NASIL GEÇTİ GÜNÜN?
Nasıl Geçti Günün?
-Sıkıcı, bohem ,palavratik, nevrotik şizofren bir tat da, absürt bir boşlukta, sevgiliye uzak bir grilikte ,çaresizlik amennasında, bu da geçer mi halsizliğinde, boşluğun çukurunda .
Daha da diyecektim de seni kasmayayım deyu durdum.
Evet bana yakıştıramadığın görmediğin için bana konduramadığın o kadar seninle ilişkili çaresiz hallerim var ki!
Boşalmışım bir kaldırıma düşen sarı sokak lambasının direkle gölgelenmiş izine ;o bile nedir bu böyle demiş.
-Beni aşar bu yük!
-Git güneşe düşür gölgeli dertlerini diye söylenmiş.
Güneşin yakıcılığına dökmüşüm yüzümü.
O da:
-Nedir bu demiş beni aşar bir vehamette!
Kime dertleniyorsan kimi dert ediyorsan ona dök kendini!
Ben de sana geldim.
Tüm suskunluğumla.
Teşekkür edebildim ancak onun da bana lütfettiği; iyi edebiyat yapıyorsun acımtırak his eşleşleşmesine.
Kendimizden arındıralım diye başka bir sorun mu var temennisini soradurduk onunla kendimize.
Sonuç vahim olsa da gözlerimizi kapatıp başka da aradık.
Sorun benim, sorun; sorular.
Sorular, her gözlerimi umutla maviyi aramak için diktiğim de gözümü göğe karşılaştığım grilik.
Bir ışık hüzmesi aramakla geçiyor ömrüm.
Ve nedir nereye gidiyorumdan sıkıldım.
Herkes gibi gri gökyüzünü mavi gibi görmeliyim.
Ayaklarım yok ,gözlerim ama, kolumun tekini makinetül hayat aldı ;
diğer tekiyle azgın bir okyanusta yüzmeye çalışıyorum.
Orman orda biliyorum,
ama ben nerdeyim?
Döke döke denizlerimi doldurdum.
Üstünden artık ağır vesaitler geçiyor giriş ve çıkışlarında beni ezmek şartı aranıyor .
Sen de gömdüklerimi sen anca doldurursun çünkü ben de ki fideleri hep ezdiler.
İçim karardı kendimden .
Ah bir Ahmet kaya çalsa..!
Selam söylüyor insanlar bana selamın bir boşluğa düşmesinden hiç korkmadan.
Ben de yankılanan boşluktan geri gönderiyorum onlara, onlarda ki boşluğu bilmeden….
Selam!
UFUK ATAMAN