- 1333 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
EY CİN
EY CİN
Lale; genç yaşında dul kalmış bir çocuk annesi, hoş bir kadındı. İki yıldır ölen eşine yas tutarak ve mevlüt yaparak bağlılığını göstermişti. Bu yılda mevlüt okutacaktı. İmam Efendi ile birlikte köyün patika yollarından evlerine doğru yürüyorlardı.
Lale önde giderken, İmam Efendi arkasından onun güneş görmemiş süt beyazı kalçalarını izleyip iç geçiriyor, hayallere dalıyordu. İmamın nefsinin en büyük zaafı olmuştu Lale. Lale’yi koklayacağı günü planlıyor ve sabırla takip ediyordu bir gölge gibi. Oy, oy,oy O kalçalar yok mu? Abdest kaçıran şeytan üfürükleri. İmam efendi böyle nefis savaşı yapa yapa Lale ile eve doğru ilelerken köyün delisi ile karşılaştılar. Aynı istikamette yürüdükleri için Deli Hakkı onlara sormadan aralarına daldı. İmam sinirlense de deli ile cebelleşmek istemedi. Görümtüsünü ara ara kapatmasına da razı olmak zorunda kaldı. Zaten Hakkı da İmamın kaldığı müsafir hanede üst kat tavan arasında kalmaktadır. Zararsız olmasına rağmen çok kızdırılınca taş ve toprak atarak insanları korkutmaktadır.
Akşam karanlığına kalmışlardır. Bu nedenle el fenerlerini yakmışlardır. Cinli ırmağın içinden geçerken, köyün gündelikçisi Yahya’yı görürler.
Lale; “ Ödüm koptu, şey sandım” der.
- Yanında İmam Efendi varken korkulur mu?
- Ama burası başka. Biliyorsun.
İmam kendinden emindir. “ Ben bütün süre ve duaları okuyorum.Hiç bir şeyden korkmanıza gerek yok.” Diye böbürlenir. Deli Hakkı; “ hocam, ben en çok senden korkarım” diye diye hocayı onurlamdırrdı.
Cinleri ile ün salmış ve bir çok olayın yaşanmış olduğu bu ırmakta zorkukla ileliyordular. Bir emirle dona kaldılar.
- Durun faniler!
Görünmeyen ve gök gürültüsü gibi şiddetli olan ses gene ırmakta yankılandı.
- Ben, Cin İshak. Her birinize birer ahret suali soracağım. İlk yalanda burnunuz kanayacak. İkincide sağ kolunuz kırılacak. Üçüncüde ölüm meleği sizi ahrete götürecek. Burada doğru konuşmayan canlı çıkamayacak ırmağı. Şimdi dinleyin:
Ey deli; dünya’da en çok neyi isterdin?
- Bu köyün muhtarı olmayı ve onun kızı ile evlenmeyi.
- Ey imam efendi, Felek ve Nas ve de Ayetel- Kürsi’yi okuduğun halde beni niye yakamadın?
- Abdestim kaçmış herhelde.
İmamın da burnu kanamamıştı. Sıra Laledeydi.
- Ey sadık eş ve anne, dün gece bu gün için neyi planladın?
- Mevlüdü en ince ayrıntısına kadar planladım.
Cevapladığı sorudan sonra Lale’nin burnu aşırı derecede kanamaya başlamıştı. Bu durum diğerlerini de ürkütmüştü ve işin vehametini daha iyi kavrattırmıştı.
- Ey gündelikçi delikanlı; Sen Lale hakkında ne düşünüyorsun?
- Deli Hakkıyla evlense de, Onunla rahat rahat ilişki kurabilsem diye…
Günlükçü Yahya’nın cevabı da doğruydu. Hakkı çok kızsa da korkudan ses çıkaramıyordu. Boşa dememiştiler “ deli deliyi görünce değeneğini saklar” diye. Soru sıradı da zaten Hakkı’ya gelmişti.
- Ey deli; sevdiğin ve en arzuladığın şey nedir?
