Son Bir Elveda...
Birkaç gün…
Tükenmişliğin, sessizliğin koynunda geçirilmiş birkaç gün…
Birkaç gün önceydi cesaretimi toplayışım, göze alışım çöküşü, yok oluşu, sahteci inançlarımın gerçek yüzünü görmeyi…
Hani defalarca istemiştin, ‘söyle hadi, bitir bizi’ diyerek kendi yapamadığını yapmamı sağlamaya çalışmıştın... Yine suçlunun ‘ben’ olmamı göze alarak…
Birkaç gün önceydi sana ‘git’ deyişim.
Bir sokakta yürüyordum o sıra, rüzgar dokunuyordu saçlarıma yıpranmış elleriyle. Sokak sessizce adımlarımı takip ediyordu, ne yapacaktım?
Issızlığın kucağındaki o sokakta, kalbimin yalnızlıkla yoğruluşlarına bir yenisini daha ekliyordum, kalbimdeki delik biraz daha büyüyordu, saçlara bir beyaz tel daha, sensiz bir gün daha…
Nefret ediyorum sessizliğinden.
Senin varlığını dolduruyordum bomboş şeylerle, ağlıyordum yönümü kaybettiğimi bilerek…
Kalabalıklarda yalnızlaşıyordum amacı kalmamış, hayatla külahları değişmiş gönüllü bir idam mahkumu gibi, kabulleniyordum ‘yeni’ yalnız bırakılışımı…
Bana ‘yeter’ dedirten ne oldu biliyor musun?
İlk kez hissedemedim ne olursa olsun taşıdığını bildiğim inancını,
İlk kez hiç olmadığı kadar kötüydü sessiz varlığın, ya da benim ‘varsın’ gibi kendimi kandırdığım varlığın…
Boşaydı çabalarım, öğrenecektim.
Neresinden tutarsam tutayım üzerime yıkılan bu hayatın, beni öldürmek için son oyunuydun sen, işbirlikçi katil, gönüllü avcı…
Labirentin ortasında, geldiğimiz en karmaşık sokaklarda, benim elini tutma çabalarım arasında,
Yok oluverdin…
Gerisi harap, gerisi bitap bir ben…
Arkama baka baka arıyordum seni karanlık yollarda, kimsesiz…
Bilmiyordum o zamanlar.
Oyun çoktan bitmiş,
Sen gitmiştin…
Ardında bıraktığın bir avuçluk değerdeki hayatımın dibinden yazıyorum, kelimeler kusmaktan artık nefret ederek.
Kelimeler, senin zehirlerindi bana dair ve ben ölüyorum…
Buysa benim son kusma seansım, sonun başlangıcı, hiç başlamayan bir hikayenin sancılar içinde son buluşu.
Bir doz daha zehir, bir doz daha sen.
Bu karanlıkta görüntüler de kaybolmaya başlıyor, hissizim.
Tanrıya nanik yapma cesaretini buluyorum son dakikada, bir şekilde kaydedip sana gönderebilmesi dileğiyle… Tam o anda, sevişirken bir başka kadınla, tam da kadının senin gözlerinin içine bakıp sana gülümserken ya da seni öperken belki de…
Beni acıttığın, senin de canın yansın bitanem.
Suçluyum, senin gibi…
Kusurlusun, benim gibi…
Hoşça kal sevgilim,
“Adına en güzel türküleri besleyen bu yürek sana elveda der.”