- 1176 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
CAN ÇİÇEĞİNİ VURDULAR...(SEVGİLİYE...5)
[
(Sevgiliye SON Mektup)
Bir bahar mevsimi Nisan ayında. Nisan�ın en güzel günü olan 23 Nisan�da, CAN ÇİÇEĞİNİ vurdular. Hançerleyip kalbinden KAN ÇİÇEĞİNE döndürdüler... O gün papatyaların son günüydü sanki... Yarıya kurumuş yaprakları CAN ÇİÇEĞİNİN kanıyla boyandı... Papatyalar KAN ÇİÇEĞİ OLDULAR... Ömrünce kıskanırdı papatyalar Gelinciğin rengini.. Çekemezdi, yaşın yaşın ağlar, kızıl rengine dönmeyi isterdi... Bakın işte o da oldu... Kızıla döndü Papatyalar. Sevdanın yanışı, yüreğin damla damla kanıyla yapraklarına dökülmesi, sevginin gönül yaşlarına gözlerin alev yaşlarının karışıp papatyaları kirletmesi, yüce ve ölümsüz bir aşkın sonunu sunar gibiydi.. O yaprakların kızıla boyanan renginde, kan yaşlarında vuslata ererken, mutluydu Papatyalar... Çünkü, ömür boyu papatyaların hayaliydi kızıla dönmek...Oysa o kızıl kan bir sevdanın, yüce bir aşkın da sonuydu ayni zamanda. Bir sevginin sonu, bir mutluluğun başlangıcı oluyordu toprakta..
Ölüyordu CAN ÇİÇEĞİ... Sevgilinin dizlerine başını koymuş, sevgilinin gözlerindeki sevda okyanusuna dip dalmış, oradaki dalgalı sevdanın dalgalarında bir dalıp bir çıkıyordu... Kara çok uzaklarda olmalıydı. Görünürlerde yoktu. Can yeleği de yoktu, kurtaracak bir dost eli de çevresinde Can Çiçeğinin... Az sonra boğulacaktı, ölecekti can çiçeği. Son bir kez daha başını sudan çıkarıp şuursuzca �Gel Sevgili uzat elini� dercesine çevresine bakındı.. Yoktu işte... Kimsecikler, ne sevgili ne de bir dost eli. Yoktu kimseler... Anladı ki kurtuluş yoktu artık ölümden.. Belki birkaç dakika ya da saniye sonra cansız vücudu suyun üstünde cansız bir şekilde dalgaların ritmiyle sallanacak, sonra da yavaş yavaş sevda okyanusunun diplerine inmeye başlayacaktı... kader miydi bu.. Evet sanırım kaderdi. Tanrı mı öyle istemişti? Yoksa sevgili mi? Derken bir dalga daha geldi.Onu altına aldı..Sevda okyanusunun dibine gönderdi... Can çiçeği o doyamadığı gözlerin içindeki sevda okyanusunda dibe doğru yolculuğa çıkarken bir elini son kez sudan dışarıya çıkarıp �ELVEDA SEVGİLİM, ELVEDA� dercesine salladı. Ardından umutsuzca parmakları kasılıp kapandı yumruk haline geldi... Başlamıştı okyanusun dibine yolculuğu.. Umutsuz sevdanın göz bebeklerindeki sevda okyanusunun son yolculuğu...
Vurgun yemişti can çiçeği... Hem de sevgilini okyanusunda. Yüzmeyi bilmiyordu zaten can çiçeği. Sevgili çok iyi yüzücüydü.. Kendi söylemişti ona bir zamanlar. Can Çiçeği �Ben yüzmeyi bilmem...� sevgili: �Ben çok iyi bilirim.Balık gibi yüzerim. Korkma seni kurtarırım...� demişti. İşte bugün son anında onu hatırladı CAN ÇİÇEĞİ. Amma hani nerde o sevgili..? Kendi sevda okyanusunda gözlerinin aşk okyanusunun dalgalarında can çekişip boğulmasına izin vermişti.. Evet, yalnızca karşıdan seyretmiş... Vurgun yemesine, ölmesine kayıtsız, hareketsizce seyretmişti...
Bu durum Can Çiçeğine tarihteki bir olayı hatırlattı ölüm anında... Roma İpratorlarından Jül SEZAR�I sevmeyen çok dost görünen düşmanları vardı Roma Parlementosunda. Ondan kurtulmayı istiyorlardı. Yeğeni Bürütüs�ün aklını çeldiler. Eline bir zehirli hançer verdiler.
Parlamento binasının basamaklarında Sezar�ı Bürütüs�e hançerlettiler. Sezar kendini müdaafa edeceği sırada geriye dönüp baktı yeğeni Bürütüs�ün hançerlediğini görünce: �SENDE Mİ BÜRÜTÜS::!!? ÖL O ZAMAN SEZAR� dedi. Ve öylece kalıp öldü... Can Çiçeği de sevgilisinin kendini böyle arkadan hançerleyeceğini biliyordu..Ama bunu bir gün yapacak olsa da, bugün beklemiyordu. Sevgilisi Nisan gülü, yine bir Nisan ayının 23.de işte onu sırtından hançerliyordu. Doğduğu ayda sevdiğini hançerlemişti... Kızıl kanlar arasında papatyaların bağrında CAN ÇEKİŞEN CAN ÇİÇEĞİ şuan son nefesini verirken işte bunları düşünüyor, hayal ediyordu. Sonra başı sağa kaydı. Boğazından bir soluk boşaldı. Ve ...Ve sevdası kana karışmış olarak ağzından papatyalara boşaldı. Ölmüştü Can Çiçeği.. Gözleri açık kalmıştı. Daldığı noktada da buğulu gözlerinde sevgilisinin gönderdiği GÖZ RESMİ VARDI.....
23 Nisan 2010
Suat TUTAK