Deli, büyük bir korku yaşıyordu. Nihayet kararını verdi.
- Hocanın Güzel karısını yıkanırken tavan arasından gözetlemeyi çok seviyorum. İmam ölünce karısını alacağım.
Herkes şoktaydı ama burnu kanamamıştı.
- Ey İmam; Senin eşin en güzel iken, niye başka kadınları arzuluyorsun?
- Yakışmadığını biliyorum. Ateşin altını, altın’ın kadını erittiği gibi kadınlar da beni eritiyor. Direnemiyorum. Bağımlıyım.
İmam da doğru söylemişti. Gök gürültüsü gibi ürkütücü ses yine hiddetle yankılandı:
- Ey yalancı kadın; Yahya ile yatma planları yaptığın halde niye başka erkekleri de düşünüp, kendini tahrik ve tatmin ediyorsun?
- Ey cin; Evet günahlar işliyorum. Bundan büyük zevk de alıyorum. Yaratan müsaade etmese yapabilir miyim? Sadakati ben iyi bilirim ama o bilmiyor. Beni ele geçirmiş. Hoş görmediğim her şeyi bulup , inadıma yapıyor. Ben, zayıf, mazlum ve masumum. “O” güçlü, utanmaz ve isterik. Hiçbirimize dokunma. O’nu öldür. Bizi kurtar ve sal gidelim.
Lale’nin cevapları doğru olduğu için azap veren ceza kesilmişti.
- Ey gündelikçi; karın seni aldatsa ne yaparsın?
- Kahrolurum. Belkide cinayet… Mutlaka cezalandırırım bir şekilde.
- Ey faniler; Birbirinize kızmayın. Nefsinizi çok şımartmışsınız. Şimdi de o sizi yonetiyor. Bunca gücüme rağmen bir eşime bir nefsime sözüm geçmez. Nefis oldürebilme gücüm olsa; aleme sultan olurum. Gidin yolunuza. Allah sizin belenızı nefisle vermiş zaten.
Dört fani, cinli ırmağı terk etmiş ve Lale’nin evine gelmişti. Mevlüt yapılıyordu.
Onca bilinmeyene ulaşmalarına karşın, kafaları daha da karışmıştı.Bazen artan veriler karışıklık yaratırdı. Güven sarsılması ayna kırılması gibiydi. Yama tutmuyordu. Nefsimiz zıttımızdı. Bazen bizi kendine çevirirdi. Biz o olurken o daha başkası olurdu. Biz yine o olurken o yine başkası olurdu. Piç, hatta hiç olurduk. Kendimizden utanacağımız şeyler yapar da başkasında görürsek kınardık. O ise her gün daha tatminsiz olurdu. Yasakları yasaklardı kendine. O bize hakimken olmayacaklar olurdu.
Deli Hakkı dahil hiç biri o gün cinli ırmakta yaşadıklarından kimseye bahsetmedi.
İçimizde ki senler-benler. İşte bizi her dakika alt-üst edenler.
“ Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras, ilim gibi şeref olmaz.”
( Hz. Ali)
YORUMLAR
Ne kadar aklimiz dengemiz olsa illaki zayif düstügümüz oluyor.Cünkü duygularimiz var.
Ancak cok realist düsünen ve gercekden imani saglam olan nefsi ile olan kavgasini yeniyor.Son anda da olsa.
Zaten icimizden geceni herkesten gizlesek bile Allah biliyor en ince ayrintisina kadar.
Bir seyi düsünmek ile gerceklestirmek ayni mi acaba buna tam bir cevap da bulamiyorum aslinda.
ama bence düsünülen gerceklestirildigi an nefse yenildiginin anidir.
Ve onu bunu tenkit etmek günahini almak bilmeden konusmak baskalarini suclamak bence nefse yenilmislik kadar zayiflik ve acizliktir.Herkes kendine bakmali ilk önce.
Allah insana güc versin nefsin önünde yenilmemek icin hepimize.
Düsüncelere iten bir yaziydi.
