Sinsi övmelere faydalı yermeleri tercih edecek kadar aklı başında adam azdır. la rochefaucauld
Fevzi Tek
Fevzi Tek

Tevazu

Yorum

Tevazu

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1088

Okunma

Tevazu


Tasavvuf, insanların gönül dünyalarını güzelleştirmeyi amaçlayan bir düşünce sistemidir. Biyolojik varlığımızın yanında, duygularımızın merkezi konumundaki gönül dünyamızın da iyilik, güzellik, doğruluk; sevgi, barış, hoşgörü duygularıyla tezyin edilmesi tasavvufun temel ilkesidir. Biyolojik olarak sağlığımızı korumaya varsa rahatsızlıklarımızın tedavisine haklı olarak özen göstermekteyiz. Ancak gönül dünyamızı alakadar eden bazı manevi rahatsızlıklar da vardır ve bunların tedavisi de mutlaka önemsenmelidir.
Tasavvuf anlayışına göre insanların gönül dünyalarını mahveden manevi bir hastalık da kibir, gurur, böbürlenme, kendini başkalarından üstün görme, büyüklenmedir. Bu duygularına hâkim olamadıkları için hüsrana uğrayan insanların ibretli hayat hikâyeleri, tarih boyunca hep anlatılagelmiştir. Son yıllarda pek dinleyemediğimiz, sözleri çok anlamlı bir şarkı vardı. Sanırım siz de hatırlayacaksınız: “Hani Cengiz şanı nitti ( ne etti)? / Hani Lokman canı nitti? / Hani Karun malı nitti? / Yalan dünya, yalan imiş.” İnsanoğlu, malın, mülkün, servetin, gücün, kudretin, kendisinde olduğunu zanneder, büyüklük taslar. Böbürlenir. Kibirlenir. Kendinden başka kimseyi beğenmez.
Yıllar önce rahmetli Mahir İz’in hatıralarını okumuştum. Kibirle ilgili değerlendirmeleri bana çok ilginç gelmişti. İstanbul’da, çok değerli bir gönül insanı ile zaman zaman görüşen Mahir Hoca, üniversitede öğretim üyesi olan yakın bir arkadaşını, bu tasavvuf büyüğü ile tanıştırmak istiyor fakat arkadaşının bazı alışkanlıklarından dolayı tereddüt ediyormuş. Hoca’ya konuyu açmış: “Hoca’m, üniversitede öğretim görevlisi bir arkadaşımı sizinle tanıştırmak istiyorum ama arkadaşım alkol kullanmaktan maalesef bir türlü vazgeçmiyor.” Gönül ustasının yaklaşımı ilginçtir: “Hiç önemli değil. Tanışmaktan memnuniyet duyarım. İnsanların yanlışları, kusurları olabilir. Kapımız herkese açıktır. Buraya sadece kibirli olanlar giremez.”
İnsanı yanlışa sevk eden duyguların başında gelen kibir, gurur, böbürlenme, kendini başkalarından üstün görme, tasavvufta çok tehlikeli addedilmiş ve mutlaka kalplerden çıkarılıp atılması gereken bir duygu olarak görülmüştür. Nitekim kutsal kitabımızda anlatıldığı üzere Şeytan, kibirlenerek Hz. Âdem’e secde etmemiş, Allah’ın varlığına, birliğine, amentüye inandığı hâlde lanetlenmiştir. Şeytan’ın tek kusuru, kibirlenmekti. “O, kibirlendi ve kâfirlerden oldu.” ayetinde, bu gerçek vurgulanmaktadır.
Halbuki insan, vicdan aynasının karşısına geçip baktığında, kendi varlığının evrende, küçük ve silik bir nokta kadar kaldığını görecektir. Dünya ve dünyadan daha büyük gezegenlerin milyarlarcasının gezip dolaştığı bu uzayda, insanın varlığı ne olabilir ki?
Aslında insan olarak kimsenin kimseden üstünlüğü yoktur. Yaratılıştaki değerler bakımından insanlar, aynı seviyededir. Mal, servet, güç, kudret vs. büyüklenme, övünme, böbürlenme vesilesi olamaz. Olmamalıdır. Güneş, ışığını ayaklar altına serdiği için yücelmiştir. İnsan, tevazuda güneş gibi olmalıdır. Bir tohum, toprağa düştüğü zaman, yeşerir, filizlenmeye başlar. İnsan, tevazuda toprak gibi olmalıdır. Hangi dalın meyvesi çoksa başı aşağı iner. Meyvesiz dal ise yukarı doğru boy verir. Üniversite yıllarında, Arapça dersimizde tercüme etmeye çalıştığımız bir “okuma parçası” hatırlıyorum. Bir baba, küçük oğlu ile hasat zamanı yaklaşan bir ekin tarlasına gidiyor. Başaklar, küçük çocuğun dikkatini çekiyor ve soruyor: “Baba, bazı başaklar niye dik duruyor?” Baba, cevap veriyor: “Çünkü onların içi boştur, oğlum.” Çocuk yine soruyor: “Neden bazı başaklar boynunu bükmüş?” Baba cevap veriyor: “O başaklar, tanelidir. Onların içi doludur.” Kıssadan hisse... Toplumda boş insanların nasıl kibirlendiklerine; dolu, nitelikli, birikimli, kâmil insanların da nasıl mütevazı olduklarına mutlaka şahit olmuşsunuzdur.
Şeref ve itibarı, büyüklük taslamakta, kibirde, gururda arayanlar onu hiçbir zaman bulamayacaktır. Alçak gönüllü olabilmeyi başarabilen, karşılaştığı insanlara selam verebilen, güler yüz gösterebilen, tebessüm edebilenlere ne mutlu!
Karacaoğlan güzel bir mesaj veriyor:
“Alçaklarda otur, gözet kendini / Katı yükseklerden uçucu olma.”

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Tevazu Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Tevazu yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Tevazu yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL