- 1271 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
MAHALLEDE SAPIK VAR
Karısı onu yarı yolda bırakmıştı yaşam savaşında. Kız olan üçüncü çocuklarının mezun olup öğretmenliğe başladığı günleri görememişti.
Elliyi geçmişti yaşı Rıza Usta’nın. Elinden iğnesini düşürmeden yıllarını verdiği,yıllarca nafakasını kazandığı terziliği,kızının ilk öğretmenliğe başladığı o kenar mahallede de
sürdürmeye başladı.
Eli ayağı tuttukça boş durmayı sevmezdi Rıza Usta. Okula yakın tuttukları kiralık evin yakınındaki küçük dükkanı da kiralayıp,terziliğini sürdürmeye başladı.
Baba-kız çok mutluydular. Selma,isteyerek ve severek öğretmen olmuştu. Rıza Usta da
onun bu günlerini görebilmekten gurur duyardı. Bir tek karısının erken gidişi üzerdi onları.
Havanın baharı andırdığı güzel bir günde,terzi dükkanının kapısında bir kız çocuğu belirdi. Sekiz-dokuz yaşlarında görünen,masum bakışlı,tatlı bir çocuk..Birşeyler söylemek ister gibiydi Rıza Usta’ya.
- Gel bakalım cici kız,deyip içeri çağırdı çocuğu. Çocuk,bu daveti beklermişcesine hemen
içeri girdi. Elindeki bir pantolonun,teğerlerini atmaktaydı Rıza Usta.Yanındaki sandalyeyi
işaret edip ,
- Otur bakalım şöyle,dedi çocuğa. Oturdu çocuk sandalyeye.
- Adın ne senin güzel kız,söyle bakalım..
- Ayşe,dedi çocuk,gülümseyerek.
- Eviniz yakın mı,burada mı oturuyorsun ? Az ilerideki bir evi işaret ederek ,
- İşte şu evde,dedi çocuk...
- Peki anlat bakalım,bana bir şey mi söylemek istiyordun ? Biraz duraksadı çocuk. Sonra,
yüzündeki kızarıklığa aldırmadan sordu Rıza Usta’ya ;
- Amca,paran var mı senin ? Şaşırdı adam.
- Niye sordun ?
- Şey,diye sürdürdü çocuk konuşmasını..
- Beni öpersen,para verir misin ? Şaşırdı adam. Bir an ne diyeceğini,ne yapacağını bilemedi.
- Ne demek kzım o ?
- Fırıncı amca Zeynep’i öpünce çok para veriyor ama...
- Kızım,öyle şey olur mu ? İnsanlar çocukları öpebilir ama sevdikleri için öper,para vermek
için değil.
- Sen de hem sevsen,hem öpsen,hem de para versen olmaz mı ? Ne diyeceğini,ne yapacağı-
nı iyice şaşırdı adam..
- Kzım siz çok mu yoksulsunuz ? Annen-baban sana hiç para vermezler mi ?
- Veriyorlar ama her zaman değil. Hem de az para veriyorlar.. Cebinden bir miktar para
çıkartıp,çocuğa uzattı adam.
- Al kızım bu parayı. Kusura bakma,ben seni para verdiğim için öpemem. Ama sakın sevmedi
ğimi zannetme. Çocuklar melektir yavrum. Melekler sevilmez mi ?
- Teşekkür ederim amca,deyip bir öpücük kondurdu küçük kız adamın yanağına.
Çocuk kapıdan çıktığında adam adeta bunalıma girdi. Ona para vermesinin ne kadar doğru
ne kadar yanlış olduğunu kendi içinde kendisiyle tartışmaya başladı.
Bir ara yaşadığı şoku atlatmış gibi hissetti kendini ve iğnesini eline alıp,dikişine devam
etti.