Yüregine saglik sevgili Engin Tatlitürk
sonsuz saygimla
Sayın Tokul,
Sayın Üzüm karası,
ve
Sayın Aynur Engindeniz'e yorumları için ayrı ayrı teşekkür ederim.
Günahkarların en günahkarı gibi hissediyorum kendimi. Bunu romanımda bile dile getiriyorum.
Hocalara çamur atar mıyım? Vebali var.
Kimseye çamur atmam tabiiki.
Sabırla okuyup samimiyetle düşünerek yargıladığınız için ayrıca teşekkür ederim Sayın Engindeniz.
Okuyup eleştirmeyen kardeşlerime de teşekkür ederim.
Saygı ve sevgiler.
Kime sorsam, "kimse kendi karasını görmez, başkasının grisini dahi öyle eder böyle eder karaya çevirir" der. Yani herkes önce kendini temizlemek gerektiğinde hemfikir. İyi de, bunca kötülüğü kim yapıyor o zaman. Hani bir polemik vardı ya bir aralar. " Kime sorsam malum poartiye oy vermedim diyor, oysa neredeyse her iki seçmenden biri bu pariye oy vermiş, iyi de bunları kim seçti" misali...
Mizahi yazılarınız okumaya değer ve size özgü...Gerçi imam bari öyle duygular içinde olmasaymış demedim değil. Hatta Engin bey de mi....diye düşündüm. Ama sonra bir daha düşündüm...Herkesin için de kalem ucu kadar leke vardır değil mi? İmamlar da dahil...
Tebrik ediyorum...
Nefsimiz ile şeytan elele verip insanoğlunu doğru yoldan uzaklaştırmak için söz birliği etmişler. Ne mutlu o kişilere ki
bu imtihandan yüz akı ile çıkarlar.
Yazınız her zaman olduğu gibi çıkarılacak derslerle dolu.Saygılarımla, yazılarınızın devamı gelmesi dileklerimle.
Çook haklısınız.
En büyük düşmanımız nefsimiz.
İyi ki insanlar birbirlerinin düşüncelerini okuyamıyor.
'' Başkalarının kusurlarından bahsetmek istediğin vakit, kendi kusurlarını hatırla. O zaman başkalarının kusurlarıyla alakadar olmaya hakkın olmadığını hatırlarsın
Bela insanın diline bağlıdır. Bir kimse bir şeyi “yapmam” dedi mi, şeytan her işini bırakıp onu yaptırana kadar uğraşır.Hz.Muhammmed ''
İsmet kardeşim; mini yorumun yazıyı özetlemiş sanki.
Devrani,
Aysel Aksümer,
Tacettin Yıldırım kardeşim ve sana çok teşekkür ederim. Diğer okuyan ve yorumlayacak kardeşlerlerime de teşekkürü borç bilirim.
Yazmak, arayı açmamak konusunda haklısın ama geri durup izlemekte de fayda var. Bu ay işlerim çok yoğun ve şehir dışındaydı.Yazmasam da bundan sonra takipteyim.
İsmetciğim emek verip güzel bir yazmışsın bundan öncekini kast ediyorum.
Sadece ben ve biri daha okumuş.
Sitenin bence en kaliteli yazılarını yazan beş on kaleminden birisin.
O güzelim yazılar bir iki okuna ile ve yorumla geçip gidiyor. Sanki ziyan oluyor. Tüm günümü de verirdim buraya ama sadece yazı asıp kaçanlar var. Ufkumuz açılmayacak, birbirimize katkı sağlayamayacaksak ne faydası var.
Değer verip hemen her yazısını okuduğum facebook arkadaşım Mehmet gibi sebepsiz siteme uğramayanlar da var.
Guruplaşmalar var.
Senin olduğu gibi bir iki okuma ve yorumla kenara geçen yazılarım var. Yenisini yazana kadar onların okunmasını isterdim.
Basılmaya hazır üç kitabım var. Ama burada yayınlamak istemiyorum. Onların düzenlemesi de zamanımı alıyor.
Yine de siteyi takipteyim.
