- 766 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KAYBETMEK Mİ, KAYBETMEMEK Mİ?
Sorulan sorular arasında her zaman kaybetmek istemediklerimiz yer almıştır. Hiç kimse bize, neleri kaybetmek istediğimizi, nelerden vazgeçebilecek güç de olduğumuzu sormaz.
Sınırları zorlayıp, nelerden vazgeçmek istediğinizi soracağım sizlere, unutmayın nelerden vazgeçebileceğini bilen insan nelerden vazgeçemeyeceğini en iyi bilen insandır.
Klasikleşmiş cevaplar alırız hep, ailemden, arkadaşlarımdan, eşimden ya da sevgilimden vazgeçemem, onları kaybedemem gibi…
Peki, sevdiklerinizi kaybetmemeniz için vazgeçmeniz gereken bir tek şeyin olduğu söylenseydi sizlere?
Kaybetmek istemediğiniz bir insana karşılık, feragat edebileceğiniz tek bir şey…
Gerçekleri görebilmek için, üstü kapalı soruları biraz daha açmak gerekir, hayatta şu vardır, verdiğimiz kadarını alırız.
Emekler harcar, okur, iyi bir yerlere gelebilmek için çaba sarf ederiz, yıllar geçer aldıklarımızla övünür, “çalıştım da sahip oldum” deriz. Her şey de bir emek yatmaz mı?
O zaman kaybetmemek için, emek harcamalıyız. Hayat neyi istiyorsa bizden, ona istediğini sunmalıyız. Esas soruma geçmeden önce, iyice düşünmenizi istiyorum.
Kaybetmek istediğiniz bir şey, ya da başka bir deyişle kaybetmemek için kaybetmeyi göze aldığınız bir şey… Ama unutmayın, sevginizi verirseniz bir daha sevgi veremezsiniz, sevgiliyi verirseniz yürekten sevdim diyemezsiniz, aşkı verirseniz aşkı yendiğinizi söyleyemezsiniz…
Hayatta her şey sevgiden oluşuyor, sevgiyle, severek kazanılıyorsa feda edebileceğiniz neyiniz olabilir ki?
Paranızı verirseniz, kazandıklarınızla övünme şansınız olmaz, kaybettiğinizden sorumlu tutulursunuz. Düşmanlarınızı verirseniz, tek düşman olarak kendiniz kalırsınız. Çünkü onları yaratan, onları düşman eden de sizlerdiniz. Kendisiyle baş başa kalmış bir insanın kendinden başka düşmanı olabilir mi sizce?
Kimileriniz bir eşyanızdan, kimileriniz önem sırasına göre sizi daha az mutlu eden, hayatınızdaki rolünün çok kısa olduğu bir insanı söyleyebilirsiniz. Mesele de bu ya zaten, hayatımızda karşılaştığımız her insanın az- çok hayatımızda yer edinmişliği vardır. Kimileri konuk oyuncu olarak, kimileri ise hayatımızda başrolü kapmış bir oyuncu olarak. Şimdi asıl soruya geldik, esas sorunun neden kaybetmek istemediğimiz olarak sorulduğuna…
Çünkü bizler az ya da çok, yakın veyahut uzak; ne olursa olsun hiçbir şeyi, hiçbir kimseyi kaybetmek istemeyiz. Sadece önem, koşul, güvenirlilik, bağlılık sırasına göre vazgeçmek zorunda olduklarımızı eleriz. Buradan şöyle bir anlam çıkmasın, “Hiç kimse vazgeçilmez değildir”… Vazgeçilmez olunsaydı, hayattan da vazgeçemezdik. Ama onu da terk ediyoruz, ebedi, sonsuz bir hayatın kapılarını aramak uğruna, bir zaman sonra onu da terk ediyoruz…
Dilara AKSOY