Aradan bir saat kadar ancak geçmişti ki,kapıyı tekmeleyerek öfkeli bir adam dükkandan
içeri girdi. Doğruca Rıza Usta’nın üzerine yürüyen adam yakasından tuttuğu adama ;
- Sapık pezevenk ! Yaşından- başından da mı utanmıyorsun ?, deyip yumruklamaya başladı
Rıza Usta’yı. Rıza Usta,neye uğradığını şaşırmış,kendini bu adama karşı koruyamadığı için de fena halde dayak yemişti.
Etraftan insanlar gelmeye başladı.
- Bu herif sapık. Benim kıza para verip öpmeye kalkmış. Barındırmayalım mahallede,diyerek
gelenlere kavganın sebebini kendince anlatmaya çalıştı.
- Vay sapık vay !
- Yaşından - başından utan !
- Kızı da öğretmen bu sapığın !
Çocuğun bir arkadaşı,babasına yetiştirmişti olayı. Çocuğun niyetinin öyle olduğunu bildiği
için,babasına da öyle bir şey olmuş gibi anlatmıştı. Çocuk da babasının üzerinde bulduğu
parayı verenin Rıza Usta olduğunu söyleyince adam,terzinin bir sapık olduğuna hükmetmiş
sorgusuz infaz etmeye kalkmıştı adamı.
Kızının büyük bir heyecanla,öğretmenliğe ilk başladığı bu mahalleden,onu yetiştirp öğretmen ettiği ile övünen Rıza Usta,sapık damgası yiyerek,kovularak ayrılmak
zorunda kaldı..
Yıllar süren emeğin karşılığında erişilen öğretmenliğe gururla başladığı ilk görev yerinden,
babasının sapık damgası yiyerek ve dövülerek ayrılmak zorunda kaldıkları mahalleden,
doğruca İlçe Milli eğitim Müdürlüğüne gidip,başlarına gelenleri anlattılar,Selma Öğretmen ve babası.
Milli Eğitim Müdürü,olayın bir parçasıymışcasına utandı,kahroldu bu pırıl pırıl insanların
başlarına gelen olaydan.Tüm insiyatifini ve olanaklarını kullanarak,Selma Öğretmeni İstanbul’un nezih semtlerinden birindeki okula tayin etti. Sevindiler,Terzi Rıza Usta ve kızı Öğretmen Selma. Elini öpmek istediler Müdür’ün.
- Elleri öpülmesi,başlarda taşınması gerekenler sizler ve sizin gibiler,dedi Müdür.O insanlar
da bir gün yaptıkları korkunç hatayı anlayıp,özür dilemek için sizi arayacaklardır,emin
olunuz,diye devam etti.
Koşarcasına ayrıldılar oradan.Bir gün daha beklemeye güçleri yoktu. Aynı gün yola koyulup
yeni okullarına vardılar. Çok güzel bir semtin,yeni ve tertemiz okuluydu burası.Selma Öğretmen Okul Müdürüyle tanışıp evraklarını verdi. Semtte kiralık ev bulup yerleşmek için
bir kaç gün izin istedi. Çok anlayışlı davrandı Okul Müdürü.
Baba-kız hemen kiralık ev aramaya koyuldular. Bir de terzi dükkanı tabii.
Fakat hiç hesapta olmayan bir problemle karşılaştılar bu defa ; ev kiraları da,dükkanlar da
çok pahalıydı bu semtte. Selma Öğretmen’in maaşıyla bu semtte oturmak mümkün değildi.
- Olsun, dedi Rıza Usta. Biraz şehir dışına çıkarız ev aramak için. Öyle de yaptılar.Okula
oldukça uzak bir gecekondu semtinde ev ve dükkan kiralamak zorunda kaldılar.
Zor da olsa,yeniden kurdular düzenlerini. Otobüsle okula gidip gelmeye başladı Selma
Öğretmen. Eve yakın küçük bir dükkanda terziliğe devam etti Rıza Usta.
Güzeldi okul .Rahattı Selma Öğretmen okulunda. Sevdi çocukları. Onlara sevgisini belli etmekten hiç çekinmedi. Hep iyilikler güzellikler öğretmeye çalıştı. Sıkıntısı,derdi olan her öğrencisiyle elinden geldiğince ilgilendi.
