- 1863 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Şiir tadında bir eser: “Bir Yaşama Biçimi Edebiyat”
“Bir Yaşama Biçimi Edebiyat” Erciyes Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Bekir Oğuzbaşaran’ dostumuzun kırk civarındaki denemelerinin yer aldığı yeni bir eserdir. Romantikkitap yayınlarının 59.su, edebiyat dizisinin 42.si olarak bu eser (176 sayfa) Ocak 2010 da Konya’da yayınlanmıştır.
“Bir Yaşama Biçimi Edebiyat”ta şiir, şair, şiir ve şairlik ile birlikte çeşitli edebi konulara istinaden şiir düşünceleri öne çıkmaktadır. Bu eserin yarısını şiir düşüncelerinin oluşturduğu görülüyor. Bu nedenle de şair ve şiir üzerine bu eserde fikir jimnastiğinin öne çıktığı; özlü muhtevaları geniş bazı satırlar basit gibi görünse de insanları düşünmeye sevk eden; mesaj, telkin ve tespitlerden oluşan yer yer bilimsel noktaları da görülen düşünceleri okurken kendinizi bir diyalog içinde de bulabilmeniz mümkündür. İfade ettiğimiz gibi yazar kitabında kendisinin de şair olması hasebiyle olacak şiir üzerinde çokça durarak şiir mevzularında Türk edebiyatındaki ustaların fikirleri arasında bir de karşılaştırma yapmakla kalmamış “şiir ve şaire saygı” gösterilmesini isteyerek şöyle demektedir: “Yunus Emre: cümle şair dost bahçesi bülbülü” diyor.”Bütün şairler dost bahçesinin bülbülleridir.” Türk şiirinin kurucusu böyle demiş de 20. yüzyılın “Şairler Sultanı Necip Fazıl görelim ne söylemiş: “Toprak post/Allah dost”… O halde “dost bahçesi neresidir? Belli ki o da, dünyadır. Dikkat edilirse burada şairler adeta ayrı bir millet sayılmaktadır.” Yazar, “şairler bir dilin bal arılarıdır” diyor. Evet, yazarın da belirttiği gibi şiirden bu kadar söz edilince “Konumuz Şiir” diyoruz. Zira şiir severlere, yeni yetme şairlere veya şiir bilgisi almak isteyenlere bir hoca edasıyla özellikle “konumuz şiir” bölümünün okunmasını özellikle tavsiye ediyoruz. “Dua ve şiir” de önemli tespitler yer alıyor. Bu eserde dikkatimizi çeken hususlardan birisi de şudur; Kayseri’de yetişen şairler arasında Bekir Oğuzbaşaran ismi neden yok? Şair Oğuzbaşaran belirtilen kitaplar(antolojiler ) da mı geçmiyor yoksa kendinden söz etmeyerek tevazu mu gösteriyor?!
Yazarın, “Şehir ve şiir” üzerine yazdığı denemesinde edebiyatımız ve İstanbul ile ilgili olarak diyor ki, “Bana öyle geliyor ki İstanbul’u çıkarırsanız edebiyat, kültür ve sanatımız bir hayli fakirleşir…” Türkiye’nin kültür ve sanatta ( ve elbette edebiyatta da) İstanbul başkenttir. Bu nedenle geçtiğimiz yıllarda Ankara’nın kültür ve sanatta da başkent olması için siyasi çıkışlar, girişimler olmuştu. Ancak bu girişimler ileri gidememiştir. İstanbul dünyanın en eski kentlerinden birisidir. Tarihi kadar kültür mirası da günümüzde etkisini devam ettirmektedir. Yazar bu denemesinde güzel temennilerde bulunuyor: “Şehir ve şiir, birbirine ne de çok yakışan iki kelime ve kavram. Şehirlerimizi şiir gibi güzel beldeler haline getirmeliyiz ve şiir gibi güzel şehirlerimiz güzel şiirlerle daha da güzelleştirmeliyiz” bu yerinde ve güzel fikirlere katılıyoruz. Yazar önemli meseleleri kurcalıyor, bunlardan birisi de Türkiye’nin nüfusunun geçmişte % 70’inin köylerde % 30’u şehirlerde yaşardı. Bu bildiğiniz gibi tam tersine dönmüştür diyor ve Rahmetli Prof. Dr. Mehmet Kaplan’ın 1970’lerin başında bir gazetede yazdığı yazıya atıfta bulunarak, romancılarımızın artık köyü ve köylüyü anlatan romanların yerine şehri ve şehirliyi, şehirde kümelenmiş aydınları ve onların meselelerini ele alan romanları yazmanın gerektiğine, o günden bugüne Türk romancıları şehir romanlarına ağırlık vermeye başlamışlardır, diyor. O yıllarda köy romanları kadar köy filmleri de çok ilgi görüyordu. Köy hayatının sanata yansıması ifade edildiği gibi köy nüfusunun çoğunlukta oluşu ve bir bakıma da ülkenin büyük bir bölümünün tarımla iştigal etmesidir. Bir de edebiyatımız da yoksulluk sömürünün de yapılmış olmasıdır. Tarımdan sanayi toplumuna geçiş sürecinde köylerden şehirlere göç ve teknolojik gelişmeler bu olguyu tersine çevirmiştir.
“Bir Yaşama Biçimi Edebiyat”ta şiir ve şair dedik…Şiir ve şair üzerine yapılan tespitlerin yanı sıra şair ve sanatçılardan da söz edilmektedir. Bunlar: “Kadı Burhaneddin’e Dair”, “Mustafa Sepetçioğlu’nun Ardından”, Türkçe’nin Bayraklaşan Şairi: Arif Nihat Asya”, “Bir Gönüldaşımın Ardından (Hasan Nail Canat)”, “Arif Nihat Asya’nın Şiirlerinde Hz.Peygamber”, “Milli Birlik ve Bütünlüğümüz açısından Mehmet Akif ve Çanakkale”, “Necip Fazıl’ın Müfredleri”, “Çıtayı Yüksek Tutmak”, “Türk Şiirinde Mimar Sinan”, “Seyraniyi Anarken: Hey Gidi Günler Hey!”, “Mustafa Miyasoğlu Üzerine”, “Abdullah Satoğlu’nun Son Eseri: “Edebiyat Dünyamızdan Hoş Sedalar”, Bir Şiir Çınarı: Bekir Sıtkı Erdoğan” isimli yazılardır.
Eserde, kitaplar ve dergi üzerine tahlil ve tespitler de: Prof. Dr. Mustafa Erkan’ın Garip Gönlüm, Rıfat Araz’ın “Sonsuzluğa Adanan Ömür”, Ümit Fehmi Sorgunlu’nun “Gülün Müjdesi” Vedat Ali Tok’un “Gül Arzusu(Na’t Tahlilleri) isimli yazar ve şairlere ait eserler ve Kayseri’nin iftihar dergilerinden “Berceste Dergisi Üzerine” birbirinden güzel yazılar bulunuyor.
“Bir Yaşama Biçimi Edebiyat” isimli bu kitap birkaç bölüme ayrılabilirdi. Mesela kitap üç bölüm olarak düzenlenebilir ve: şiirler, Sanatçılar ve kitaplar gibi bölümler konulabilirdi.
Bekir Oğuzbaşaran Bey, kitabın arka kapağına aldığı “Yazmak” denemesinde belirttiği üzere: “Yazmak: kaybolması muhtemel şeyleri kalıcı yapmaktır” sözünde değerini bulan “Bir Yaşama Biçimi Edebiyat” edebiyat üzerine güzel ve yerinde tespitlerinde ele saldığı konuları okuyuculara başarıyla aktarıyor.