Düşen Bir Yaprak
Erguvan mevsimine inat, düşen bir yaprak görürsen; bil ki oradan ben geçiyorum. Ve aklımda o ışıl ışıl tebessümün. Ben, seni hep erguvan mevsiminde hatırlıyorum. Sen, benden hazan yapraklarının rüzgârda uçuştuğu demlerde biraz daha uzaklaşıyorsun. Takvimler, bir nisan gününü işaret ederken; sabah erken uyanıp, birkaç satır karalıyorum. İçimde buz dağları üşüyor, hayalinle ısınmaya çalışıyorum.
Uç veren hasret filizlerini bile vefasızlığınla kurutuyorsun. Hasret sözcüğünü anlamını alt üst ediyorsun. Vefa, sözlüklerdeki anlamını yitiriyor. Güneş, zamanı eritiyor. Sen git gide kayıtsızlaşıyorsun. Denizlerde sular yükseliyor. Kepezler, aynı minval üzere açıyor bağrını dalgalara. Balıkçılar, umutlarını sinelerine sarıp, bir dahaki sefere diye hanelerine dönüyor. Sen, bana umutlanmayı bile çok görüyorsun.
Zulmün uç veriyor dikenli dallarıyla yüreğimde. Yapraklar düşüyor erguvan mevsiminde, sen beni hatırlamıyorsun şarkıya inat. Ve ben yine aynı şarkıya takılıyorum. “Düşen bir yaprak görürüsen beni hatırla demiştin./Biliyorsun seni ben sonbaharda sevmiştim.” Bu erguvan mevsimi de sensiz geçecek. Nisan mahzun, ben yetim. Niyetim, bir daha ki erguvan mevsiminde meçhul iklimine ulaşmak. Niyet akıbet meselesi ile avunuyorum. Bilsen demlediğin acı çayı ne kadar özlüyorum.
Beni böyle kurak ve çaresiz bırakma nisan yağmurum. Şu bereketli nisan sabahında imkansızlığın cidarını yeşillendir gülüşünle. Yüreğimdeki hazanı bahara döndür gelişinle. Kuru dallarımda şıvgın versin güzelliğin. Gel, ıtrında nefesin buğulanan keklik kanı bir çay demle. Nisan nisana benzesin güller sana. Sen olmazsan ben hiçbir şeyim anlasna …
Ankara,27.04.2010 İbrahim KİLİK