Diğer taraftan eski okulunun olduğu yerde yaşadıkları,babasının başına gelenler aklından
pek kolay çıkmadı. Kolay değil ; onun şeref abidesi,kahramanı,gururu,babası,sapık damgası yiyerek ve dövülerek mahalleden kovulmuştu..Yıllar geçse de unutmak kolay olmayacaktı.
Yine çocuklar cıvıl cıvıldı Rıza Usta’nın dükkanının etrafında. Ama o,onları sevmeye,
seyretmeye bile korkuyordu : Ya yanlış anlaşılırsa ?
Yine iki tane kız çocuğu yaklaştı terzi dükkanının kapısına. Sekiz-dokuz yaşlarında ancak
varlardı. Gördüğünde,meleklere benzetti Rıza Usta onları. Farkında olmadan gülümsedi
onlara. Çocuklar da cesaret bulmuş olacaklar ki,biri kapıdan seslendi :
- Amca,bize bir bardak su verebilir misin ?
Hemen ayağa kalkıp su getirmek istedi Rıza usta. Sonra birden duraksadı. Eski mahallede
başına elenleri anımsadı. Korktu,yine aynı şeylerin başına gelmesinden. Yanlış anlaşılmak,
sapık yerine konmak korkusu sardı içini. Tekrar yerine oturup ;
- Su yok kızım. Hadi gidip evinizden için,derken son nefesini vermekte olan bir insanın
çektiklerini çeker gibi oldu. Çocuklar yadırgadı onu. Biraz mahçup,biraz da öfkeli bir şekilde ayrıldılar oradan.
Oyuncağı elinden alınmış bebekler gibi,bağıra bağıra ağladı,koskoca adam. Dakikalarca
ağladı. Kapıyı kapatıp,bağıra bağıra ağladı. Bir ara fenalaşacak gibi olup,su içmeye çalıştı.
Doldurduğu bardağı ağzına götürmek isterken,az önceki çocuklar geldi aklına. Bir bardak
suyu esirgemek zorunda kaldığı çocuklar. Ve yere fırlatıp kırdı,su dolu bardağı....
Akşam okuldan dönen kızına,yine ağlayarak anlattı başına gelenleri. Baba-kız birbirlerine
sarılıp ağladılar. Kızı,babasını teselli etmek için çok uğraştı..
Birlikte kahvaltı ettiler baba-kız. Evden birlikte ayrıldılar. Terzi dükkanına kadar
yürüdükten sonra ,öperek hayırlı işler diledi babasına Selma öğretmen.Rıza Usta da öperek
okuluna uğurladı kızını.
Yakındaki bakkaldan aldığı gazetesini okumaya koyuldu Rıza Usta. Bir cinayet haberi
gözüne takıldı. Bir sapık cinayeti idi bu. İki küçük kız çocuğu,bir sapık tarafından kirletilip öldürülmüştü. Biraz daha okuyunca,olayın kızı ile birlikte oturduğu,sapık damgası yiyip,dövülerek kovulduğu mahallede geçtiğini öğrendi. Kaatilin bulunamadığını öğrenince,
aklına o mahallede kendisinden para isteyen küçük kzıın söyledikleri geldi .
- Fırıncı Amca,Zeynep’i öpüp para veriyor ama !
Bu sözler,o mahallede sapık bir fırıncının olduğunu,kaatilin de o olabileciği izlenimini verdi
Rıza Usta’ya. Gözleri bantla kapalı çocuklardan birinin,ondan para isteyen küçük kız olduğunu da anlayınca,hiç durmadı Rıza Usta; doğruca İlçe Polis Karakoluna gidip,
bildiklerini,yaşadıklarını ve kuşkularını anlattı. ’Fırıncı Amca’ dan söz etti.
Polis,’Fırıncı Amca’yı takibe aldı. Aynı vahşeti,bir kez daha gerçekleştirmek üzere iken,
suç üstü yakaladı. Diğer cinayetleri de onun işlediği ortaya çıktı.
