8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1446
Okunma
Merhaba.
...
’...’
Bak!...
Bana bak!...
Sana söylüyorum!...
....
Gel bir anlaşma yapalım. Her şart dahilinde, her girdiğimiz yolun çıkış noktasında, tüm ulaşılacak sonuçlar, benim kazanmamı garanti altına almak kaydı ile; yapalım bu antlaşmayı...
Asla kaybeden ben olmayım!...
Hep birşeyler elde ediyor olayım... Yanımda kâr kalsın yaşadıklarım; benim kurguladığım, benim istegime göre yönlendirdiklerimle... Hatta ben yönlendirmeyim de, yani, yorulmayım yönlendirmek için; sen uğraş bunlarla, tıpkı benim istediğim gibi...
Kendini hiçe say!...
Sadece ben ve benim isteklerim olsun düşüncelerinde...
Yorma beni... Herşeyi istediğim gibi altın tepsi içinde sun bana!
............
Evet, kabul ediyor musun?...
’Evet’ diyorsan, tamam anlaştık.
Neden duruyorsun öyle?
Sevecem seni işte... Ödülün bu!...
Sadece sevdiğimi söyleyerek sana, seveceğim seni... Başka birşey bekleme benden!...
...
Tek kazancın bu olacak benden yana!...
Ne o?... Burun mu kıvırıyorsun?
Tanrım! Ne kadar buldum da bunadım oldun böyle?
Ne kadar namkörsün!...
Kimsin sen? !...
Ne sanıyorsun kendini?
İki kelime konuştuk diye, adam mı oldun hemen?
Ben acaba bu gece yatar mıyız diye düşünerekten gözlerinin içine baktım diye mi girdin havaya? Güldürme beni...
Akıllı ol!...
..............
........
Hadiii!... Yorma beni...
Al işte!... Diyorum Sevecem Seni...
Benim istediğim gibi.
Senden sıkılana kadar.
Bana her istediğimi verdiğin zaman süresince.
............
Sonrası mı?
Deli misin sen?
Ne sonrası?
.........
Şu anı yaşıyorum ben.
Sığ sulardan derinlere gitmek istiyorsan başka kapıya.
Uğraşamam!...
Yorulamam!...
........
Ayrıca, sen değil misin, ufacık sevgi kırıntılarının peşinden kendini hiçe sayarak koşan?
Sen değil misin, iki cilalı klişe söz duyabilmek için türlü şirinlik kalıplarına giren?
Mavi boncuk dagıtan en bolundan?
Sen değil misin, elinde manevi tek degeri bulunmayan?
Sen değil misin, elindeki maddiyatını bile umursamadan geriye bırakmaya hazırlanan bir ’seni seviyorum’’a?
.........
Yorma beni!
Bak sevmem seni! Ona göre...
Ne o?...
Seviyorum, iki kelime konuşuyorum diye havalandın yine.
..........
Yorma beni!
Gel, anlaşmaya sadık kalalım.
Ne anlaşması mı?
Yaptık ya, demin. Söyledim ya, sana şartlarımı...
Kabul etmiyor musun?
.......Güldürme beni..
Ben söylediğim an bitmiştir olay. Sana sordum mu ki kabul eder misin diye?
Hıh!...
Kanınla imzalattım sana bu anlaşmayı. Uyu sen hala!...
Çok güldürdün beni emi. Allah’ta seni güldürsün!
...
Hadi ama...
Yorma beni!...
........
..........
Yorma beni!...
Zaten yorgunum.
Acıyor her yanım! Kabuk bağlamış yaralarım dıştan, içleri cıvık, cıvık iltihap kaynıyor. Dokunsan hafiften bile olsa, nasıl acıtıyor o temas, bir bilsen... Ama bilme!... Bilirsen sen de acıtmak için dokunmaya başlarsın diğerleri gibi, tahammül sınırımı denemek için... Sınırlarımı öğrenirsin!
Halbuki, dokunmadığın sürece bana; sadece o sert kabuğumun görüntüsü kalır aklında, bana aitin de..
...
Üşüyorum!... Mum alevi bile olsa yanan, ısınabilmek için uzanıyorum ona. Ama üşüdüğümü bilme!... Ellerimin, kalbimin ve duruşumun soğukluğunu kendime olan güvenimle bağdaştırmaya devam et. Umursamaz, kendini seven, kendinden başkasına ihtiyacı olmayan biri olarak kalayım geçmişin de, şimdin de ve geleceğin de... Bilme üşüdüğümü, bakışlarından aldığım o sıcaklık ile ısındığımı...
Hep güçlü bil beni. Dışa yansıyan kale görüntüme aldan!... Burçlarımın yüksekliğinden başın dönsün!... Yansıma olan duvarlarımla kıyasla kendini!... Ezik olduğunu hisset bana karşı ve ’ne ulaşılamaz’ de benim için!... Beni yücelt!... Sadece bir yanılgı olduğumu bilme, ustalıkla görüntülenen.
.......................
Hadi.
Yorma beni!...
Sevecem, bak!...
Bende olanı veriyorum karşılığında sana, bak...
Uğraştırma!
Yorma beni!...
Yaşayalım işte; en ağdalısından güzel bir gece ile noktalanacak olan Seni Seviyorum’u...
...
...
tarihimi bilmem kaç bin yedi...
zaman/sızım!...