSUN. ÇOK ÇOK SEVDİM BU YAZIYI,GÜZEL DOĞRU BİR YAZI,SİZİ TEBRİK EDERİM.
Sami ASLAN tarafından 9/28/2011 12:20:36 PM zamanında düzenlenmiştir.
caddeler yerler önemli değildir.......kişi kendi iç dünyasını sergiler....açıklık kapalılık kişinin tercihidir.... teşhircilik hep zayıf kişilerde görülür...açılıp şaçılmak tatsızlığa davetiye çıkarır..... buda yapanın gündemde kalma beğenilme iç güdüsüdür diyorum..... kalemi biliyoruz oda olanı bizlerle paylaştı... samimi biri...kutluyorum... çok hoştu....saygılar
doğru söylüyosunuz hemde klesinlikle...
lakin,
gerçek olan ve bize gaib olan gerçek şu... bunun farkında değiliz sanırım...kim günahkar kim değil....bilmek gibi bir lüksümüz yok maalesef...
parmak bastığımız nokta işte burası...ama parmağa bakarak görmek değil,parmağın gösterdiği yere bakarak görmek lazım tabiiki....biz ifade ettiğiniz gibi yaşayalım yaşamasına ama," günahkarmıyız değilmiyiz" gibi kehanetlerden uzak durarak yaşayalım....
çünkü, ona karar verecek olan yüce kudret yalnızca, Allahtır....
saygılarımla....
Mehtap S.Hümeyragül DALLI tarafından 4/29/2010 1:49:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
Zinaya, fuhuşa, her türlü ahlâksızlığa sonuna kadar hayır, fakat bu konuda bir semtin ele alınıp, kötülüklerin merkezi gibi gösterilmesine ya da kapalı giyinmeyen herkesin ahlâksız, günahkâr olarak lânse edilmesine de sonuna kadar hayır ! Kimsenin kendinde böyle bir hak görmesi kabul edilemez !
Fikret TEZAL tarafından 4/29/2010 1:31:00 PM zamanında düzenlenmiştir.
sayın Tezal;
şunu defahatle ve hep üstüne basa basa, altını çize çize ifade ettim ve yine aynı şeyi söylüyorum..
haytımda hiç kimseye önyargılı olarak ve tepeden bakmadım ve bakmam da. benim için sıradan ve öylersi bir şeyde olmaz asla. ama şu varki baktığım, konuştuğum, gezdiğim,gördüğüm ve zaman ayırdığım her an benim için özeldir ve evet kutsaldır...
onun içinki düşüncemde sıradanlık asla yoktur.
aklımı mutlaka yukarılarda değil, daima önümde görürüm ve öylede olması gerekmektedir.
çünklü,karşımdakinin niyetini tam manasıyla asla bilemem ve onun için her şeyden önce,kendi niyetime bakarım. yanıbaşımdam bir beyefendi geçerken adımlarımı biraz daha ağırlaştırırım ve o adamla yarışamamam gerektiğni düşünüürm.
yani herkesin hayatı ve yaşam tarzı kendi düşüncesi,kendi aklı ve iradesi ile yönetilir.
Bağdat caddesini hedef almışsınız diyorsunuz bana. bende derim ki, arkadaşlar burada Bağdat caddesi değilde,bir Maslak bir Etiler,bir Beyoğlu veya İstanbul ve hatta Türkiye"mizin her hangi bir köşesi olsaydı durum değişecekmiydi.
namusları erkeğin kara kalemiyle imzalanmış ve karanlık aynalrda yıtılan simalrında zina dikişiyle dikilmiş o kadınların varlığını kim yok sayar ve emannını hangi dil söylemezde ve hangi yürek hissetmez bana söylermisiniz.
sitemizde namus ve kadın hakkında bir çok yazı okudum ve her daim yorumsuz kaldım hep. belki üslubuma ters düştü belki yüreğim dayanamdı buna ama, sonuçta gerçek olan şu var ki,namus kadında kirlenince ayak altındasın, erkekte kirlenince bir hamam tasındasın... bumudur adalet peki.