Çok yazı asılıyor ve takibe zaman kalmıyor. Atladığım dostlarım mazur görsünler. Kimseye kastım yok. Sadece zamanım çok çok sınırlı.
Pek çok kişiyi aradı gözlerim ama onlar da benim gibi arıza pardon arazi takılıyorlar herhel.
Segilerimle.
Ağyar
Yazı meselesine gelince bir kişi bile okusa bana yeter. Çok şükür bu yaşa kadar bu tip komplekslerim hiç olmadı. Amaç dost sayımı çoğaltmak, sanırım bunda da başarılı oluyorum kendi adıma.
Kendine iyi bak, başarılar
Selamlar
Haticcay
Gönlüm isterdi birbirinden güzel yazıları okuyayım.
Selamlar Agyar ve Engin Dost
Ağyar
Sizde arayı açmayın, yokluğu farkedilenlerdensiniz, bilesiniz
Selamlar
Engin Tatlıtürk
Her yazıda kurdaleyi kucaklıyorsun. Kıskandım kardeşim... :)
Kıskandım kısmı şaka.
Bize nal toplamak, toz yutmak kalıyor.
Sonra da "arayı açmayın , arayı açmayın" diye keyifleniyorsun.
Bana ne, bana ne; oynamıycam işte.
Selamlar.
ENGİN BEY YÜREĞİNİZE SAĞLIK ANLAMLI VE DERS VERİCİ YAZI YAZMIŞSSINIZ YİNE KUTLARIM SİZİ TEKRAR ARAMIZDA OLMANIZDAN ONUR DUYDUM SAYGI VE SELAMLARIMLA HOŞÇAKALIN ESENLİKLER DİLERİM
Engin Tatlıtürk
Siteme onur verdin.
Saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
Sevgili Engin "gözden ırak olan gönülden de ırak olurmuş" der eskiler. Gönülden yana garanti veriririz vermesinede, ne olur ne olmaz sen gene de arayı açma ;)
Vallahi bir ben değil, bir çok kişi şikayetçi bu "arazi" vitesinde dolaşmandan. Anladun oni :)
Ah kahrolası nefs ah.
İslam dininde “cihat” denilen bir kavram vardır. Maalesef bu kelime edindiği kötü şöhretin aksine, çok büyük derinlikler ihtiva eden gizemli bir kelimedir bana göre. Aslında cihat kelimesinin kelime manası evet “savaş” demektir fakat ne ile kime karşı. Buradaki gizli özne “cehalet”, gizli nesne “eğitim” dir. Yoksa birilerinin anladığı manada kılıçla, topla, tüfekle “kâfirlere hücuuum” demek değildir.
Yanılmıyorsam en büyük “cihat”ta insanın kendisi ile ile yaptığı cihattır, yani nefsi ile imtihanıdır. Geçen geçiyor kurtarıyor da, ikmale kalanların Allah yardımcısı olsun.
Selamlar
Not: Arayi açma :(
sayfanı yazılarını çok özlemişiz.....arayı çok verme veya yorumlarda ol ........yazındaki mesaj anlaya bilene...... ben bana düşeni aldım....içi kara olanın aydınlanması zordur be ustam......ego yu sınırda tutmak her babayiğidin harcı değildir.... puanım yakışandır saygılar
“ Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras, ilim gibi şeref olmaz.”
Çok güzel bir söz, Allah insanı kötü düşüncelerden arındırsın ve nefsini terbiye etmeyi öğretsin. İyi düşünceleri uygulamak, kötüleri ise uygulamak nasip etmesin kimseye. Zaten insanlar iç hesaplaşması yapar içine ayna tutarsa iç süzgeci kullanır ve işe yaramaz ne var ise o tortular süzülür esas ve has olan ise topluma kalır.
Verdiğiniz mesaj bakımından çok anlamlı bir yazıydı. Kutluyorum. Saygı ve selamlarımla...
AYSEL AKSÜMER tarafından 4/28/2010 6:53:39 AM zamanında düzenlenmiştir.