Polis,mahalleliyi toplayıp,Rıza Usta’nın ihbarı ile kaailin yakalandığını anlattı. Mahalleli,ona
yaptıklarını anımsayıp utandı. Rıza Usta’nın yeni adresi öğrenilip,ayağına kadar Mahalle
Muhtarı ile birlikte gidlildi. Defalarca af dilenip,eli öpüldü.
Biraz da olsa rahatladı Rza Usta. En azından artık onun kötü biri olmadığını anlamışlardı.
Bir de,o minnacık çocuklara kıyan kaatilin yakalnmasına sebep olmuştu.
Rıza usta ve Selma Öğretmen,bu ülkenin ve insanlığın gurur duyacağı,elleri öpülesi,kutsal
insanlar olarak görevlerini yapmaya ve gururla yaşamaya devam ettiler.
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Bir insani anlayip dinlemeden damgalamk ne kötü birsey.
Allah herkesi kuru iftiradan korusun.
Gerci sonuc olarak gercek ortaya cikiyor.
Ama o damgayi yiyen insan gercek cikana kadar ne kadar eziklik yasayabiliyor hatta insanlara su bile veremez hale gitiriyorlar ne üzücüydü yazinin bu kismi.
Cocuklarimizi yabancilardan birsey almama konusunda uyarmaliyiz.
Insanlar cocuklara nasil kiyyabiliyor
Ve cocuklarin dediklerini dikkate almali.
Söylediklerinin dikkate alinmayacagindan korktugu icin anne babasina acilamayan cocuklarda var.
Allah herkesin evladini korusun sapik insanlarin serrinden.
Güzel bir anlatim güzel yaziydi.
Yüreginize saglik
Sonsuz saygimla
Toplumun kokuşan kesimindeki küçük yaşta kokuşan çocukları.
Maddî hırs, taa küçüklükten başlar oldu. Fırıncı gibiler istismar kolay istismar ediyor.
Sonra da herkes birbirine 'sapık', kendisine yaklaşan çocuklara da 'o biçim' gözüyle bakıyor.
Şüphe, şüphe, şüphe...
İstanbul restorant ve otellerinde 12 yaşındaki çocukların çalıştıklarını(!) duyuyor, okuyoruz.
Ha vatanın bölünmesi, ha toplumun böyle ayrı ayrı değerlerle bölünmesi. Sanırım arada fark yok.
Mükemmel işlenmiş bir konu.
Paylaşım için teşekkürler; saygı öncelikli sevgiler.
Fikret TEZEL
Bu kez öykünün gelişimini eleştirmek istedim.
Peki Rıza usta o küçük kızdan ilk duydukları karşısında elinden tutup babasına götüremez miydi? Kızından duyduklarını anlatsaydı.
Şimdi belki diyeceksiniz mahalleye yeni gelmiş birine kim inanır diye....
Ben yine de "ama" diyorum.
Bazen duyduklarımıza ve gördüklerimize o kadar kayıtsız kalıyoruz ve gözardı ediyoruz ki! Tepkimizi ortaya koymaktan ve hatta bazen haksızlığa karşı savaşmaktan çekiniyoruz.
Varsın Rıza Usta da inanmayacaklarını düşünse bile duyduklarını araştırması için birilerini uyarabilirdi. Sapık damgası yemektense yalancı damgası yeseydi....
Rıza Ustaya haksızlık mı ediyorum?....
Fikret TEZEL
Ne yazık ki; kurunun yanında yaş da yanıyor. Dinlemeden, öğrenmeden peşin hüküm vermek istenmedik sonuçlara neden olabiliyor. Bir yandan da düşünürsek; kuşkular içinde yaşayan, en küçük bir insani davranışa şüpheyle yaklaşan bir toplum haline geldik. Anne-babalar da haklı. Rıza usta ile Selma öğretmen de haklı.
Usta kalemden, güzel bir paylaşımdı....Saygılarımla