şu ülkede onbinlerce kadın fuhuş sektöründe para karşılığı harcanıyor ve bir çok zamanda faili meçhule kurban gidiyor.bana hayır diyebilirmisniz.
yazımda genel anlamda konuya değindim ve erkek kadın ayrımı yapmadan sorguladım. ve yine soruyorum "neden kadınlar sektörü varda ,erkek sektörü"diye bir çirkinlik asla görmemiş bu dünya.
erkek güçlü olduğu için mi, yoksa kadın insan sınıfında görülmediği için mi...gündüzlerini kaybetmiş ve bir köprü altında namusu erkek tarafından kirletilmiş ve belki şu an dahi son kurban olarak hayatına veda eden nice bayanlar var istanbul Türkiye ve dünya genelinde...
Sayın Babaoğlu"nun ifade ettiği gibi, bu gün çıkın Fatih İsmail ağa sokağına, orada dahi aynı manzarayı görebilirsiniz ve hatta birde üstüne, bu bölgelerde çarşaf altından yani,örtü kullanılarak ticaret yapan insanları elinizle koymuş gibi bulabilirsiniz...
ve Sayın Tatlıtürk"ün belirttiği gibi, "bu yazının neresini didiklesem de bir hatasını bulup yazanı perişan etsem"
ifadesi oldukça birilerinin kafasında,biz asla aynı çizgide yol alıyoruz dememizde mümkün değil aynı zamnda.
bu dert çok derin ve çok ızdıraplı bir gerçeğimizdir bizim. ve bu dert yüznden nice evlilikler yıkılır, nice kadınlar eşlerini bırakıp kaçar,aldatmalar kirlenmeler ve daha neler neler ve edebimin yazmaya güç yetirmediği gerçekler ...
Handan hanım,Aysel hanım, ve güzel anısını tebessüm ederek okuduğum sayın Nurcan hanıma şükranlarımı sunuyorum....
son bir dipnot...asla bir kesimi hedef almış değilim ve yalnızca orada yaşanılan bir olay olduğu için Bağdat caddesi olarak ifade edilmiştir...
geceleri gündüz,gündüzleri gecelerde yaşayan o kadınların hayatlarını,köpeklerin pençelerinde sürüyen ve sırf zevkleri uğruna namuslarını kilitli kapılar arkasına mahkum eden bu zihniyeti,bu alemi yaratan ve emir yasaklarıyla hükmünü bidiren yüce Allaha havale ediyorum...
vay haline Allahın unuttuğu o zavallı yaratıkların...ne dünyada bir huzur ve ne de ahirette bir kurtuluş var onlar için....
saygılarımla....
Mehtap S.Hümeyragül DALLI tarafından 4/29/2010 12:49:57 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aslında dikkatle incelendiğinde, maalesef İstanbul un birçok bölgesi bu konuda Bağdat Caddesi ile yarışır duruma gelmiştir. Bakmayın siz birilerinin Fatih, Çarşamba, Üsküdar “gericilerin” merkezi olmuştur şeklindeki imalı söylemlerine.
Her ne kadar 20 yıldır Anadolu yakasında yaşamaktaysam da çocukluğum, gençliğimin geçtiği ve hâlihazırda anne-babamın, kardeşlerimin ve birçok yakın akrabamın ikamet ettiği Fatih semtine sık, sık gitmekteyim. Gördüğüm manzara aslında Demokrasi için hoş bir manzara teşkil etse de, ölçünün kaçtığı durumlara şaşırıyor, hayıflanıyor ve kızıyorum.
Karışıklığı şöyle izah edeyim; bazı hanımlar dekolte de maşallah Bağdat caddesini aratmıyorlar, hemen yanlarında kara çarşafı tercih edenler ve onlarında yanında tesettürü “feşin tv” den takip edip uygulayanlar ve ortalama giyinen yurdum kadını.
Sakın ha kimsenin kıyafetine müdahale anlamında anlaşılmasın bu sözlerim. Tercihlerdeki abartının açık olsun kapalı olsun ortalama giyinen Türk kadını imajına zarar verdiği kanaatindeyim.
