- 985 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Tanışma faslı 1
(1) Garip bir sabah, güneş bulutlar arasından çıksa mı çık masamı diye düşünüyordu sanki. Buruktum biraz bende. Adına mazi dediğimiz dişsiz canavarın uyandırdığı anılar bir yerlerimi ısırıyor gibiydiler. Ayaklarımın isetiği yere aklım, aklımın istediği yere de ayaklarım gitmek istemiyordu. Ayağı kalkıp bir kez daha gerindim. Kemiklerimin eriyeceğini sandım bir an vücudumu saran, o tatlı uyuşma kaskatı esir almıştı beni sanki. Başımın üzerinde kenetlenen ellerimi ayırdım rahat bir nefes alıp sokak kapısına doğru isteksizce yürüdüm.
Aynı sokaklarda aynı selamlara alışmış olmanın verdiği sıradanlık içinde verilen her selamı alıyor bitevi ye adımlıyordum kaldırımları. Yönümden emindim hepsi bu. Beynim yokmuşçasına boştu kafam. Garip bir hışırtı ya ’sanırım değişik olması hasebiyle’ refleks olarak başımı çevirdim. Rüzgâr oldukça eski bir kitabı çöp bidonu ile duvarın arasındaki bir kaç santimlik boşluğa sıkıştırmış, gereği gibi açılamayan sayfaların arasından geçerken
Bu kitabın yapraklarına adeta rüzgârın eşya üzerindeki senfonisini çaldırıyordu. Oldum olası sevmişimdir kitapları. Önce aklımdan onun ilk satın alınışı geçti. Kim bilir almak için ne fedakârlıklara katlanmıştı sahibi. Ya da hangi sünnet düğününün en sevimli ya da gereksiz hediyesi diye geçirdim içimden. Yüzüme yayılan garip bir tebessümle bir kaç adım daha atmıştım ki. İçimden bir ses.
---Bir baksan içinde ne var konusu ne??
Önce bir duraksadım. Sonra yahu şimdi onu almaya kalkışsam konu komşu görecek
Çöp karıştırıyor diye kınayacak. Kitap işte. Bir kıymeti olsa atmazlardı sanırım. Diye düşündüm
Gel gör ki bir yandan Hayâ duygusu bir yandan merak hissi ayağımı bağlıyordu. Çöpe atacak bir şey baktım çevreme. Sokak ortasına atılmış bir pet şişeyi. Çevreci bir tavır takınarak, orta ve işaret parmağımla güya tiksiniyormuş gibi tutup, bunu buraya kim atmış der gibi; kafamı sağa sola sallaya sallaya çöpe yaklaştım. Maksadım kitabın adını görebilmek kısmende olsa
Hakkında fikir yürütüp almamak konusunda kendimi ikna edecektim. Olmadı olamadı.
Bu defada kitabın ismi takıldı kafama. OKUMA SEN KAYBEDERSİN. Yazıyordu. Şaka gibi değilmi. İnanın değil. Aynen öyle yazıyordu.Öylece kalakalmıştım.Bir tilki kurnazlığı ile çevreme bakıyor bir yandan da nasıl etsem de kitabı koynuma ata bilsem in hesabını yapıyordum.Az ilerde çöp arabası çöpleri alıyordu tahminen gelmeleri beş dakikayı bulur.Ne edip edip bunu almam gerekir diye düşündüm.Çevreden bu yöne bakan evlere pencereden dışarı ,özelliklede; bana bakan var mı diye göz geçirdim.Oh kimsecikler yok.İleri atılıp Bir hamlede alacaktım kitabı.Önce kendimi dengeledim sonra Kitaba odaklandım.Tam yakalamak üzereyken.Zarif bir ses......
Aaaa hayırdır abii bir şey mi düşürdünüz.
Yüzümü bilmem ama utancımdan elbiselerimin dahi kızardığını hissetdim.Tamda kitabı tutacakken sese yönelen kafam zonk diye duvara çarpmış.Hesap edilenden fazla uzanan kolum çöp ile duvarın daralan dip kısmına inanılmaz bir şekilde sıkışmıştı.O kadar ani olmuştu ki her şey.Adeta dilim tutulmuştu.Halimi anlatacak bir kelimede yoktu; bu hali izah edecek bir mazerette.
Kimse görmesin diye havalara soktuğum benliğimi duvar ve çöp bidonu sıkı sıkı yakalamış. Komşumun zarif kızı selvi ise; avaz avaz mahalleliden yardım istiyor adeta beni yedi düvele rezil ediyordu.’Yer yarılsa da içine girseydim.’ derlerdi de anlamazdım. Anladım.
İnsan her zorda ya da her şartta insan. Bileğim çıkmış kısmen kafam soyulmuş ’r’harfine benzeyen ’t’ gibi duruşum yetmiyormuş gibi. Çaresizce kurtarılmayı beklerken. Selvi nin tertemiz giyimi sarı eteğin in üzerine giyindiği ince yeşil badinin buğday teni ile uyumunu, siyah geniş örgülü hırkasının bir tapınak süslemelerini andıran nakışını okuyordu beynimde birileri. Bu utancımı daha da artırıyordu. Neyse ki komşular imdadıma yetişti çöpçüler koşup geldi. Ben anamdan emdiğimi kusuyorum. Belediye görevlisi hafif tebessüm ederek.
---Ya abi seni niye çöpe attılar ki.Hem bizim ev atığı dışında şeyleri almamız yassak..
