- 846 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GÜLÜMSEYEN AYNA
Hayata nasıl bakıyoruz?
Şimdi okumayı bırakın ve lütfen etrafınıza bakın.
Neler gördünüz?
Gördüklerinizi kısa kısa not edin…
Teşekkür ederim.
Eğitim uzmanlığı yaptığım yıllarda Adana -Yumurtalık’ta, ki o yıllar bana dünyaya farklı pencerelerden bakmayı öğretmiştir, fotoğraf makinesiyle oynarken, ayaklarımın resmini çekmiştim. Sonra o resim çok ilginç geldi ve onu koltuğumun arkasına duvara astım. Şimdi o resim, çerçeve içinde ve masamın üstünde!
Odama gelen ve resmi fark edenler ( bu adam kafayı yemiş diye düşünüp, bıyık altından gülümseyerek, resmi görmemiş gibi yapanların dışındakiler) resmin anlamını sorarlar. Ben de bu soruya soruyla cevap vererek, kendilerince ne anlama geldiğini sorarım.
Cevaplar birer ayna sanki!..
Evet, verilen cevaplar çoğunlukla o insanın, o anki ruh halinin, düşüncelerinin bir aynası.
Cevapların aynadaki farklılığı, her insanın hayattan farklı beklentiler içerisinde olduğu gerçeğini yansıttığı gibi, insanların bu beklentiler doğrultusunda, gördüklerini yorumladıkları gerçeğini de ortaya koyuyor.
İnsanlar düşünürler ve düşünceleri doğrultusunda yaşarlar. Düşüncelerimiz geleceğimizi yönlendirir.
Yani, düşüncelerimiz eylemlerimize yansır, eylemlerimiz de kaderimizi, sonumuzu belirler.
Onlar, düşüncelerimiz, evimizin misafirleri gibidir.
Evimize gelen misafirlerimizden, hangileriyle neler konuştuğumuzu düşünelim şimdi!
Konuşmanın seyri, evimize gelen misafirlere göre hep değişiyor değil mi?
Hayatımızda böyle değil mi sizce?
Düşüncelerimiz doğrultusunda yaşamıyor muyuz?
Öyleyse…
Hayatımıza neyi davet edersek o gelmez mi ve bize de o yansımaz mı?
Sevgi istiyorsak, sevgiyi davet etmeliyiz ve sevmeliyiz!
Hoşgörü istiyorsak, hoşgörüyü davet etmeliyiz ve hoşgörmeliyiz!
Saygı istiyorsak, saygıyı davet etmeliyi ve saygı duymalıyız!
Yada…
Yaratacağımız korku ve terör çemberi içerisinde hakim olan, kin ve nefretin hazin sonundan şikayet etmemeliyiz
Velhasıl, hayat bizim nereden baktığımıza göre değişse de, esas belirleyici olan nasıl baktığımızdır.
“Uzun yıllar önce, uzaklardaki bir ülkede
’Bin aynalı dağ’ denilen bir dağ vardı. Bu Dağın zirvesine
gerçekten de bin tane irili ufaklı ayna yerleştirilmişti.
Herkes zaman zaman bin aynalı dağa çıkıp,
ilginç öykülere şahit olmayı ve daha sonra
gördükleri hakkında arkadaşlarıyla konuşmayı isterdi.
Bir gün, bu ülkede yasayan küçük mutlu bir köpek,
bu dağı duydu ve oraya gitmeye karar verdi. Dağın eteğine ulaştı
ve sora da neşeyle yukarı tırmandı. Yorulmuştu, ama yeni şeyler
göreceği için keyiflenmiş ve yorgunluğunu çoktan unutmuştu.
Aynaların bulunduğu zirveye geldiğinde kulaklarını dikmiş, kuyruğunu
hızlı hızlı sallıyordu. Kocaman bir gülümseme gönderdi onlara.
Karşılığında bin tane kocaman sıcak ve dostane gülümseme aldı.
Mutluluğu kat kat artmıştı. Oradan bir türlü ayrılmak istemiyordu.
Türlü türlü sevinç ve dostluk hareketleri yapıyor,
yaptıklarının bin kat fazlasıyla karşılığını görüyordu.
Nihayet gün karardı ve oradan ayrılması gerektiğini anladı.
dağdan inerken kendi kendisine;
"Burası harika bir yer!
Buraya sık sık geleceğim" diye düşünüyordu. Bu arada,
aynalı Dağın çıkışındaki anlamlı levhayı da okudu
ve mutluluğu bin kat daha arttı...
Ayni ülkede yaşayan başka küçük bir köpek daha vardı.
Ama ilki kadar mutlu değildi. Huysuz ve mutsuzdu.
O da o dağa gitmeye karar verdi. Dağın eteklerine kadar
gelip de yukarıya baktığında, şikayete başlamıştı bile.
Sızlana sızlana dağın tepesine kadar çıktı.
Yorgunluk ve kızgınlığa şimdi bir de korku eklenmişti.
Doğru ya, bu dağın tepesinde kendisini kim bilir hangi hırsızlar,
haydutlar bekliyordu! Aynaların olduğu alana yaklaşırken,
her an bir düşmanla karsılaşacakmış gibi başını öne eğmişti.
Kafasını kaldırıp da aynalara baktığında gözlerinde inanamadı.
Soğuk soğuk bakan bin tane köpek gözlerini onun üzerine dikmişti.
Güya onlardan korkmadığını onlara göstermek için hırlamaya,
dişlerini göstermeye başladı. Aynı anda korkunç görünümlü
bin köpek kendisine hırlayınca, korkudan ne yapacağını
bilemedi ve dağdan kaçarak inerken kendi kendine;
"Burası korkunç bir yer! Buraya bir daha asla gelmeyeceğim." diyordu.
Huysuz köpek, o hızla ve korkuyla kaçarken,
aynalı dağ hakkında bilgi veren levhayı ve
üzerindeki yazıları görmemişti bile.
Levhada şöyle yazıyordu:
"Ey yolcular! Sakın aldanmayın, gördüğünüz görüntüler
sadece ve sadece sizin aynadaki yansımanızdır. Aynı şekilde;
hayatta başınıza gelen bütün olaylar size tutulmuş aynalardır.
Onlarda sadece kendinizi, kendi duygu ve düşüncelerinizi görürsünüz..."”
Şimdi tekrar etrafa bakmaya ne dersiniz?
NE DERSİNİZ..
Gülenadam