Dekoltede abiye kıyafetlerin gündelik kıyafetmiş gibi kullanıldığı nerdeyse bir sınır tanımama, Tesettürde ise tabiri caizse “altı tophane, üstü şişhane” bir renk cümbüşü, sonradan görmelik kokan bir abartı.
Aslında benim burada bir erkek olarak her iki şekilde giyinmeyi tercih eden bayanlara bir şey söylemek haddim değil. Lakin kendi adıma “saygınlık” denen kavramı bir kefeye koyup, onları diğer kefeye koyduğumda terazinin ibresinde bir oynama olmadığını görünce üzülüyorum sadece, hem de çok
Saygılar, selamlar
Yazın tek kelimeyle mükemmeldi arkadaşım.
Bağdat caddesini asla merak etmedim belki de İstanbul'u sevmediğim için bilemiyorum. Bir keresinde eşim götürmüştü İstanbul'a gittiğimiz zaman zoraki ve sevmemekte ne kadar haklı olduğumu görmüştüm. :))
Bakmak konusunu açınca vaktini almayacaksam küçük bir anımı anlatmak istiyorum. :)) Gülümsüyorum çünkü aklıma geldikçe sinirden gülüyorum.
Ankara Keçiören'de bir yere gidiyorum yürümek istedim ve yürüdüm. Gideceğim yerin mesafesi de epey var. Ama benim için dert değil yürümeyi severim zira.. Neyse epey bir yol gittikten sonra üç tane delikanlı takılmışlar bir kızın peşine. kız diz üstü etek giymiş ve hakikaten de güzel bir kızcağız. baktım o yanındakileri uzaklaştırmak için uğraştıkça delikanlılar daha bir sarkıyor kıza. Ben de sazan dayanamadım ve yanlarına gittim; "Utanmıyor musunuz, sizin ananız bacınız yok mu?" tarzı konuşmalar yapıyorum. O sırada henüz on dokuz yaşındayım ve en deli dolu çağlarım. Delikanlılardan biri sana ne be deyip üstüme gelmeye başlayınca sen misin gelen kafasına çantamı geçirdim tekmeliyorum. Oğlancağız belki de bayanım diye el kaldırmıyor veya benden böyle bir hareket beklemediği için fırsat bulamadı. Arkadaşları şaşkın. o sırada hanım kızımız demesin mi " Sana ne be ben istiyorum peşimden gelmelerini" başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Ne yapacağımı bilemez bir halde gideceğim yolu unutup eve geri döndüm. Meğer az önceki olaylar sadece kızın nazlanmasıymış ve ben yanlış anlamışım.
Yani arkadaşım maalesef ki bazı kızlar da bakılmasını kendileri özellikle istiyorlar. O zaman erkeklere de fazla suç bulmamak gerek sanırım.
Allah kimseyi şaşırtmasın ve doğru yoldan ayırmasın...
Sevgilerimle....
Nurcan
Çirkinliliği Önceliği öncelikle Sayın Tezal'ın dediği gibi sokak yerine kafalarda aramalıyız.
Daha yapılmadan çıplaklar otelinde yer tutmaya çabalayan ya da buraya da yapılsın diye yalvaran insanlardan, artık ensest ilişkileri dahi mübah sayan kafalardan güzellik beklenemez.
Ölçü şart ama kaçmış.
Tez, antitez ve sentez. Düşünce evriminin formilü diyebiliriz.
Şu an İslama karşı duyulan korku ile antitez aranıp (Kapitalizm) uygulamaya kondu.Bundan yeni bir durum yani sentez oluşacaktır.Bu sentez, bu günkü yanlışlıkları bertaraf eden daha yaşanılır bir ortam getirecek. Bu süreçler uzun sürsede kapitalizm krizler geçirdiği için bu yakın gibi görünmektedir.
İşte bu yani süreçte daha güzel şeyler olacaktır.
Çok güzel bir yazı okudum.
10 Numara verdim.
Yorumları da okudum.
Herkesin haklı olduğu bir taraf olabilir.Fakat" bu yazının neresini didiklesem de bir hatasını bulup yazanı prişan etsem" kafası da hoş değil.