Diye buz gibi bir espri yapmıştı kendimi tam bir moloz gibi hissediyordum. Bir ambülâns sesi ile daha bir garip hissettim kendimi. Meyer adam bıçakladılar mahallede diye aramışlar Hastaneyi. Onlarda karakola haber vermişler. Bir cümbüş bin kıyamet. Ben hasta haneye vardığımda; kendimi, korkunç depremlerin enkazından çıkmış talihli biri olarak görmemem için hiç sebebim yoktu artık. Yaşasın özgürlük diye bağırmak geçiyordu içimden.
Yaralarım sarılmış kolum alçıdaydı uyandığımda. Yanı başımda Yırtarak çıkardıkları gömleğim ve üzerinde o eski kitap. Bir anda kan beynime sıçradı. Kanlısını görmüş gibi hasım’ı ma bakıyordum. Ne yazık ki çaresizdim ve bir şey yapamıyordum. Bu esnada Kitap ise Kapıdan giren rüzgârın tesiri ile kapağının bir köşesi ile adeta bana göz kırpıyordu. La hevla vela kuvvete deyip yüzümü çevirdim. Yaşadıklarımı düşündüm içimin yandığını hissederek yeniden utandım olanların tümünden. Şu kitap bana ne kadar pahalıya mal oldu yahu diye hayıflanıyordum.
Bu gün taburcu edecekler beni dün bırakmadılar. Onaylaması için doktorun gelmesini bekliyorum. Canım fena halde sıkılıyor yatmaktan. Yapacak hiç bir şeyde yok. Sağıma soluma bakındım eski bir bulmaca olsun zaman geçirmek için bulsam derken yüzüme garip bir tebessüm dağıldı Ranzanın altına bakmaya korktum. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş ya akıllandım sanırım. Bu arada kitapta gözüme ilişip duruyor. Ya şu bana okadar pahalıya mal oldu ki. Bir göz atayım isteyip. Kitabı tiksinerek elime alım. Burun ucu ile önsözünden başladım.
Bismillahirrahmanirrahim.(Esirgeyip bağışlayan Allahın adı ile.).Bütün Hamdler onadır.
elimin ve dilimin döndüğünce size hitap etmeye çalışacağım bu kitaptan,tek beklentim her okurun beni dua ile yad etmesi olacaktır.Muhakkak ki.İnsan Mükemmel değildir.Olması muhtemel her hata için Önce Nasreddin hoca nın(Rahmetullahu aleyh) ruhaniyetinden sonra siz okurlardan özür dilemeyi borç biliyorum.Yazıyordu.Bu ifadelere ne kadar güldüm anlatamam.Nasrettin hoca hemde Rahmetullahu aleyh.Ne kadar komik başlamış adam cağız diye gülmekten katılıyordum.Madem özür dileyeceksin de be adam neden yazdın.ha ha ha!!!!.
Hemşire gelip.
-Tamam, bey efendi işlemleriniz çıkabilirsiniz demese bayılıp kalacaktım sanırım. Neyseki iki günlük hüznüm kısada olsa dağılmış ve yerini biraz mahcubiyetle beraber çıkma sevinci almıştı. İşlemleri yaptırıp hastaneden çıkarken için içinde. Bir kaç gün sokağa çıkmam konu komşu unutur. Oldu işte ne yapalım diye geçiriyordum.
Öyle de oldu eve gelince Babam,annem hastane de edindiği bilgilere inanmıyormuş gibi bir kez daha sordular aynen anlattım.Zaten sıkılıyor ve sinirleniyordum.Üzerime gelmeyin ne olur diyip odama çekildim.Yapacak tek şey kalmıştı.Bütün karizmamı yerle bir eden bu kitapla bu odayı paylaşmak.Ve ben ona mahkumdum.Hani merakta etmiyor değildim o dangalak neler yazmış diye....ve başladım yeniden okumaya........
YORUMLAR
Yazıya giriş sebebim adı oldu. Tanışma faslı etkinliği çağrıştırdı. Fakat işte insanların belirli merakları vardır aynen yazıda olduğu gibi benide ister istemez içine çekti. Güzel bir yazı kötü bir kaza yı anlatırken. Çok da düşündürdü.
Özellikle finalde dangalak bahsi gerçekten çok daha komikti.
Yazıyı çok samimi bulsamda bir anda düşünmek zorunda kaldım
Hani ben olsamlı. Eğerki bu kadar ilğimi çeken kitap çöp bidonunda değilde çok daha farklı yerlerde hatta üzerinde de, tezekte olsa hiç karizmayı düşündürecek bir durum yaratmadan serbestce onu okuyacak hale getirebilirdim konusu ne olursa olsun.
Merakımı giderirdim
Yüreğinize Saglık
Saygılar
guler birsozu tarafından 4/26/2010 11:43:08 PM zamanında düzenlenmiştir.
yeğinadnan
Böyle bir giriş yapmamın sebebi devam edecek yazının sonunda izah edilecektir.Henüz yeni çıktığım bu yolda sizleri birer mihenk taşı kabul ederek birikimlerimi paylaşacağım.Her türlü tekdir ve eleştiriye yüreğimin açık olduğu bilkinsin isterim.
Her fikir bir bebektir hem sezip hem sezdirin
Doğmuşsa elinize şevkat edip emzirin
İnsandan kötü olmaz şartlar kötüleştirir
Bir çırak geldi sayın.Eti Kemiği sizin. Çok mutlu oldum.Hakikaten. teşekkür ederim.