Ölümler
Geçmiş zaman…
Herkesin iyi ya da kötü bir geçmişi var. Acılar, hüzünler, gözyaşları, serzenişler, mutluklar, sevinçler ve ölümler.
Beni en çok…
Hangi kelimeyi kullanmalıyım bilemiyorum.
En çok, en çok etkileyeni mi desem? Yok, doğru kelime bu değil.
En anlamlısı. Evet doğru kelime, ‘en anlamlısı’. En anlamlısı ‘Ölümler’.
İz bırakır her durum hayatımızda, ancak ölümler en derinidir. Yıkıcıdır. Kaybedilen hayatın arkasından bir damla gözyaşıdır. Parçalanmaktır, bittiğini bilmektir.
Öğreticidir ölümler !
Şaşırtıcı biliyorum. Fark etmiyoruz ama o kadar büyük şeyler öğreniyoruz ki, duygularımızı saklamadan ifade edebilmemiz bunun küçücük bir parçası.
Ölümler, sevmeyi öğretir. Beyaz kefene sarılı bir bedeni sevmeyi.
Bakılamayan göz bebeklerinin ne kadar önemli olduğunu öğretir, kapanmadan önce kıymeti bilinmeyen göz bebeklerini…
Son bir sözün dudaklardan süzülmesini öğretir, buz kesmiş dudaklara dokunurken…
Affetmeyi öğretir, sessizce uzandığı beyaz çarşafında uyurken…
Bilmiyoruz ya değeri, minnet etmiyoruz ya zamanında, göz yummuyoruz ya hatalara bir anda ters düz oluveriyor.
O an hayat, yağmurlu bir günün ardından doğmayacak bir güneşi beklemek gibi ‘nefesin’ kıymetini öğretiyor.