Yazının şeklinden önemlidir içeriği. Yazıda katılmadığın bir yer o yazıyı kötü kılmaz. O kısmı belirtir diğerine yorum yaparsın. O nedenle Sayın Tezal'ın menfi tenkidini anlamsız ve eksik buldum.
Handan Aksümer de çıplaklığın sorumluluğunda erkeklere pay çıkmış. Kısmen haklı. Harama bakmak ve pirim vermek günahtır. Fakat çıplak gezen olmasa bakan da olmayacak, değil mi? Yani beyanların men edebileceği bir şey.Hiç bir erkek bakmasa da, pirim de vermese; kadın çok aşırı giyinmeyi yada soyunukluğu tercih ediyorsa bir şey değişmez. Ortalık yine ilkel kavimler gibi çıplaklarla dolar.
Kutlarım.
Niyet de yazı da güzeldi. Göreceğiz... Neyi mi?
"Kendi düşen ağlar mı, ağlamaz mı?"
Baki selam.
Burada Bağdat Caddesi isminin kullanılması ve adeta hedef gösterilmesi son derece yanlıştır. Yıllarca dolaştım o sokaklarda bir emlâkçı olarak. Rahatsızlık duyduğum tek şey özellikle yaya kaldırımlarındaki köpek pislikleri idi. Hiç de öyle açık giyinen insanlar dikkatimi çekmedi. Orası çıplaklar kampı falan değil. Fuhuş yuvası hiç değil. Ülke genelinde ne varsa orada da var o kadar. Zina tüm kadın ve kızların kapalı giyindiği yerlerde olmaz ya da olmuyor gibi yanlış bir inanca mı sahipsiniz ? Bu konuda yanıldığınızdan şüpheniz olmasın. Ahlâk ve namus giyimde değil kalp ve vicdanlardadır ancak. Bu ülkede zina var, fuhuş var, ahlâksızlık var elbet. Fakat asla tek bölgede ya da sadece kapalı giyinmeyen insanlara özgü falan değil. Bizzat şahit olduğum olayları burada size anlatsam şaşırıp kalırsınız.
Fikret TEZAL tarafından 4/29/2010 7:57:36 AM zamanında düzenlenmiştir.
Mehtap Hanımcığım güzel bir konuya değinmişsiniz. Ben de neredeyse soyunuk gezecek kadar rahat giyinen hanımların bu tarzını beğenmiyorum. Bir ölçüsü olmalı bunun en azından çok çok açık her bir yanı meydanda olmamalı. Şimdi önümüz yaz mevsimi Ankara'da deniz yok, hadi sahil kenarı neyse, siz buraları görün otobüste göbekleri tamamen açık ve çok çirkin... Eğildikleri zaman hem önden hem arkadan frikik veren. Sonra da ne var niye bakıyorsunuz diye erkeklere çatan bir sürü teşhirci insanlar var. Ben kapalı değilim ama giydiğime çok dikkat ederim. Çok fazla dekoltenin bayana yakışmadığını düşünüyorum. Ve kadının vücudu bir obje olarak o kadar çok kullanılıyor ki reklamlarda, araba reklamı oluyor üstünde açık bir manken hatta bir ara gazetelerde trafik kazası geçirmiş kanlar içindeki bayanın açılmış bacağını özellikle çeken fotoğrafçılar çok kınanmıştı. Çünkü kadıncağız zaten perişan belki de bir kaç saat sonra yaşamdan silinecek bari sırf yüzünü çeksinler ama insan üzülmüyor değil.... Bayan olarak ben de bayanların bu şekilde kullanılmasına da karşıyım.
Herşeyin bir ölçüsü mutlaka olmalı... Teşekkür ederim güzel yazınız için. Sevgilerimle....
Gözleri haramdan sakınmak hakkındaki ayeti kerimeyi hatırlatmanız, güzel bir uyarıcı niteliğinde.Aşırı dekolte giyinip kendine baktıranda mı suç, haram helal gözetmeyip, her gördüğüne bakan mı suçlu?Burada iki kesim de hatalı!
İslamdan tamamen kopuk yaşayışlar, beraberinde gelen , fuhşa sürüklenen gençlik.
Yazınız bu anlamda manidar, tebriklerimle.